Yirmi Yedi: Ne Bok Yediğinizi Bilemediğiniz Anlar

2.2K 264 38
                                    

Sırt çantasını tek omzuna takıp, ilerlerken onu takip ettim. Ayakkabılarımın çıkardığı ses onu rahatsız etmiş olacak ki, dönüp bu tınının nereden geldiğine yüzünü buruşturarak bulmaya çalıştı. Sonunda gözleri ayaklarıma inip, sahibinin ben olduğumu fark edince önüne dönüp bir şey olmamış gibi yürümeye devam etti.

Normal koridorlarda bunu giymek bu kadar sıkıntı olmuyordu! Sonuçta beş santim bile değillerdi. Ama elbette Daniel bana kızgın olduğu için her şeyi büyütebilirdi.

"Arabana mı gidiyoruz?"

"Evet. Endişelenme, ortalıkta kimse yok. Şöhretini mahvedecek bir şey yok."

"Hey," koluna yumruk attım. Aşağıya, kolunu kaldırıp baktı. "Cidden mi? Böyle mi davranacaksın?"

"Nasıl davranmamı bekliyorsun? Vay canına Candice Acampora beni kullandı ve bunun için bile kendimi kutsanmış hissetmeliyim dememi mi?"

"Seni neden kullanayım!"

"Bilmiyorum! Araba? Rupert tesellisi? Belki de sadece arkadaşlarınla gülebilmek için bir tecrübe? Hey şu inekle nasıl dalga geçtim tüm yaz boyunca!"

Bu özür dileme işi sandığımdan çok daha zor olacaktı.

"Paranoyak olmaya başlıyorsun. Böyle biri olmadığımı biliyorsun."

Arabasına bir anda vurunca irkilip, gözlerimi kırpıştırdım. Elini, vurduğu arabanın tavanından çekmedi. Biraz bana doğru eğildi. "Ben de öyle sanıyordum. Şu an neyin peşindesin bilmiyorum."

"Bir şeyin peşinde deği--"

"Tam hayatımı düzene sokmuşken onu alt üst etmeye gelemezsin."

"Tanrım! O salondan içeri girip herkesin ortasında seninle konuşmak istediğimi söylemek, arkadaşlarının kahkaha atmamak için zorlandığı bakışları arasında Bay Davids'e yalvarmak beni nasıl tir tir titretti haberin var mı? Kaygı bozukluğu olan bir kıza böyle şeyler yaptırmak pek kolay olmaz."

"O zaman neden beni arkadaşlarına ya da okuldakilere söylemekten çekindin? Rupert ile yeniden beraber olma şansının içine etmemek için mi?"

Ağzım açık kaldı. Vay canına. Daniel tam bir bilim-kurgu hayranıydı çünkü bu söylediklerini kafasında sağlam kurmuş olmalıydı.

"Nasıl hayatımda gördüğüm en zeki ama en aptal çocuk olmayı başarıyorsun?"

"Senin gibi bir psikopat insanın hayatına girince pek zekasından bir şey kalmıyor. Haftalardır kafayı yiyen benim! Senin içten içten bana sana hissettiğim gibi şeyler hissetmeyeceğini biliyordum ama beni kandırmana izin verdim. Çünkü sen çok... çok komiktin. Beni çok güldürüyordun. Evde sanki yaşadığım her şeyi bırakıyor, seninle başka biri olabiliyordum. Ayrıca beni hep çok şaşırtıyordun. Şu anda da olduğu gibi. Sen selülozu nereden biliyorsun ki? Bir de sonra çok güzel gülüyorsun. Bu da sağlam bir dikkat dağıtıcı oluyor." Şaşkın şaşkın ona bakarken dediklerinin hiçbirini fark etmiyor gibiydi. Daha çok sesli bir şeyler düşünüyor gibiydi. Bana bakmıyor yerde gözlerini gezdirirken, bir matematik problemi çözer gibi hesaplar yaparak konuşuyor gibiydi.

"Daniel..."

Beynini durdurmak istiyormuş gibi ellerini tekrar saçlarının içine geçirdi. Paniğe kapılmıştı. "Ne yapacağım? Bombok bir haldeyim."

"Daniel," dedim elimle kolunu tuttum. Dokunuşumla önce titreyip, çenesindeki kas avucumun içinde oynasa da sonunda yüzü yumuşadı. İfadesi ona dokunuşumdan saniyeler sonra silindi. Teni sıcacıktı. Yanakları yine pembe pembe. Gördüğüm en güzel çocuktu. Gerginliği silindi. "Seni seviyorum. Benimle birlikte olmanı istiyorum."

Başını kaldırdı. Yutkunmasını net bir şekilde duydum. Dudakları aralanmış gözleri koskocaman açılmıştı.

Ben az önce ne dedim? Neden dedim?

Bu kadar... hızlı olacağından haberim yoktu. Bu kadar kolay bir şekilde söyleyeceğimden. Aslında kolay olmamıştı. Yalnızca ağzımdan kayıp düşmüştü kelimeler.

Daniel'ın gözlerine bakınca zümrüt gibi parladıklarını fark ettim. Vay canına. Gülüşü suratına yavaş yavaş yayılırken hala hayretler içinde yüzüme bakıyordu.

If This Is LoveWhere stories live. Discover now