Dört: Dünyadaki En Garip İki İnsan

3.2K 255 23
                                    

"Hey!"

Daniel yerinden sıçrayınca az daha elindeki limonataları döküyordu.

"Ne yapıyorsun!"

"Birkaç gündür düşünüyordum," dedim kollarımı bar masasına yaslayıp. Kaşlarını kaldırıp hala ilgisini çekmeyen konunun nereye gideceğini merakla bekleyerek mırıldandı. "Senin için güzel bir gelişme."

Bunu duymazdan gelip, bar taburelerinden birine oturdum. İçki servis edilmeyen bir yer bile olsa bir barmen olarak içki içemeyecek birini çalıştırmak tam da Palms&Palms Beach'in yapabileceği bir şeydi.

"Sana harika bir teklifim var."

Limonataları servis edip, benim bar masasına yaslandığım gibi yaslanıp, öne doğru eğildi. "Ya? Neymiş o?"

"Sen de otobüsten nefret ediyorsun, değil mi? Tarifelerden, beklemekten ve asla gelemeyecek olan duraktan?"

"Bir reklam gibi konuşuyorsun ama ilgimi çekti. Devam et."

Birkaç gündür pek karar veremediğim ama aklıma gelmesiyle kendi kendime bu teklifi prova ettiğim dahiyane bir fikrim vardı. Fakat Daniel benden nefret ediyor gibi gözüktüğünden beri buna pek cesaret edemiyordum.

Dünyayı görememekten ürküyordum. Gerçekten Daniel'ın dediği gibi bir olmaktan çekiniyordum.

"Senin araban olmadığı için otobüse mahkumsun değil mi?"

Başını yavaşça sallayınca bir kıvırcık alnının ortasına düştü. Ani bir istekle onu çekmek istedim fakat kendime gelip, sadece henüz tanışan insanlar olduğumuzu hatırladım çabucak.

Büyük eli ortamıza girip kıvırcığı geriye, diğer gür saçlarının arasına iyice itip orada durduğundan emin olunca tekrar konuşmamıza döndüm.

"Doğru."

"Bense ehliyetim olmadığı için."

"Tamam?"

"Sende ehliyet, bendeyse araba var. Bu ne demek biliyor muyuz?"

"Senin ehliyetini yirmi dakikalık mesafede kaybedecek kadar dikkatsiz olmana karşılık benim metaliksiz oluşum mu?"

"Hayır. Arabamı kullanıp ikimiz de bu işten faydalanabiliriz."

Dayandığı masadan çekildi. Uzun parmakları dudaklarının arasına girince beni birden reddetmediği için sevindim. Çünkü Daniel'ın ciddi ciddi yüzüme bir içki atıp, lanet arabanı istemiyorum pislik diyeceğini falan düşünmüştüm.

Bence gayet güzel bir yol katetmiştik!

"Mantıklı," diye mırıldandı. Sonunda heyecanlanmak için kendime izin verdim. Artık sabahın köründe kalkmama, işe yetişecek miyim telaşına girmem gerekmeyecekti. Üstelik Daniel'a yardım ederek de ona düşündüğü gibi kötü bir insan olmadığımı kanıtlayıp, "hah, iyi insan hangimizmiş gördün mü sürtük?" diyebilmek için koza sahip olmam demekti.

Neden bu herife bunu bu kadar göstermek istiyorsam. Sadece iyi biri olduğumu kendime de kanıtlamam gerekiyordu galiba.

"Ee ne diyorsun, Kıvırcık?"

"Kabul etmem gerek, cazip bir teklif. Fakat benden her konuda yararlanmayacağından emin olmam gerek."

Etrafa bakınıp, yüzünü süzdüm. "Senden arabamı kullanmama izin verdiğin için nasıl yararlanabilirim ki?"

Kollarını göğsünde birleştirip, candice yapma bakışlarını üstümde ben pes edinceye kadar sürdürdü.

"Tamam! Sadece... uzun süredir partilere ya da arkadaşlarımla buluşmaya gidemiyorum. Otobüs saatleri birbirinden çok ay--"

"Senin şöförlüğünü yapmayacağım, Candice!"

Bar taburesinde iyice öne doğru, masanın ilerisine gittim. "Hadi ama bu şöförlük değil. Bu sadece kendi kazancın için yapman gereken bir karşılık. İyilik ediyorum sana burada."

"Hayır!" Dedi kızgınca. "Sakın bir de bunu iyilikmiş gibi göstermeye çalışma. Resmen bu modernize edilmiş kölelik!"

"Bu kadar dramatik olmak zorunda mısın?"

Önüme kocaman bardakları pat diye koyunca kendimi geriye atmak zorunda kaldım. Beni görmezden gelmeye başlayıp işine devam etti. Sinirle bir iç çektim. Bu kölelik değildi. İkimize de yardımcı olmaya çalışıyordum yalnızca. Ondan bir iyilik istediğim için bu kadar sert olmasına gerek yoktu. Sonuçta karar onun kararıydı.

"Hala tam teklifimi duymadın."

"Pek hevesli değilim."

"Arabamı ben yokken de kullanabilirsin. Yani kendi şöförlüğünü de yapabileceksin, Daniel."

İşte şimdi tekrar ilgisini kazanabilmiştim. Yüzünde bir gülümseme vardı. Memnuniyet? Kesinlikle bu gülümsemeye vereceğim isim bu olurdu.

"Ciddi misin?"

"Sonuna kadar."

"Arabam ne demiştin?"

Zafer kazanarak gülümsedim.

If This Is LoveWhere stories live. Discover now