Yetmiş Yedi: Delilah

3.4K 275 244
                                    

Uzun bir süre beraber terasta durduk. Hiçbir şey söylemeden. Sadece New York'un gecesini izliyorduk. O kenardaki sandalyede otururken ben saksının yanında bekliyordum. Ona yakın olmayı istemiyordum. Çekiniyordum. Bana baktığını hissetsem bile başka bir şeyle ilgileniyormuş gibi yapıp bundan kurtulmaya çalışıyordum.

"Konuşmayacak mıyız?"

Topladığı saçlarından çıkan bir kaç tane bukle rüzgar ile aynı yönde sallanırken nefesimi tuttum. "Nasıl başlayacağımı bilmiyorum."

"Şu nasıl, hey Daniel kusura bakma sen yokken kendime seksi bir İspanyol buldum bu yüzden de seni sepetlemeyi düşünüyordum ama hazır buraya kadar gelmişsin bir an önce bitirelim."

Öfkeyle gözlerine baktım. Neredeyse günlerce ondan aldığım tek şey kısa mesajları olduğunda, yüzünü bile Skype ya da FaceTime'da bulanık görmekten bıktığımda her arayışımda telefon mesaj bırakın dediğinde de mi ben suçluydum? Ve beni çabucak onu aldatmakla suçlayabilecek kadar az mı güveniyordu?

"Xavier'ı yalnızda bir gündür tanıyorum seni salak. Yalnızca etrafı ona gösteriyordum. Senden mesaj almayı beklemek yerine birazcık sosyalleşmeyi tercih ettiğim için özür dilerim!"

Daniel bunları dediğimde bir an durdu. Hah, o kadar zeki bir çocuk olduğunu bilmeyen yoktu ama basit bir cümleyi bile sindirmesi bu kadar mı zor sürüyordu? Ya da bir seneden uzun süren ilişkisini görmezden gelecek kadar sığ mıydı?

"Ama Connecticut'a geliyordun. Benden ayrılmak için. Değil mi?"

Başımı tutup derince iç çektim. Bunun çok daha kolay olacağını düşünmüştüm. Fakat olmuyordu. Bana böyle bakarken, ayrılık kelimesinden her bahsedişinde sesi kısılırken ve ben ona bağırdığımda yüzünü buruştururken çok ama çok zordu her şeyi bitirmek.

Daniel beni o sığ insanlardan koparıp, bugün olduğum Candice olmama yardım etmişti. Bana unutamayacağım anlar yaşatmıştı. Bana güzel olduğum için değil, fikirlerim ve kalbimdekiler için önemli olduğumu hissettirmişti. Hakkettiğim saygıyı gösteren bir erkek arkadaş olmuştu. Geleceğinizi planlayabileceğiniz erkekti Daniel.

Ama birbirimizden bu kadar uzakken, onun bu kadar çok sorumluluğu varken bu ilişkinin yürümesi imkansızdı.

"Evet," dedim dürüstçe.

Sessizlik fazla rahatsız ediciydi. Daniel'a bakamıyordum. Boğazım düğüm düğümdü. Keşke bana bağırıp çağırsa ya da ortalığı yıksaydı. Düşünmekten çok fiziksel davransaydı. Böyle çok zor oluyordu.

"Başkası mı var?"

Daniel'a bunu demesiyle baktım. Aniden gelen öfkem acı çeken ifadesini görünce durdu. Ağzıma dolan tüm kelimeler buhar oldu. Karanlıktan çok seçemiyordum fakat şehrin ışıkları yüzünü aydınlatırken gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Ve bunu gördükçe kendimden de nefret ediyordum. Daniel gibi birine bunu yaptığıma inanamıyordum. Onu bırakmak bundan aylar önce aklımın ucundan bile geçmezdi. Kıyamet kopsa dahi onunla olacağımı düşünürdüm.

"Hayır. Yemin ederim yok. Daniel... seni hala seviyorum."

Hızlıca yanıma geldi. Ellerini kollarımın üstüne koyunca ona bakmaktan başka çarem kalmadı. "O zaman neden bitiriyorsun? Her şeyi yoluna koymaya başladığımda?"

"Daniel... Bakman gereken kardeşlerin ve annen var. Bir işte çalışıyorsun. Avukat olmak için uğraşıyorsun. Hem de Yale'de! Kilometrelerce uzakta olan bir kız arkadaş için zamanının olmadığını görmüyorsun."

"Bu doğru değil," dedi kaşların çatıp başını hızlıca iki yana salladı. Burnunu çektiğinde bir mendil uzatmak istedim ona fakat sonra ağlayanın ben olduğumu fark ettim. Bu işin bu kadar kolay bitmeyeceğini biliyordum. Canım yanıyordu. Bu Rupert'dan çok daha farklıydı. Daniel'ın beni sevdiğini biliyordum. Ben de onu seviyordum. Ama bu ayrılık, aldatıldığımı öğrendiğimden bile daha çok acıtıyordu. Dayanamıyordum. Biri canlı canlı bedenimi yakıyordu sanki. İnsanların milyonlarca kalp kırıklığı hakkında şarkı yazmasına çoğu zaman şaşırdım. Büyüttüklerini sanırdım.

If This Is LoveWhere stories live. Discover now