Kırk Dört: En İyi Arkadaşınızı Ve Erkek Arkadaşınızı Dost Yapmak

2.1K 235 14
                                    

Kapıdan içeri girdiğimizde Daniel arkamda yetmiş beş kilo değil de, iki yüz yetmiş beş kiloymuş gibi hissettiriyordu. O kadar ağır adım atıp, etrafı dikkatle izliyordu ki elini bıraksam geriye doğru düşeceğini hissediyordum.

Partiye gelenler umduğum gibi genellikle dans ya da tiyatro kulübünden tanıdıklarımdı. Daniel önce gergindi fakat birkaç tanıdığı onu durdurup, nasıl olduğunu sorunca rahatladığını yavaş yavaş hissettim. Onu bir şeye zorlamak istemiyordum. Yalnızca benim eğlendiğim kadar onun da eğlenmesini istiyordum.

"Daniel!"

Daniel ani çığlıkla birlikte biraz irkildi ama olimpiyat takımında gördüğüm kızıl saçlı kızla yüz yüze gelince kibarca gülümsedi. "Lacey, selam."

Lacey birkaç saniye beni süzdükten sonra Daniel'a tekrar gülümsemeye başladı. Daniel'ın arkadaşlarını seviyordum. Denise ve Peter'a bayılıyordum. Fakat bu Lacey... gerçekten basit bir merhaba demekten aciz olacak kadar kaba mıydı?

"Partiye geleceğini bilmiyordum."

"Evet, şey, Candice gelmek istedi. Candice, Lacey; Lacey, Candice."

Bizi tanıştırınca ona gülümsedim. Elbette pek içten gelmiyordu ama Lacey'ninki kadar da sahte değildi emindim.

Tekrar şımarık bir velet gibi konuşmaya başladın, Candice. Daniel, Olivia ile arkadaş olmaya çalışıyorsa sen de bu Lacey'e daha az ön yargı ile yaklaşmayı deneyebilirsin.

İçimdeki iyilik meleği- varlığından Daniel ile tanışana kadar pek haberim yoktu- sinir bozucu Disney çakması konuşmasını yaparken diğer yandan şeytani tarafım- yani karakterimin yüzde seksenini oluşturan kısım- onun canına okumaya hazırlanıyordu.

"Evet, antrenmanda görmüştüm."

"Memnun oldum," dedim Daniel bana bakınca kıza gülümsedim.

"Bu arada sana Bay Davids'in verdiği örnek testi göstermem gerek. Bizi haftaya ciddi bir kampa alacak. Saniyelerle yarışmamız gerek."

"Sahi mi? Bana böyle--"

"Bekle sana hemen telefonumdan göstereceğim. Hiç bu sistemle karşılaşmamıştım."

Böylece Lacey ve Daniel onlar için önemli olduğu kadar benim için sıkıcılaşmaya başlayan sohbeti gerçekleştirmeye başladılar. Leo'yu- partinin sahibini- dans kulübünden tanıyordum. Biraz acımasız bir çocuktu ama inanılmaz kaliteli bir moda anlayışı vardı. Bu yüzden arkadaş sayılırdık ama moda yüzünden mi acımasızlığım yüzünden mi hiçbir zaman anlamazdım.

İyi kısmı, Naomi ve Rupert'dan çok hoşlanmazdı.

Moda Sınıfı ve Futbolcular. Klasiktir. Eşcinsellere uğraşırsan onlar da seninle uğraşırdı. En azından Rupert'ın zor yoldan da olsa öğrendiği şey buydu. Naomi ise yalnızca herkes ve her şey konusunda konuşan bir kaltak olduğu için Leo birkaç kez ona bloğunda sert itamlarla yer vermişti.

Sırf bu yüzden bile Leo'yu sevebilirdim.

Salonunu tam beklediğim gibi kusursuz bir biçimde süslemişti. Siyah perdeleri tavanlardan bağlamış, uzun, bordo renkli kadife bir örtünün sardığı masada balkabaklı kurabiyeler ve içki vardı.

Bedenlerin arasından geçemediğim bir parti olmasa da, sayamayacağım kadar çok kişi vardı hala.

Bu insanlarla bir arada olmak çok daha rahatlatıcıydı. Dramadan uzakta kalıp, eğlenebilmek hala mümkün demekti tiyatro kulübündekiler sayesinde. İnsanları bu tür şeyleri ayırıp, parçalayan ve sonra da hepimizin "dost" olduğunu aşılamaya çalışan yere de lise deniyordu.

"Ben," dedim Daniel'ın kolunu tutup konuşmadan sıyrılmak için bir kaçamak bulunca. "Gidip Olivia'ya selam vereceğim."

Daniel önce bana sonra birkaç metre ileride Pennywise kostümünü yarım yamalak giymiş biriyle sohbet ediyordu. Ya da flört ediyordu. Çocuğun yüzündeki o makyajla anlaması güçtü.

"Tamam, birazdan orada olurum."

Başımı sallayıp bir kez daha Lacey'e baktım. Ne kadar gideceğim için heveslenmiş gibi gözüküp, Daniel'ı orada bırakmama isteğimi güçlendirse de oradan ayrıldım. Daniel'ın rahat edeceği, kendi olabileceği bir yerde olmasını istiyordum. Oradan oraya onu sürükleyen bencil kız arkadaş olmak istemiyordum.

Olivia'nın yanına gelince çocuğun kırmızı takma burnunun yakından sadece kırmızıya boyanmış kendi burnu dışında bir şey olmadığını fark ettim. Kahverengi gözleri ve rasta saçı ile gördüğüm en komik Pennywise kostümüydü bu.

"Candice!"

Olivia beni görünce bana sarıldı ve az daha elindeki içkiyi üstüme dökmeme neden oluyordu. "Selam," dedim önce Olivia'ya sonra da Pennywise'a bakıp.

"Jason," dedi çocuk. İsmini söylemesiyle onu tanıdığımı fark ettim. Olivia kulağına birkaç şey söyledi. Jason da başını sallayıp ortadan kayboldu.

Bazen arkadaşımın gücü beni bile şaşırtıyordu.

"Ona ne söyledin?" Kanepeye oturup gülüşünü izledim. Bana haftalardır anlattığı Kırmızı Başlıklı Kız kostümünü giyiyordu.

Tabii Kırmızı Başlıklı Kız eğer mini etek ve jartiyer seviyorsa.

İki yandan örülü olan saçlarını arkaya atıp, gülmemek için kırmızı rujlu dudaklarını birbirine bastırdı. "İçki almasını. Sanırım benden hoşlandı."

"Elbette senden hoşlandı, Victoria's Secret sütyeninin hangi dantel işlemesinden yapıldığını görebiliyor çünkü."

Gözlerini kısıp dizüstü çorabımın lastiğini çekti ve yukarıdayken bıraktı. Lastik derime geri çarpınca acıyla inleyip, tenimi ovuşturdum. Lastik sanki cildime ateş tutmuşum gibi acıtmıştı.

"Bu acıttı!"

"Güzel, acıtması için yaptım çünkü."

"Olivia, kız arkadaşıma zorbalık etmeyi bırak."

Daniel'ın geri döndüğünü görünce rahatlayarak ona yer açtım. Tekrar Lacey için etrafa bakındım fakat o saçlarıyla bile görünmüyordu. Ya da kedi kulaklarıyla.

Daniel soluma oturunca ovuşturduğum bacağımı kucağına çekti. Böylece Olivia için daha çok yer açıldı. Bacaklarım onun kucağından sarkarken Olivia gözlerini devirdi.

"En yakın arkadaşımı ne kadar sıkıcı birine çevirdiğin hakkında konuşuyordum ben de."

"Ne? Hiç de bile."

"Öyle. Cadılar Bayramı'nda en iyi kıyafeti hep Candice giyerdi. Şimdiyse onu zorla getirmişsin gibi."

Daniel ne zaman Olivia ile konuşsa birisi boğazını sıkıyormuş da bayılmak üzereymiş gibi iç çekerdi. Şimdi yine aynısını yapınca Olivia'nın da bu iç çekişi çözdüğünü fark ettim. Çünkü tıpkı bana yaptığı gibi, Daniel'ın lastik bilekliğini yukarıya çekip bıraktı.

Daniel acıyla irkildi ama ses çıkartmak yerine Olivia'nın başlığını yere attı.

"Vay canına," dedim etkilenmiş bir sesle. "Gerçekten tam yaşınıza göre davranıyorsunuz."

If This Is LoveWhere stories live. Discover now