Otuz Yedi: Küçük Bir Aydınlanma Gecesi

2K 222 24
                                    

New York'un ışıkları, soğuk havası ve gecesi onu daha da harika yapıyordu bu terasta.

Muhtemelen dairenin en sevdiğim yönlerinden biriydi.

Annem çaydan bir yudum alıp gözlerini kapattı. Ortamızdaki hasır masanın üstünde üç tane mum vardı. Rüzgar onları söndürmesin diye etraflarında daire biçimde bir cam vardı.

Estetik.

Karşımdaki sandalyede o, diğerinde de ben oturuyordum. Etrafta birkaç saksı vardı. Fakat üstleri ,büyük ihtimalle, soğuk havalardan dolayı muşamba ile kapanmıştı.

"Ee," dedi. "Ne hakkında konuşmak istiyorsun?"

"Her şey. Dürüst olmak gerekirse," iç geçirip gözlerimi kapattım. Tüm gündür söylemek istediğim şeyleri sonunda söylüyordum. "Tamanlamıylahayatımımahvedipbıraktım."

Annem çayının altından öksürmeye başladı. "Ne?"

"Mahvettim. Hayatımı. Arkadaşlarımı, Daniel'ı, arabamı, özgüvenimi, almaya alışık olduğum selamları, parti davetlerini... Her şeyi! Hepsini kaybettim."

"Bebeğim," dedi annem masanın üstünden elimi tutup. "Sakin ol. Her şeyi yavaş yavaş en başından anlat. Tamam mı?"

Başımı salladım. İçimdeki ateşi bir anda attığım için böyle garip bir fırlama yaşamıştım. "Tamam, üzgünüm. Sadece... uzun süredir biriyle konuşmaya ihtiyacım var."

Annem sanki biri ona bu hayata neden geldiğini, tüm evrenin sırlarını anlatacakmışım gibi sandalyesini daha çok yaklaştırıp heyecanla parlayan gözlerinde heves vardı. Çayını ellerinin arasına alıp gülümsedi.

"Merak ettim şimdi."

"Tamam, ee... Rupert'ı tanıyorsun?"

"Evet, en son aylar önce ayrıldığınızdan bahsetmiştin. Nedenini sordum fakat hiçbir zaman söylemedin." Bana yapmacık bir kızma ifadesi verdi. Ben de hızla devam ettim.

"Evet... ah..." genzimi temizledim. "Beni aldattı. En yakın arkadaşlarımdan biriyle. Naomi."

Annemin çenesi aşağı bir anda düştü. "Orospu çocuğu."

"Kesinlikle. Arkadaşlarımsa... bilmiyorum. Onları ortaokuldan beri tanıyorum ama birden... bilmiyorum. Onlardan biri değilmişim gibi hissetmeye başladım. Kabul edilmeye, standartlara uymaya çok takılmıştım. Herkesin beni sevmesini istiyordum. Fakat Naomi ve Rupert'dan sonra birden hepsi boş geldi. Tabii Daniel'ın da katkısı var."

Annemin gülümsemesi arsızca genişlerken kendimi gülmekten alamadım. "Kim bu Daniel?"

"Yazın tanıştığım bir çocuk. Aynı yerde çalışıyorduk. Ehliyetimi kaybettim. Çünkü bir polis arabasına çarptım. Üstelik adamın ayağını ezdim."

"Candice! Neden bunu söylemedin?"

Saçlarımı karıştırdım. Soğuk havaya rağmen kabarık dalgalarımın arası sıcacıktı. Bunu cevap vermek için zaman kazanma uğruna yapıyordum.

"Bilmiyorum. Sen sürekli... çok meşgul gibiydin. Seni kendi sorunlarımla boğmak istemedim."

"Candice, saçmalama. Bunu duyduğuma çok üzüldüm. Oysa aramızda her şeyin yanındaymışım gibi olmasını istiyordum."

Yüz ifadesini görmek beni de üzmüştü. Ona hiçbir şeyi dengede tutamayan beceriksizin teki olduğumu söylemek isterdim. Fakat çenemi kapayıp, bana acınmasını istediğim biri gibi görünmek istemediğim için kaldığım yerden devam ettim.

If This Is LoveWhere stories live. Discover now