Kırk Üç: Netflix

2K 235 20
                                    

"Gergin hissediyorum," dedi Daniel yüzüncü kez tişörtünü düzeltti. Üstünde "ben bir zombiyim" yazan düz siyah bir tişörtten başka bir şey giymiyordu. Pek orijinal bir fikir olmasa da kostüm fikrinden kaçmak için hala zekice bir fikir olduğunu düşünüyordum.

Üstelik onunki gibi bir yüze sahipken kim gerçekten birilerini etkilemek için kostüme ihtiyaç duyardı?

"Olma. Candice Acampora kız arkadaşın. Bunu düşün."

"Vay canına, ne kostümü giydin? İnanılmaz kibirliyim ve şımarığım mı?"

"Ha, nasıl bildin?"

"Zeki olduğumu söylerler," dedi gözlerini kısıp gülerken. Beni öpmek için uzanırken babam kapıyı çalmadan içeri girdi. Elbette o an girmesi gerekiyordu. Yoksa bu öpüşmenin bir anlamı olur muydu? Hem beni öpmese, yüzde yüz emindim ki babam buraya uğramayacaktı dahi.

"Fotoğraf çektirmek ister misiniz? Annen, ikinizin fotoğrafını görmek istiyor."

Elimle alnıma kaçıncı-kez-olduğunu-sayamıyorum-kez vurdum. Ona Daniel'dan bahsetmemeliydim. Daniel ise kameraya gülümserken bana hayrete düşmüş biçimde bakıyordu. "Annene benden mi bahsettin?"

Önce hayır, diyip durumdan kurtulmak istedim fakat sonra gözlerindeki o hevesi ve çocuksu mutluluğu görünce bundan vazgeçtim. Anneme ondan bahsetmemden bile bu kadar mutlu olabilen biri nasıl gerçekten bana aşık olduğunu söyleyebilirdi? Bu sevgiyi hakketmediğimi bile bile tek bir kırıntı bile azalmadan hepsini nasıl isteyebiliyordum?

"Baba, kostüm giymedik bile."

Babam Daniel'ın tişörtünü işaret etti. "Ben buna kostüm derim işte. Avukatlar zekidir."

Daniel'ın da Yale'de Hukuk Okulu'na girmek istediğini söylediğimden beri babam Daniel'la yıllardır arkadaşmış gibi konuşuyordu. İkisinin de birbirinden hoşlanması, ne kadar inkar etsem de, beni fazlasıyla mutlu ediyordu.

"Baba..."

"Tamam, tamam sadece bir fotoğraf. O da anneni susturmak için. Üstelik çok şirin görünüyorsun."

Kaşlarımı çatıp aynada kendime baktım. Sadece pembe far ve parlatıcı sürmüştüm. Üstümde de beyaz bir askılı tişört vardı. Muhtemelen ucuzcudan doksan dokuz cente almıştım.

Altımda da ortaokulda bale sınıfından kalem toz pembe, belden ince bir iple bağlamalı basit düz bir etek vardı. Üstümdeki askılıyla aynı renk bembeyaz dizüstü çoraplarımdan biri diğerine göre daha yukarıda kalmıştı. Yemin ederim bunun nedeni sağ bacağımın, diğerine göre daha kalın olmasıydı. İnsanlara bu asitmetriği söylediğimde gülüyorlardı ancak yemin ederim böyle bir şey vardı!

Cadılar Bayramı'nın en sevdiğim bayram olduğunu bilmeyen yoktu. Baştan aşağı 'bu günü bekliyordum!' diyecek bir şey giymeyecektim elbette.

Ama yine de en azından denemiş gibi görünmek istiyordum. Altı yaşımdan beri kostüm seçmek benim için en önemli şeylerden biriydi!

"Baba, bu mezuniyet değil. Aptal bir cadılar bayramı partisi sadece."

"Candice, foto. Eu disse."

Babam Portekizce konuşmaya başladığında bu, bir işi gerçekten yapmam gerek anlamına geliyordu. Özellikle Daniel buradayken babama direnmeye çalışacak değildim. Bu yüzden yalnızca telefona doğru gülümsedim.

***

Aynada, dalgalanan bir tutamın üstünden tekrar düzleştiricimle geçerken Daniel beni izliyordu. Beni, içini incelemek için kesmekte olduğu bir kurbağa demeyi gibi incelemesini seviyordum. Sadece bakmak için değil, gerçekten sanki kendi doğamda ne yaptığımı merak ediyormuş gibi bakmasını seviyordum.

Küçük taç figürlü tokayı saçlarıma geçirdim. Düzleştirdiğim saçlarımdan kaynanası için tel tokalarla tutturdum. Tekrar parlatıcıyı dudaklarıma sürerken Daniel'ın elini bacağımda hissettim.

"Evde mi kalsak?"

"Neden?"

"Harika bir planım var. Sen, ben ve Netflix. Stranger Things izleriz."

"Eğer odamda kalırsak Stranger Things'i üçüncü defa izlemeyeceğimizi ikimiz de biliyoruz."

Annesinin gizlediği kurabiyelerin hepsini bulup, bitiren ve suçunu kabul eden bir çocuk gibi gülümseyip başını yana eğdi. "Doğru. Pek şikayetçi olmam doğrusu."

"Eğer gerçekten istemiyorsan gitmek zorunda değiliz, Danny."

Başını iki yana salladı. Omzuma düşen saçımı arkaya atarken "Hayır, gidelim." dedi. "Yalnızca... lütfen üstüne bir şey giy."

If This Is LoveWhere stories live. Discover now