On Sekiz: NY vs LA

2.4K 250 32
                                    

Arabanın kapısını sertçe açınca Daniel az daha yemekte olduğu kek yüzünden boğuluyordu.

"Beni korkuttun!"

"Üzgünüm," dedim kendimi koltuğa atıp kemerimi bağladım.

Bakışlarının üstümde olduğunu hissediyordum ama ona bakmayı reddediyordum. Çünkü ona bakarsam yine konuşmaya başlayacaktı ve şu an konuşmaya çok gönüllü değildim.

"İyi misin?"

"Evet."

"İyi görünmüyorsun."

"O halde bakma."

Öfkemi Daniel'ın sevimli suratından çıkardığım için saniyeler içinde kendimden tiksindim. Hiçbir suçu yokken, bana iyilik yaparken, arkadaşlarım bile benim yanımda olmak istemezken duran çocuğa karşı bu kadar kötü kalpli olduğum için ben de kendimden nefes ediyordum. Ama galiba Daniel haklıydı. O Daniel Smith, bense Candice Acompora'ydım.

O altın kalpli bir aslanken ben bencil bir tavşandım.

"Bir şey mi oldu?"

"Daniel, beni sadece eve bırakabilir misin?"

Hiçbir şey yapmadan durdu. Başımı çevirip camdan dışarısına bakmaya başladım. Öğleden sonrasındaydık. Hava çok sıcaktı. Bunaltıcıydı. İnsanlar artık sahilden, evlerine dönmeye karar veriyordu.

Elini bileğimde hissedince gerildim. "Ağladın mı?"

"Daniel, tanrım!"

Ona bağırınca şaşkınca öylece kaldı. Yüzümü süzdükten sonra elini ölü bir bedenmiş gibi üstümden çekti. Direksiyona dönüp kemerini taktı.

Ona anlatmak isterdim belki. Ama anlamayacağı gibi beni şu an gördüğünden bile daha berbat bir halde görecekti. Zaten ne kadar dibe batık, berbat bir halde olduğumu biliyordu.

Kendi babamın bile üniversitedeki çıtır kız arkadaşıyla randevusunu, annem ve benden çok ama çok daha fazla önemsediğini ona söylersem erkek arkadaşımın ve arkadaşlarımın beni şutladığı yetmezmiş gibi bir de kendi ailem tarafından şutlanmayı beklediğimi görecekti.

Daniel kadar iyi birinin yanında kocaman bir kasırga olmak bana kendimi döküntü gibi hissettiriyordu.

Evimin önüne gelince kapıyı kavradım. Çıkmak üzereyken kapı kolunun ne kadar soğuk hissettirdiğini fark ettim. İlginç bir şekilde dışarıya çıktığım an imkanı varmış gibi daha da kötüsünü hissedecektim.

Burasıysa sıcaktı. Daniel'ın yanı hep sıcaktı. Güvenliydi. Her şey yerindeydi. Etrafta kontrol sahibi biri varken o kadar da dağınık hissetmiyordum kendimi. Bir an için her şey tıkırında ilerliyor oluyordu.

"Daniel özür dilerim."

Sabah elbiseme iltifat eden çocuğa tekrar baktım. Yorulmuş görünüyordu. Bugün sahil kalabalıktı. Servis yapmaktan terlemiş, gömleğinin düğmelerini dört-beş tane açmış, saçlarını önünden çekmeye çalışmaktan ön kısımlarındaki bukleler bozulmuştu. Komik bir şekilde kirpikleri bile kıvırcıktı.

"Sorun de--"

"Olmadığını söyleme. Öyle."

Dudakları gerildi. Kafasını koltuğun baş kısmına dayayıp, etrafını altın rengi cümbüşler sarmış deniz yeşili gözlerini üstümde tutuyordu. Kenarları içine göre çok daha koyu bir renkle çevriliydi.

"Çok kibar bir kız olmadığını biliyorum," dedi yarım yamalak gülümseyip.

"Bunun için de üzgünüm."

If This Is LoveOnde as histórias ganham vida. Descobre agora