Yetmiş Bir: Ekranın Ardındaki Gerçekler

1.4K 196 42
                                    

Kapanmak üzere olan gözlerimi tekrar geriye yapıştırabilmek için yüzde doksanı kafein yüzde onu süt olan hazır kahvemden biraz daha yudum aldım. Bu beni bir süre daha götürecek gibiydi. Araştırma ödevim için belki de elli dördüncü Vikipedi sayfasını geziyordum ancak hala istediğim hiçbir bilgiye ulaşamamıştım.

Aniden fazla sesli bir Skype çağırısı gelince irkildim. Gözlerimi kırpıştırıp arayanın adına baktım.

Daniel Smith.

Karnım burkuldu. Onun suratını aylardır görmüyorum ve sesini de çok nadir duyuyordum. Kısa bir FaceTime için dahi zamanımız olmuyordu. Şimdiyse birden haber dahi vermeden Skype araması yapıyordu.

Gözüm hızlıca makyaj aynama gitti. Akıl gitmiş göz kalemim, gelişigüzel toplanmış saçım ve üstünde fıstık ezmesi lekeleri olan sweatshirtümle pek bir seksi görünecektim ona şimdi.

Alt dudağımı ısırıp derin bir nefes aldım. Zorlukla aramayı cevapladım. Kalbim duracak gibiydi. Boğazım kupkuruydu.

"Selam!"

Daniel'ın kocaman gülümsemesi ekranı aniden doldurdu. O... vay canına. Epey değişmişti. O kadar değişmişti ki karşımdakinin Daniel olup olmadığından emin olamadım.

Kıvırcık saçları uzamıştı. Arkasından minik bir at kuyruğu yapabileceği kadar hem de. Birkaç tane altın rengi bukle lastikten çıkmıştı.

Omuzları her zamankinden daha geniş görünüyordu. Epey kilo almış gibiydi fakat sağlıklı bir şekilde kaslanmış gibiydi. O eski sıska halinden pek eser yoktu. Gözleri parlıyor, gülüşünün beyazlığı ile yarışıyordu.

Daniel'ı tanıdığım günden beri onu zaten çekici buluyordum. İnsanların ona sıska, inek ya da çilli güzel diye dalga geçmesi hiçbir zaman umurumda olmamıştı.

Fakat şimdi... herkesin kolaylıkla çekici bulabileceği şekilde güneş tanrısı gibi parlıyordu.

Nefesimi tütmüş olduğumu ancak Daniel kaşlarını çatıp, "Candice?" Dediğinde fark edebildim. Kaskatı kesilmiştim. Tanışma sitelerinde üstsüz dans eden jigoloları gören yaşlı teyzeler gibi hissediyordum kendimi. Öylece kalakalmıştım.

Genzimi temizleyip sandalyemde arkaya doğru yaslandım.

"Vay canına... Seni bir an... tanıyamadım."

Utanarak gülümseyince eski Daniel'a dair bir sezi hissettim. Fakat o tanıdıklık hissi de gülümsemeyi kesince gitti.

Zorlukla yutkundum.

"Sadece biraz kendime bakmaya karar verdim."

"Neden?"

Ani sorumla biraz afalladı. Odası derli topluydu. Lacivert tek kişilik yatağı, orta boy bir dolabı ve yerde de beyaz bir halı vardı. Duvara monte edilmiş raflarda kitaplar doluydu.

Çalışma masası da görebildiğim kadarıyla epey iyi durumdaydı. Daniel yine Daniel'dı. Yeni bir hayatın içine atılsa bile her şeyi kontrol altına alıp, düzene sokabiliyordu.

Bana yer olsa da yer olmasa da.

"Aa... birkaç ay önce doktora gittim. Fazla halsizdim. Bana iyi bir diyet programı verdi. Ve okula giderken kestirme bir bisiklet yolu öğrendim. Böyle işte... Sen iyi misin? Yorgun görünüyorsun."

Evet, elbette yorgundum. Onun bu Apollo görüntüsünün aksine benimki berbattı.

"Evet. Finaller işte... İyi misin?"

Tırnağımı yerken gözlerimi ondan ayırmıyordum. Bir şeylerden bahsediyordu ancak bir türlü odaklanamıyordum. Tüm bedenimi panik sarmıştı. Hayatı harika görünüyordu. Kendisi de öyle. Ve boş vakti olsa bile beni aramakla, ulaşmaya çalışmakla ya da buraya gelmekle doldurmak yerine birçok farklı aktiviteye zamanını ayırıyordu. Zaten ilişkimizin ben ne kadar kabul etmesem de bitmek üzere olduğunu görüyordum.

If This Is LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin