Elli Beş: Öfke Size Değil Ama Ruhunuza Hakim Olabilir

1.8K 215 13
                                    

Sahnem bitince tıpkı önceki dört kişinin alkışlandığı gibi alkışlandım. Hızlıca sahneden inmeden önce selam verdim ve biraz sahneden uzaktaki koltuklarda oturmakta olan Daniel'ı fark ettim.

Karanlıktan dolayı diğer çocuklar onu fark etmemişti. Ne zamandan beri buradaydı? Beni mi izlemişti? Neden onu hiç görememiştim? Ah, muhtemelen en karanlık yerde oturduğundandı.

Ayakkabılarımın topuklarının minik seslerini en aza indirmek için topuklarıma ağırlığımı vererek, sırada yanına oturdum. Koltuk baldırımın altın kaşındırıyordu. Daniel'ın yanındayken çok önemli değildi, çünkü asıl açıklamayı bekleyenin o olduğunu biliyordum.

"Selam," diye fısıldadım.

Başını bana çevirip, yarım ağızla gülümsedi. "Selam, Prenses."

"Casusluk yaptığını bilmiyordum."

"Sahnede sırf güzel bir dekor istedikleri için mi, yoksa gerçekten iyi bir iş çıkardığın için mi seni kulübe aldılar merak ettim."

Kollarımı bedenime sarıp salonun serin havasını önlemeye çalıştım. "Karar verebildin mi?"

"Sinir bozucu bir şekilde bunda da iyisin."

"Daha çok sahneleri yazmalarına yardım ediyorum."

Daniel başını sakince salladı. Düşünceliydi. Parmaklarını kotunun diz kısmında gezdiriyordu. Bakışlarını da ellerinde tutarken buraya bir şeyler söylemek için geldiği belliydi. Bu da beni geriyordu.

"Candice... kızlar ya da ilişkiler konusunda pek iyi olmadığımı ben de biliyordum. Hatta berbatım. Ama hiçbir zaman sana kötü bir erkek arkadaş olmaya çalışmadım."

"Biliyorum."

"O zaman neden bir sorun olduğunda benimle konuşmak yerine kaçıyorsun?"

Suç üstüne yakalanmış bir suçlu olarak yerimde büzüldüm. Sanki duymazdan gelirsem buradan da kaybolabilirdim. Daniel bana doğru dönmüş, yüzüme bakıyordu. Fakat ben ona bakmak istemiyordum.

Lacey ile baş başa olduğunu tanımadığım insanlardan duyuyorum ve bunu sorun yapmak istemesem de bu kızın eski sevgilin olup hala seni isteyen kişi olması dışında bir şey düşünemiyorum.

Bunu söylemek bana kendimi Candice gibi hissettirmiyordu. Bu benim söyleyeceğim bir şey değildi. Candice normalde bu tür şeylere karşı abartısız, soğukkanlı olurdum. Paniğe çabucak kapılan biri olsam bile böyle şeyler umurumda olmazdı. Olmamalıydı. Paranoyak gibi davranıyordum. Daniel'a güvenmiyormuş gibi çıkacaktı eğer gerekten düşündüklerimi söyleyecek olsaydım.

"Candice?"

"Bir sorun yok."

"Bu yüzden mi telefonunu açmıyorsun? Öğle yemeğinde yoksun? Koridorda bile gözükmüyorsun?"

"Öyle denk gelmiş."

Sabrımı zorluyorsun, adını verdiğim iç çekişiyle benden uzaklaştı. Hiçbir şey demeden elimi bacaklarımın arasına sokup, ısınmalarını umdum. Diğer yandan da imkanı varmış gibi küçülmek istiyordum.

"Tamam," dedi çantasını kaptığı gibi ayağa kalktı. "Sonra görüşürüz o zaman."

"Bekle," dedim kolunu tutup onu geri oturduğu koltuğa oturttum. "Sorun Rupert. Son zamanlarda fazla sık ziyaretlere başladı. Sana söylemek istedim ama çok meşguldün. Olimpiyat, münazara takımı, kurslar... Kafana başka bir şey sokmak istemedim."

Bakışları saç tellerimden göz bebeklerime oradan da dudak çizgilerimde dolandı. Kaşları hafif çatıktı. Kafası karışmıştı.

"Ne? Ne gibi? Seni rahatsız mı ediyor? Candice neden bana bunu söylemedin?"

Rupert'ın aklımda olduğunun farkında değildim. Daniel bana sorana kadar gerçekten Rupert'ın umurumda olup, beni tedirgin ettiğinin bile farkında değildim aslında. Lacey belki canımı sıkıyordu ancak Rupert'la konuşmamızdan beri titreyen ellerimi yeni görüyordum.

Şimdi elime geçtiği saniye onu darmadağın edebilirdim. Fakat o an şoktan... kendimi kaybetmiştim. Şimdi tek istediğim boğazına bir hançer batırmaktı.

"Bilmiyorum," dedim kendime şaşırıp. "Önemli değil aslında. Sadece ilk kez bu kadar ileri gitti. Ben de biraz şaşırdım."

Ağzını açtı. Sonra kapattı. Tekrar açtı. Saçlarını geriye atıp bir süre yere bakarken tırnaklarının yanındaki sökük etlerindeki dişleriyle söktü.

"Daniel--"

Çantasını kaptığı gibi salondan bir hışım çıktı gitti.

If This Is LoveWhere stories live. Discover now