Yetmiş Üç: Tur Rehberi

1.5K 185 29
                                    

Duştan çıktığımda kendimi çok daha iyi hissediyordum. En azından rahatlamış ve biraz uyuşmuştum. Üstelik o berbat önceleri çıkartmıştım.

Hızlıca kurulanıp saçlarımı tararken Olivia'nın dediği elbisemi giydim. Sonra bacaklarımın halini fark edince tekrar koşarak banyoya döndüm ve jileti aradım.

Dipte duran jiletin bıçağı parlayıp gözüme çarptı. Elimi uzatıp telaşla alırken parmağımın ucu kesildi. Siktir. Anlaşılan bugün de derse geç kalacaktım.

Hayır, bugün kendime oturup acıyacak değildim. Hayatımdan memnun değilsem bunun hakkında bir şey yapacaktım. İyi görünecek, iyi hissedecek ve sonunda da iyi olacaktım. Yavaş yavaş pozitif tarafın uyanmaya başladığını hissediyordum. Değişiklik bana iyi gelecekti.

Banyodan çıktıktan sonra kendimi aynanın önüne attım. Nemlendiriciyi ölü gibi kupkuru olan cildime iyice yedirdikten sonra göz altlarımı biri gördüğünde korkup kaçmayacak bir şekilde kapattım. Ardından da dibi gelmiş rimel ile kirpiklerimi boyadım. Uzun süredir makyaj yapmıyor olduğumu alt kirpiklerime geçerken burnuma sürekli bulaştırdığım maskaradan fark ettim. Eskiden bu işte oldukça iyi ve hızlıydım. Şimdiyse eski ustalığımı birazcık kaybetmiştim.

Son zamanlarda dış görünüşümü pek önemsemiyordum galiba. Tek yaptığım ödevler ve umutsuzca beklenen telefonlar olmuştu.

Pembe allığı biraz yanaklarımda gezdirdikten sonra benzer renkteki parlatıcıyı dudaklarıma sürdüm. Şu an çok daha çekilir halde görünüyordum.

Saçlarımı kurutmak için kurutma makinesini alırken diğer elimle bir muzu soymaya çalışıyordum. Kitaplarımı dün gece çantama koymuştum neyse ki. Kelebek tokalarımdan biriyle, önden aldığım iki saç tutamını arkada birleştirdim.

Aynada kendimi görünce biraz duraksadım. İyi görünüyordum. Eski ben gibi. Epey uzun zamandır bu kadar özenerek giyinmemiştim. İstemediğimden değil. Sadece önemsemememdendi. Yansımama bakıp biraz daha yaklaştım. Eski beni ben de özlemiştim. Kendimi iyi görmeyi...

Rahat oldukları kadar bacak boyumu da uzatan topuklularıma da uzandım. Basit bir buluşma için uygun oldukları gibi aynı zamanda da Times Square'i gezebileceğim kadar uygunlardı. Derin bir nefes alıp çantamı kaptım.

Bugünün güzel olması için dua ediyordum en azından.

***

"Seni kampüsün kapısında beklemesi gerekiyordu."

"Burada değil işte. Artık gidebilir miyim? Eve gidip biraz çikolata yersem daha iyi hissedeceğime eminim."

"Ama bana tam olarak-"

"Candice?"

Önümde dikilip adımı söyleyen çocuğa baktım. Yüzünde gülümseyip gülümsememekte kararsız kalmış bir ifade vardı. Benim Candice olup olmadığımı hala tam anlayamamış gibiydi. Muhtemelen birkaç fotoğrafın onu yönlendirmesine izin veriyordu.

"Aa... Olivia ben seni sonra ararım."

Hızlıca telefonu kapatıp elimi uzattım. "Xavier?"

Rahatlayarak sonunda yüzünün bir gülümseme halini almasına izin verdi. İkimiz de birbirimizi süzüyor, tanımaya çalışıyorduk. Bir İspanyol olduğunu rahatlıkça söyleyebileceğim şekilde bronz gibi parlayan teni, simsiyah saçları ve saçları kadar siyah gözükebilecek koyu kahve gözleri vardı. Dişleri fazla beyaz ve parlaktı.

"Selam," dedi elimi sıkarken. Dokunuşu yumuşak ancak eli sertti. Dürüst olmak gerekirse Olivia'nın Xavier konusunda biraz abartılı konuştuğunu düşünmüştüm.

Ama abartmıyordu.

Gerçekten Xavier çekici biriydi.

"Seni bekletim mi? Üzgünüm. Yolları bulmakta biraz zorlandım."

Başımı iki yana hızlıca salladım. Aksanını hafiften hafiften hissediyordum. Gözleri yüzümde gezinirken hala tebessümünü koruyordu.

"Hayır. Ben de Olivia ile konuşuyordum. Ee... nasılsın?"

"Aslında oldukça iyiyim," dedi gözüne hücum etmekte olan güneşi engellemek için elini siper etti. Kısılan bakışları arasında göz kapakları gibi sıkıştığımı hissettim. Bir tür çikolata reklamında olup olmadığımı merak ediyordum doğrusu. Şu tanrısal varlıkların kondukları cinsten.

"Önce okulu mu gezmek istersin, Times Square'i mi?"

Gülümsemesini hala aynı şekilde korurken omuz silkti. Bana rahat ve bohem biri olduğunun havasını veriyordu şu tanıştığımız birkaç dakika.

"Ben sana uyarım Bayan Tur Rehberi."

"O halde hala insanlar işten çıkmamışken bir hafta içi turu her zaman daha iyidir."

"Çok mu kalabalık olur?"

"Hayal bile edemezsin amigo."

If This Is LoveWhere stories live. Discover now