Altmış Beş: Büyük An

2K 187 34
                                    

Daniel'dan habersiz bir şekilde onu test etmek benim de hoşuma gitmiyordu. Ama içimdeki merak her gün daha da büyüyordu. Bir şeylerin ters gidip gitmediğini bilmem gerekiyordu. İstemesem bile Oliva'nın söyledikleri beynimde çalıyordu.

"Biliyor musun ne fark ettim?" Daniel yatağımın örtüsüne dokunurken onu izledim. "Hiçbir zaman yatağını toplamıyorsun."

"Beni birden arayınca odamı toplayıp gelmemi beklemiyordun herhalde."

"Haklısın," dedi yatağıma bıraktığım kitaplardan birini alıp incelerken. Etrafa bakındım. Kendimi tuhaf hissediyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Ne yapmam gerektiğini de öyle. Olivia olsa tam olarak ne yapması gerektiğini bilirdi. Keşke telepatik bir bağımız olsaydı, diye düşündüm.

Daniel orada kitaplara dalmışken makyaj masama oturdum. Rimelimi ve rujumu çıkarırken aynadan ona bakıyordum. Yatağımda öylece oturmuşken ona istediğim gibi dokunamamak, uzanamamak beni yoruyordu. Çok bitkin hissettiriyordu.

Sabah bağlamış olduğum ve iyice dağılmış olan saçlarımı açtım. Saç diplerime masaj yapıp biraz acılarını dindirmeye çalıştım. Tanrım, saçlarımı bu kadar sıkı toplamamam gerektiğini öğrenmem gerekiyordu.

Ayakkabılarımı çıkarıp bileklerimi ovalarken pijamalarımı giymek için odadan çıkmayı planlıyordum. Fakat yarı yolda durdum. Tekrar Daniel'a baktım. Tamamen dünyadan kopmuş gibiydi. Oracıkta bayılsam bunu fark eder miydi bundan bile emin değildim.

Kalbim kaburgalarımı kırıp geçecek gibi atarken kotumun fermuarını indirdim. Diğer yandan bayılacak gibi hissederken Daniel'a izliyordum. Fermuarın sesini duymuş olmalıydı. Gözleri saniyeler önce yaptığı gibi satırları izlemek yerine sayfanın üstünde durmuştu. Başını ya da gözlerini kaldırmıyordu ama bakışları sayfada kilitli kalmıştı.

Az daha "ah, burada olduğunu unutmuşum" diyerek lavoboya koşturacaktım. Fakat nefesimi tuttum. Bunu istiyordum. İçten içe Daniel'ın beni böylr izlemesini istiyordum.

Kotumu çıkarırken salakça bir iç çamaşırı giymediğimi umuyordum. Neyse ki sadece normal, siyah olanları giymiştim. Bu beni bikiniyle görmesinden pek de farklı değildi. Tüm yaz boyunca beni zaten yarı çıplak görmüştü. Şimdi niye utanıyordum ki?

Muhtemelen yazın olduğun kadar pürüzsüz, yanık tenli olmadığım aksine çabucak kızaran beyaz tenimden kaynaklıydı. Ah, bir de bikiniye nazaran birkaç kat daha ince olan iç çamaşırlarım.

Daniel'ın yutkunduğunu gördüm. Şimdi gözleri daha da hızlı bir şekilde satırlarda geziyordu. İlgisinin hala üstümde olmadığına üzülsem mi yoksa dikkatini inatla kitaplarda tutmaya çalışmasına sevinsem mi bilemiyordum. Tek bildiğim şey bu soğuk kış gününde cayır cayır utancımdan yanıyor olmamdı.

Fakat bu utangaçlığıma rağmen hala bunu yapmak istiyordum. İçimde beni korkutan ama yapmaktan zevk aldığım o günah hissi beni körüklüyordu.

Yumuşacık pijama şortumu giyip kazağımın eteğini tuttum. Başımın üstünden çıkardığımda sonunda Daniel başını kaldırdı. O an bir anda nefesim kesildi. Yüzümün bir domates kadar kırmızı olduğunu biliyordum. Yine de onun şu an simsiyah görünen gözlerine bakmaya devam ettim.

Daniel hiçbir şey söylemedi. Sadece beni izliyordu. Heyecandan nefes nefese kalmıştım. Bu yüzden göğsüm hızla yukarı çıkıyor ve büyük bir nefesi dışarı verip iniyordu. Daniel'ın gözlerinin izlediğini hatırladıkça daha da çok nefessiz kalıyordum.

Elimi iç çamaşırımın tokasına götürünce Daniel kesik bir nefes aldı.

"Candice..."

"Hmm?"

If This Is LoveWhere stories live. Discover now