On: Bazen Bazı Mesajlar

2.5K 234 15
                                    

Olivia aradığında küçük bir kalp krizi geçirip ölebilirdim galiba.

Olivia arkadaşımdı. Tıpkı Naomi gibi. Rupert gibi. Tek bir farkla o beni aldatmamıştı. Zaman zaman yanında kendimi garip hissetsem de sonuçta arkadaştık ve yazın başından beri beni arayan tek arkadaşımdı. Hiçbir partiye gitmemiştim. Aslında davet edildiğim birkaç partiye gitme fırsatım olmamıştı. Birincisinde arabam, ikincisinde Daniel üçüncüsündeyse de pek cesaretim yoktu. Bu yüzden arkadaşlarımın gerçekten benimle aralarını nasıl tutacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Dove ve Olivia ile ara ara mesajlaşıyor, instagram'da birbirimizi komik olduğunu düşündüğümüz şeylere etiketliyorduk. Fakat gerçekten de... hala arkadaş mıydık? Onlarla yüz yüze olamadan bunu nasıl öğrenebilirdim ki? Rupert ve Naomi konusunu açmak istememiştim çünkü sanal dünya bazen tehlikeli bir yer olabiliyordu. İşleri daha büyük bir çıkmaza sürüklemekten korkuyordum.

Fakat Olivia'nın mesajı bir anda günümü güzelleştirmişti.

"Hey, Cands. Seni özledim, bugün ne yapıyorsun?"

Bugün çalışmak zorunda olsam bile bu mesajı görmek hala kilometrelerce koştuktan sonra içilen ilk yudum, okyanusun en derinlerinde saniyelerce yüzdükten sonra alınan ilk nefes, saatlerce ağladıktan sonra uyunan uyku kadar rahatlatıcı, o kadar iyi hissettiren bir mesajdı. Çığlık atıp evin içinde koşabilirdim.

Ki daha önce bunu bir erkeğin mesajı için bile yapmamıştım.

"Hey, Liv. Ben de seni özledim fakat çalışmak zorundayım :( Belki hafta sonu ha?"

Birkaç saniye içinde mesaj gelince bir an bile beklemedim.

"Oh çok kötü :( Hafta sonu ailemle Hamptons'a gideceğim. Akşama ne dersin?"

"Güzel geliyor. Neresi?"

"Oliver'ın parti verdiğini duydum."

Telefonun ekranıyla birkaç saniye bakıştık. Sanki benim yerime sihirli bir güç ona cevap yazabilecekmiş gibi bekledim. Olivier, Rupert'ın en yakın arkadaşıydı. Bunu bilmeyen kimse yoktu. Hele hele Olivia'nın.

Ya da Rupert olayını bilmemesinin imkanı var mıydı? Yoksa sadece tepkimi ölçmek için mi bu mesajı atmıştı? Belki de Naomi ondan bunu yapmasını istemişti. Gerçekten beni özlediği falan yoktu. Ya da takılmak istediği.

Biri bademciklerimi rendeliyormuş gibi bir acı vardı boğazımda. Parmaklarımın her dokunduğu bir harf bana keskin bir sancı veriyordu.

"Olanları duymadın mı?"

Mesaj beklediğimden daha hızlı geldi.

"Duydum."

Başka bir mesaj atmadığını fark edince telefonu yavaşça bir kenara bıraktım. Evet, hepsi buydu. Lisenin üç yılını kalabalık bir arkadaş grubuyla geçirdikten sonra geri kalan bir yılında tek başıma hayatta kalmayı öğrenmem gerekecekti anlaşılan. Sorun değildi. Yalnızca öğle yemeklerini yalnız geçirecektim. Ve muhtemelen tek sayılık sınıflarda biyoloji ve beden dersinde partneri olmayan tek öğrenci olacaktım. Yıllığıma hiç kimse yazmayacak, mezuniyette ya bir köşede gizlice içki içen kız ya da hiç gitmeyecek kişi olacaktım. Ah, üniversite başvurularını da tek başıma yapacağımı unutmamak gerekir. Hem gezileri nasıl aklımdan çıkarabilirim? Arabama el konulduğundan beri de okul otobüsündeki tek son sınıf olurdum.

Tamam, vay canına bu kadar şeyi düşünmeyi bırak. Sadece kafanda abartıyorsun.

Arkadaşlarımın Naomi'yi benden daha çok sevdiklerini biliyordum. Naomi herkesin olmak ya da benzemek istediği kişiydi. Mükemmel aile, mükemmel ev, mükemmel gelecek...

Benim gibi bir beladan herkes uzak durmak isterdi. Problem üretici, anksiyete yaşayan ve diğerleri kadar enerjik olamayan birinden.

Telefonum bacağımın altında titredi.

"Naomi sürtüğün teki. Sadece eğlenmek istiyorum. Parti dışında bir fikrin var mı?"

Mutluluktan ağlayabiliridm.

O an ne bir erkek arkadaşa, ne Stanford'dan bir kabul mektubuna ne de sağlam bir maaşa ihtiyacım olduğunu fark ettim.

Tek ihtiyacım olan şey bir arkadaştı.

If This Is LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin