Otuz Sekiz: Gelecek İçin Verilen Saniyelik Kararlar

2K 206 10
                                    

"Peki Olivia ve Dove konusunda ne dersin?"

Annem bir süre durup düşündü. Bunu da görmeme izin verdi. "Kızlara gelince... öncelikle onlardan biri olmamana çok sevindim. Çünkü sen bundan çok daha fazlasısın, Candice. On yedi yaşındayken hayatın sonu gelip, en büyük sorun sadece sendeymiş gibi hissettiğini biliyorum. Aynılarını ben de yaşadım. Güzel olmak, herkes tarafından sevilmek ve erkekler tarafından beğenilmek tek umursadığımdı. Fakat sonra bundan çok daha fazlası olduğumu fark ettim. Ben bir yazardım. Sadece güzel bir liseli kız değil. Hayal evrenimi dünyayla paylaştım ve gözlerim bir anda açıldı. Senin bunu Daniel ile fark etmen hem beni gururlandırdı, hem de onunla tanışmamı daha çok istettirdi."

"Evet, evet. Soruna gelelim şimdi."

Annem bunu dememle gözlerini devirdi fakat kıkırtısını saklayamamıştı. "Eğer arkadaşların Naomi ve seni gerçekten önemsediği için sizi barıştırmak ve Naomi'nin gerçekten pişman olup, senden içten gelen bir özür dileyeceğine inanmışlarsa bu makul görülebilir."

"Ama?"

"Ama... eğer gerçekten statü ve popülerlik uğruna Naomi'ye tercih edeceklerse... Üzgünüm, Candice. Fakat onlar asla senin gerçek arkadaşın olmamışlar."

Ah, bu sağlam bir darbeydi işte. Bildiğiniz bir şeyin canınızı yakamayacağını sanıyordunuz ama bu doğru değildi. Yine de yakıyordu.

"Sanırım benden nefret eden birçok arkadaşım olmasındansa, hiç arkadaşım olmamasını tercih edeceğim zaman geldi."

"Evet. Ya da yeni, gerçekten iyi kalpli arkadaşlar yapabilirsin. Hiçbir şey için geç değil."

"Bilmiyorum, ben... herkes beni severken bir anda şimdi nefret ediyorlarmış gibi hissediyorum."

"Candice, Naomi eğer anlattığın gibi biriyse eminim herkes ona bayılmıyordur. Haksız taraf olmasına rağmen bedava içki içebilmek adına onunla takılacak insanlara sahip yalnızca. Lise, yıllar sonra sana sadece birbirinden çok farklı olduğunu düşündüğü için öyleymiş gibi davranan insanlardan oluşmuş bir yer gibi gözükecek."

Battaniyeye daha da sarıldım. Sanırım annemin yaşına gelince bazı şeyleri çok daha iyi anlayacaktım. Fakat şu an ihtiyacım olan şey onun bilgeliğiydi. Çünkü tıpkı dediği gibi, on yediyken bazen sorunlarım gözümde büyüyüp tüm dünyamı yıkacakmış gibi görünebiliyordu.

"Bazen keşke California'da olsan diyorum," diye itiraf ettim. "Sen yanımdayken her şey çok daha hızlı hallediliyor. Babam da harika. Ama hala ona bazen her şeyi anlatamayabiliyorum."

"Biliyorum," dedi ayağa kalkıp yanağımı okşadı. Başımı öpünce kokusuyla gözlerimi kapattım. Gözlerim kapanır kapanmaz, yıllar önce öğleden sonraları hamakta beraber yattığımızda güneşin üstümüzde durması geldi aklıma. Bu koku beni o ana götürüyordu. "Yakında her şey çok daha kolay olacak. Şimdi uyuyalım. Saat geç oluyor. Yarın tüm günü uyuyarak berbat etmek istemiyorum."

"Doğru," dedim.

***

Ertesi gün annemle evde kaldık. Müzeye gitmeyi çok istesem de hala kafayı üniversite konusunda yemek üzere olduğum için bu isteğimden fedakarlık yapmak zorunda kaldım.

Eve pizza söyleyip, önümüze her şeyi yaydık. O aptal isimli kitabı bile.

"Okulda hangi kulüplerdesin?"

"Dans. Fakat Naomi olayından beri çık sık gitmiyorum. Bu yüzden hala kayıtlı mıyım yoksa silindim mi bilmiyorum. Bir de tiyatro var. Her cumaları okuldan sonra kalıyorum. Tiyatro zevkli. En azından sakin, kendi halinde insanlar var. Ne popüler gerzeklerin, ne de okul toplumu tarafından dışlanan emo ineklerin olmadığı bir yerde barınmak çok daha kolay."

If This Is LoveWhere stories live. Discover now