Kırk Dokuz: Kız Kardeşler

1.9K 217 18
                                    

"Daniel'ın seninle tanışmasına çok sevindim," dedi Veronica bana kestiği tutta dilimlerini uzatırken. Mutfakta ona yardım etmek bana annemle pazar sabahları mutfakta birlikte yapmaya çalıştığımız kek deneyimlerini hatırlatmıştı. Aynı sıcaklık, aynı vanilya kokusunun göğsümden geliyormuş gibi yayılması, aynı güven hissi...

"Sahi mi? Aynısını babam Daniel için diyor. Bana sonunda iyi örnek olan biriyle tanıştığım için oldukça heyecanlı."

Buna gülüp solgun, ince dudaklarını ısırdı. "Kendine çok yükleniyor. Betty, Nick, ev, ben... Her şeye yetişmeye çalışırken bir de üniversite için kendi boğazına yapışıyor. Sen ona iyi geliyorsun. Hala on yedi yaşında olduğunu hatırlatıyorsun."

Ben duygusal bir kız değildim. Öyle aile bağlarım falan da çok güçlü değildi. Sonuçta bir zamanlar Naomi'nin en yakın arkadaşıydım. Tamamen kalpsiz olmasam da kalpsiz rolüne bazen kendimi fazla kaptırıp, bunun bir örtü olduğunu unuttuğum çok zaman olmuştu.

Fakat Daniel'ın annesi bana bunu söylerken o örtüye hiçbir zaman ihtiyacım olmadığını hissetmiştim.

"Buna... sevindim," dedim. "Yale'e girecek. Bundan eminim. O gördüğüm en zeki çocuk."

Veronica gururla gülümsedi. Kırışıklar yalnızca Angeline Jolie'nin üstünde kusursuz görünebilir sanıyordum ama Smith Ailesi beni yine şaşırtıyordu.

"Öyle. Evden uzakta olduğunda onun yanında olacak iyi biri olmasına seviniyorum." Başını yana eğip hülyalı bir edayla kolumu tuttu. "Seni çok seviyor."

Tamam, bu konuşma acı vermeye başlıyor çünkü ne diyeceğimi bilemiyorum.

"Ee... ben tatlıları götüreyim."

***

"Yatağın inanılmaz havalı," dedim minik Kaptan Amerika desenli yatağı işaret edip.

Daniel beni Nick'in tarafından alıp, odanın kendisine ait kısmına çekti. Koyu kırmızı duvarlar biraz bana viktoriya dönemini hatırlatıyordu ama her yerde panolar ve üstlerinde asılı binlerce formül vardı. Yatağı tek kişilik ve beyaz çarşaflıydı. Işığının yanında üç tane, yan yana duran uzun bir kitap yığını vardı. Klasikler, Çok Satanlar ve Bilim-Kurgu olarak sınıflandırılmıştı.

Ansiklopediler ve Vikipedi'nin açık olduğu bilgisayar ise dağınık bir şekilde halısının üstünde duruyordu.

"Tanıdığım en inek insansın."

"Ve bu seni fena baştan çıkarıyor."

Ne diyebilirdim haklılık payı vardı.

"Annen hayatımda gördüğüm en güzel kadın."

Gözlerini devirip, yanıma, yatağına oturdu. Odanın karşısındaki halıda bir sürü oyuncak yerdeydi. Nick'in yatağını kendisi düzelttiğini düşündüğüm bir düzen vardı o tarafta.

"İnsanlar böyle der."

"Beni davet ettiğin için teşekkür ederim."

Kibarca gülümsedi. Bunu söylediğim için gözlerinde beni takdir eden bir ışık vardı. "Sana bayıldılar. Özellikle Betty. Senin melek gibi giyinen bir şeytan olduğunu düşünüyor. Sanırım on beş yaşında bir emo olunda hayat biraz daha eğlenceli oluyor."

"Ona yanlışlıkla minik kazamdan bahsettim."

"Sorun değil. Okulda sürekli diğer çocuklara işkence yapıyor. Başlarını tuvalete sokup üstlerine sifon falan çekiyor. Bu yüzden çok sorun etme."

"Vay canına."

"Evet. Bazen evlatlık olduğunu düşünüyoruz."

Odasına tekrar bakındım. Hep merak ettiğim yerde olduğuma inanamıyordum. Basit bir yatak ve dört duvardan başka bir şey değildi belki. Ama yine de hep hayal ettiğim, görmek istediğim bir yerdi.

"Annen harika biri."

"Sahi mi? Bunu kibarlıktan mı söylüyorsun, yoksa gerçekten kastetmek istediğin için mi?"

"Kibar biri olmadığımı biliyorsun, Smith."

Başını bana hak vererek salladı. "Evet. Annem harikadır. Sadece bazen keşke dünyada bunu görebilse diyorum."

"Görecek. Belki yakında değil. Ama görecek. Eskisinden çok daha iyi olduğunu söyledin. Bugün markete kadar gidebiliyorsa neden yarın şehir merkezine gidemesin? Ve sadece bir süre sonra Connecticut'a?"

Maşayla kıvırdığım, tel tokayla önüme gelmemesi için tutturduğum fakat çoktan oradan kurtulmuş bir dalgayı parmaklarının arasına aldı. "Polisin ayağını ezdiğin için çok memnunum."

"Ben de araban olmadığı için."

Beni öpünce beynimin pelte olup eridiğini hissettim. Öpüşlerinden bile ne demek istediğini anlayabiliyordum artık. Üzgün, mutlu ya da minnet dolu. Her bir kemiğim kırılırken bu hissettiğim en güzel acıymış gibiydi onu öpmek.

Ama geri çekilmek zorunda kaldım. "Evde annen ve kardeşlerin varken odandan öpüşmek pek uygun değil."

"Ne zamandan beri neyin uygun olduğu umurunda?"

"Olamaz," dedim sahte bir panik duygusuyla. "Beni iyi biri mi yapıyorsun yoksa?"

Kapı zaten açıktı ama Betty buna rağmen gözlerini eliyle kapatıp, kapıyı çalarak içeri girdi. "Bakmıyorumbakmıyorumbakmıyorum."

"Betty." Daniel oldukça kız-kardeşimden-utanıyorum ifadesiyle alnını ovuşturdu. Bense bunu yalnızca komik buluyordum. "Bir şey yapmıyoruz."

"Umurumda değil," dedi Betty eliyle yüzünü kapatmaya devam ederken. "Mide bulandırıcı bir şey görmek istemiyorum. Yalnızca beş dolara ihtiyacım var. Lou'da kalacağım."

Daniel sıkıntıyla iç çekip yataktan kalktı. Sırt çantasından cüzdanını çıkarıp beş doları, Betty'nin uzattığı eline vermek yerine yüzünü kapattığı avucuna eliyle çarptı. Betty acıyla inleyip burnunu ovuşturan da parayı aldı.

"Aa siz giyiniksiniz."

"Betty!" Daniel yastığını alıp ona fırlattı. "Dışarı!"

If This Is LoveWhere stories live. Discover now