Yirmi Üç: Duyguların Kasırgası

2.3K 230 19
                                    

Okulun ilk günü korktuğumun aksine oldukça hızlı ve sakin geçmişti. Dove ve Olivia yanımdalardı. Tüm gün boyunca. Ortak derslerimiz çok fazlaydı. Bu da beni rahatlatan başka bir faktördü.

Naomi'ye gelince...

Benimle asla konuşmadı.

Görmezden geldi. Yokmuşum gibi davrandı. Tıpkı bir zamanlar benim arkadaşım olan diğerleri gibi.

Önemli değildi. Gerçekten değildi.

Dove ve Olivia bir süre sonra paranoyakça davranmayı bırakmamı, benimle arkadaş olmayı sevdiklerini ve ortaokuldan beri birbirimizi bırakmayacağımız sözüne asla sadakatsizlik etmeyeceklerini söylediler. Bunlar beni yatıştırdı. İçimde her an kalbime saplanacakmış gibi dönüp duran oku durdurdu. Nefes alabildim.

Ve kendimi gerçekten eziğin teki gibi hissettim.

Daniel haklıydı. Hiçbir şey yapmıyordum. Korkak gibi davranıyordum. Belki de gerçekten korkağın teki bendim. Babamdan, Naomi'den, Rupert'dan, arkadaşlarımdan ve ondan korkuyordum. Yüzleşmekten çekiniyordum. Dışarıdan fazlasıyla kendine güvenen, başarılı bir lise öğrencisi gibi gözüksem bile içten içe korkağın tekiydim. Zarar görmekten, düşüncelerden delice kaçan biriydim.

"Cands artık ye şunu. On saattir kekine bakıyorsun."

Dove'un kızgın, tombul suratına baktım. Yanakları onu son gördüğümden beri imkanı varmış daha da şişmiş, bedeni ise zaten incecikken ironik bir biçimde daha da zayıflamıştı.

"Pek aç hissetmiyorum."

Olivia zaten küçük, Filipinli gözlerini iyice kıstı. "Sen ciddi misin? Sabahtan beri karnın gurulduyor."

"Galiba batırdım," dedim. Dove kaşlarını çatıp, sabah sudan yıpranmış saçlarıma sürdüğüm hindistan ceviziyle çok daha iyi bir hale girmiş bir dalgayı omzumun arkasına attı.

"Neden bahsediyorsun?"

"Evet, hala bu pantolonları bu tişörtlerle giyenler var sonuçta."

Olivia, Dove'a öldürücü bir bakış attı. Dove'u suçlamıyordum çünkü muhtemelen hayatındaki en kötü şey kotunun tişörtüne uymamasıydı.

"Daniel," dedim. Onlara anlatacağımı düşünmüyordum. Daniel... bir yaz rüyası gibiydi. Şimdiyse eylül bana sertçe çarpmıştı.

"Daniel da kim?"

"Smith. Daniel Smith."

İkisi de kafası karışmış bir şekilde beni süzüyorlardı. Gözlerimi devirip açıklama yapmak için elimi yukarıya kaldırdım. "Uzun çocuk. Kıvırcık? Biyoloji derslerimiz ortak."

"Oh," dedi Dove bağırıp bir anda sevinçle ellerini çırptı. "Hatırladım. Matematik takımında."

"Evet," dedim tekrar hatırlayınca mideme bir kramp girdi. Olivia'nın gözleri koskocaman açılmıştı. "Daniel ve batırmak derken? Bana sakın onunla cinsel bir iletişime geçtiğini söyleme."

"Hayır. Tanrım, büyüyün biraz."

"Ne o halde?"

Başımı masaya yasladım. Sonunda kekimden sinirle büyük bir ısırık aldım. İçineki çikolata damağımda yayıldı. Hızlıca çiğneyip yuttum. Midem biraz yemek alınca susmaya karar verdi.

"Bilmiyorum. Yazın bana yardım etti. Ben de ona yüzmeyi öğrettim. Sonra ondan hoşlanmaya başladım. Sonra öpüştük. Sonra araba aldı. Ve onu kırdım. İstemeden. Şimdi benden nefret ediyor."

Yazımın özetini hızlıca anlatırken Dove ve Olivia her an ağızlarını düşürecekmiş gibi görünüyorlardı. Dove zaten karışık konularda... pratik zekasını çok iyi kullanamıyordu. Bu yüzden şaşkınlığını buna verip, Daniel Smith ile geçirdiğim yazım için şoke olmuş olabilme ihtimalini görmezden geldim.

Ayrıca Olivia tanıdığım en zeki insanlardan biriydi.

"Cands," dedi düzleştirilmiş saçlarının doğru yerde olduğundan emin olduktan sonra yakınıma girdi. "Daniel Smith'den mi hoşlanıyorsun?" Söylediğimden emin olabilmek için eğilip, iyi duymak adına saçlarını kulaklarının arkasına soktu.

Yanağımın içini ısırdım. "Evet. Galiba."

"Ama o... şey değil mi... Daniel?" Dove bunu söyleyince Olivia üstüne bir havuç tanesi attı. "Dove belki de biraz havuç yemeye başlamalısın."

"Neden?"

"Zihnini açar."

Olivia, Dove'un sakince havuç yemeğe başladığını görünce tekrar bana döndü. Oldukça heyecanlanmış görünüyordu. Daniel Smith'den hoşlandığım için beni azarlayacağını falan elbette beklemiyordum. Ama yine de... biraz daha abartısız davranabilirdi.

"Daniel şeker çocuk," dedi. "Ama sana söylemem gerek. Rupert seni geri istiyor."

"Hitler de Rusya'yı. Ama her istediğimizi alamıyoruz, değil mi?"

Olivia bileğimi tuttu. Daniel'ın bilekliğinin takılı olduğu kolumu. Siyah mat plastik bir kere gözüme takılınca hiç oradan çıkmıyordu. Daniel'ı tüm gün okulda görmemiştim. Öğle yemeğinde de yoktu. Belki de erkenden gitmişti.

"Rupert ve Naomi'yi gördün mü? Birbirlerine hiç yoklar gibi davranıyorlar."

"Umurumda değil, Liv. Daniel'ı görmek istiyorum sadece."

Dove sarı saçlarını tutturduğu kırmızı kurdelesini eline alıp oynamaya başladı. Hala gözleri beni yargılıyordu. "Daniel'ın doğru bir tercih olduğundan emin misin?"

"Dove!" Olivia ona bağırınca yerinden sıçradı. Fakat o da bir an için durdu. "Ama gerçekten Cands... Daniel ve sen... nasıl oldu bu?"

Boşlukta yüzüyormuş gibi hissettim. Sonu olmayan bir okyanusta. Ne kadar yüzersem yüzeyim hiçbir yere varamazmışım gibi. Uzak ya da yakın hiç yokmuş gibi. Olivia ya da Dove'a ne anlatırsam anlatayım onların gözünde güzel, popüler, Rupert'ın eski sevgilisi arkadaşları dışında bir şey ifade etmeyecektim. Daniel'ın bana nasıl hissettirdiğini, nasıl baktığını, mavi gömlek giydiğinde ne kadar yakışıklı göründüğünü onlara ne kadar anlatırsam anlatayım asla anlamayacaklardı.

"Yanlış anlama," dedi Dove. "Kendi halinde, çekici bir çocuk ama... Rupert'dan sonra şaşırtıcı."

"Doğru," diye mırıldandı Olivia.

Onlara Rupert'ın beni aldattığını, spor arabası ya da çok seksi bir yüzü, kaslı karnı olmasının bir önemi olmadığını bağırmak istiyordum. Rupert beni aldatmıştı. Aldatmıştı. Naomi ile. Nasıl bunu görmezden gelebilirlerdi? Onunla olmak istemiyordum. Ona aşık değildim. Hiçbir şey hissetmiyordum.

Daniel ise düşünebildiğim tek şeydi. Çatallı sesi, karamel rengi bukleleri, deniz yeşili gözleri, uzun boyu, güzel kokusu, içten gülüşü, kalpsiz bir cadıyı bile gülümsetebilecek kahkahası, Tanrı'ya inanmayan bir adamın bir kanıt bulmasıyla hissettiklerinin aynısını ne zaman Daniel'a baksam hissettiğimi... anlamayacaklardı.

Belki de Daniel'ın kendisi bile asla anlamayacaktı.

If This Is LoveWhere stories live. Discover now