On İki: Aldatma Oyunu

2.4K 242 8
                                    

"Neden seni izin günümüzde aldığım hakkında en ufak bir fikrim yok."

Torpido da bir ritim tuttum. "Çünkü... Sana yüzmeyi öğreteceğim!"

Söylediğim en salakça şeymişçesine beni süzdü. "Alınma ama galiba mutsuz Candice beni daha çok mutlu ediyordu."

"Hey, böyle söyleme. İyi bir öğretmenimdir."

"Bu sıralar oldukça mutlusun," dedi kuşku dolu bir sesle. "Erkek arkadaşın evlenme teklif falan mı etti yoksa sonunda hayatın anlamını buldun mu?"

"Sana kaç kere söyledim, Rupert ile çıkmıyoruz."

"O halde b şıkkı."

"Yanlış," dedim gülüp koltuğa iyice gömüldüm. "Olivia ve Dove ile arkadaşız. Ve bana tekmeyi basıp, Naomi'nin yanında olmak yerine yaptığının yanlış olduğunu düşünüyorlar."

Daniel arabayı çalıştırmadı. Kaşları çatık, beni izliyordu. "Naomi mi? Neden böyle bir şey yapacak olsunlar ki?"

Doğru.

Daniel'ın olanlardan haberi yoktu. Ne Rupert'ın, ne de Naomi'nin ne de diğer arkadaşlarımın nasıl insanlar olduğundan da pek haberi yoktu. Gerçi ilk tanıştığımız günler bana söylediklerine bakacak olursa pek de yabancı değildi galiba.

"Ee... Rupert'ın erkek arkadaşım olduğunu biliyorsun."

"Pek akıllıca bulmadığım bir karar."

"Daniel."

"Devam et."

"Naomi de arkadaşlarımdan biriydi. En yakınlarımdan... biri."

Başını sallayıp, devam etmem için ban cesaret verdi. Bunu da aramızdaki organizere dayanarak gerçekleştirdi. Gözlerini kırpmadan beni bu kadar dikkatli dinleyince... bir an paniğe kapıldım. Ona bunu anlatmalı mıydım? Anlatmasam ne değişecekti ki? Zaten okul başladığında çoktan öğrenmiş olacaktı.

Fakat yine de onun gözünde aldatılan bir kız olmak istemiyordum. Böyle biri olmak... bana yanlış hissettiriyordu. Sanki ben bir şeyi yanlış yapmışım da Rupert bunu yapmış gibi.

Oysa onunla Naomi'den başka bir suçlu yoktu.

"Yazın başında beni aldattıklarını buldum. Sonra sen karşıma çıktın ve... gerçekten olmak istemediğim ve asla olmayacağım biri gibi davranmaktan vazgeçmem gerektiğini fark ettim. Ama arkadaşlarımı özlüyorum. Biliyorum dünyadaki en yakın arkadaşlar değiller ama yine de... arkadaşlarım işte."

Daniel şaşkınlıkla doğruldu. Benden gözlerini çekti. Beyninde neler döndüğünü bilmeyi çok isterdim. Hakkımda ne düşündüğünü. Şu an ne düşündüğünü.

"Orospu çocuğu," kendi kendine mırıldandı. Küfür ettiğini duymuştum ama ne zaman etse yine şaşırıyordum. Ve muhtemelen ilk kez yanımda bunu bu kadar ciddi yapmıştı. Gözleri tekrar bana döndü. "Bu yüzden mi ne zaman sahile gelse ondan kaçıyorsun?"

Başımı salladım. Fark ettiğinin farkında dahi değildim. Sessizce arabada durduk. Saat öğleyi gösteriyordu. Hala kapımın önünde öylecek bekliyorduk.

"Üzgünüm."

"Önemli değil."

"Hayır önemli," dedi bir elini direksiyona koyup, yan döndü. Bu şekilde bedeni bana bakarken daha rahat konuşabiliyorduk. Ona söylediğim için kendimi daha iyi hissediyordum. Gerçekten şaşkın ve üzgün gibiydi. Öyle görünmek istediği için deği. "Bu çok berbat bir şey. İğrenç bir şey. Bu... tanrım." Yüzünü buruşturdu. Bu kadar tepkili olmasını beklemiyordum. Evet aldatmak ve aldatılmak berbat şeyleri ama sanki... Rupert beni öldürmüş gibi davranıyordu.

"Hey," elimi omzuna koydum. "Sorun değil. Sakin ol."

Bunu söylememle transa girmiş ifadesi düzeldi. "Üzgünüm" dedi gergince gülümseyip. "Tolerans gösteremediğim konulardan biri."

"Neden?"

"Nasıl hissettirdiğini az çok bilirim çünkü. "

Ona soru işaretleri ile bakınca başını iki yana salladı. "Hadi sadece yüzmeye gidelim."

If This Is LoveWhere stories live. Discover now