Kırk Yedi: Şeker Kız Candy

2K 225 15
                                    

Şükran Günü her ne kadar en sevdiğim bayram olan Cadılar Bayramı'na çok yakın olsa da en nefret ettiğim bayramdı.

Bana annemin yokluğunu hatırlatıyordu. Babam berbat hindi yapıyordu ve sadece onunla birlikte beysbol maçı izlemekten de nefret ediyordum.

Bu da yetmezmiş gibi bu sefer Diana gelecekti.

Daniel düşüncelere daldığımı görmüş olacak ki kalemle beni dürttü. Kitaptan başımı kaldırıp ona baktım.

"Ne oldu?"

"Hiç," dedim tekrar kimya kitabıma döndüm fakat Daniel biraz daha yakınıma girdi. "Kimya bekleyebilir."

"Bunu Daniel Smith mi diyor?"

"Evet. Ne oldu, anlat."

"Şükran Günü'nü sevmiyorum."

Gözlerini kısıp, çözdüğü bir problemmişim gibi tekrar beni gözden geçirdi. "Bu yüzden mi üzgünsün?"

"Annem olmadan geçen ilk Şükran Günü. Ve yerini Diana alacak. Babamın kız arkadaşı."

"Oh," dedi kalemi bir kenara bırakıp, biraz geride durdu. "Bu kötü."

Kahvemi içmek için uzandım fakat boş olduğunu fark edince geri bıraktım. Daniel kendisininkini bana verip düşünmeye devam etti.

"Annemle bana katılmak ister misin? Kardeşlerim de olacak ama eminim onları seversin."

Az daha kahveyi suratına püskürtüyordum. Doğru duyduğumdan emin olmak için beynime birkaç saniye verdim. Sindir. Doğru duyduğundan emin ol. Paniğe kapılma. Sakın kaygılanma.

Annesi? Onunla hiç tanışmamıştım. Yaşadığı evi de hiç görmemiştim. Aynı mahallede oturmuyorduk. Fakat bir kilometreden daha az bir mesafe içinde, yine de ana merkezin biraz dışında kalan bir yerde yaşıyordu. Wilmington'da yaşadığını öğrendiğimden beri bundan konuşmamıştık.

"Kardeşlerin olduğunu bilmiyordum."

"Pek bahsetmediğim içindir."

"Gerçekten Şükran Günü'nde size katılmamı mı istiyorsun?"

Söylediğim dünyadaki en normal şeymiş de, bunu idrak edemiyor oluşuma şaşkınlık duyuyor gibi başını salladı. Bir elini sandalyemin arkasına diğerini de kitabıma koydu. Çiğnediği muzlu sakızın kokusu yine burnumdaydı.

"Evet. Candice Acampora'yı Wilmington'a sokmak ne kadar pek akıl karı olmasa da annemle tanışmanı istiyorum. Neredeyse dört aydır beraberiz. Bence bu bir rekor."

"Babam Diana ve ondan ayrı bir yemeği kabul edecek mi bilmiyorum. Hem annen... rahat olacak mı? Sonuçta dışarıdan gelen misafirleri pek sevmeyebilir."

Beni rahatlatan bir edayla sırtımı sıvazladı. "Cands, annem ne kadar... zaman zaman kaçık gibi davransa da terapi görüyor. Güven bana, Diana'dan çok daha iyi bir seçenek olacak."

***

Daniel'ın evi dünyadaki en klasik Amerikan evlerinden biri olabilirdi. İki katlı, küçük bahçeli, boya sıvaları dökülmüş, çitlerinden birkaç tanesi eksik ve çimenleri uzun süredir kesilmemişti.

Yine de önünde Daniel'ın arabasını görmek, taşların üstünde bırakılmış iki tane bisikleti ve ters dönmüş kaykayı fark edip, açık camlardan kokusunun burnuma geldiği turtayı hissetmek o evi tecrübe ettiğim en güzeli yapıyordu. Daniel burada büyümüştü. Belki de burada doğmuştu. Her gün olduğu yer, gerçek kimliği burasıydı. Okul, takım ya da benim evim değildi.

Daniel kapıyı çalacakken onu durdurdum. "Dur, dur! Üstümü değiştirmem gerek. Galiba fazla komşu kızı gibi görünüyorum. Hadi geri gidelim."

"Candice, örgü hırka ve babet giyiyorsun."

"Evet! Bu yüzden geri dönmem lazım. Annenin ona kendimi sevdirmek için fazla çabalamış gibi görmesini istemiyorum. Ya da hanımefendi gibi tanıyıp da sonra şaşırmasını."

"Sen normalde de Legally Blonde'dan Reese Witherspoon gibi giyiniyorsun."

Gömleğinin yakasını tutup sertçe onu aşağı çektim. Gerildiğimde sınırlarımı zorlamaması gerektiğini biliyordu. O sevimli gözler korkuyla açılsa bile sarkastik yorumlarının sonu bir gün ölüm olacaktı.

Ellerimden.

"Beni zorlama, Smith."

Gömleğini bırakınca, dikleşip kendini düzeltti. "Bu kadar streslenme. Sadece annem ve kardeşlerim. Hepsi bu. Harika görünüyorsun. Yemin ederim. Diğer kızlar gibi absürt şeylere bağımlı olman yerine böyle klasik kız gibi giyinmeni seviyorum. Annem de öyle sevecektir." Gülüp gömleğini düzeltirken mırıldandı. "Tıpkı okulda geriye kalan diğer dört yüz altmış sekiz erkeğin sevdiği gibi."

"Kıskançlık kokusu mu alıyorum?"

"Hayır yalnızca elmalı turta."

If This Is LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin