Beleş yılan

5.8K 452 148
                                    

-"Hadi Mary kalk. Kalksana ! "

Arkamı dönüp pikeyi kafama çektim.

-"Beş dakka daha"

Harry beni sarsmaya başladı. Bende dirseyimi ona doğru savurdum ama koluyla engelledi. Tekvando işe yaramış sanırım.

Ağustosun sonuna gelmiştik. Harry hergün tekvandoya gidiyordu ama ben ilk günden beri gitmiyordum. Harry Remus'a bir şey söylemiyceğine söz vermişti ve her akşam tekvandodan gelince beni çalıştırıyordu.

-"Hadi Mary, ne beş dakkası! Bir saattir seni uyandırmaya çalışıyorum.  Bu gün Diagon yoluna gidocez. Eğer uslu durursan Remus sana yılan almayı kabul etti."

Kafamı yastığın altına sokup yastığı kafama bastırdım.

-"Siz alıp gelin. Ben burda uslu uslu yatarım. Hadi bayy"

Gözümü kapatarak uyumaya çalıştım. Ama üstüme atlayan bir göpek bunu engelledi. Sirius yastığı yere atıp yüzümü yalamaya başladığında yüzümü buruşturarak onu iktirdim.

-"Bi uyutmadınız yağ!"

Üstümdeki pikeyi atıp salyalı yüzümü kolumla silerek ayağa kalktım.

-"Buranın uyandırma servisi çok kötü! Hadi çıkında giyineyim yağ!"

Odadan çıktıklarında kapıyı kapatıp birdaha uyuyamıycağımı bilsemde kendimi yatağa attım.

Kalkçam, yüzümü yıkıcam, giyincem, saçımı tarıcam, aşağı incem, kahvaltı yapcam. Ohoooo daha çok işim var.

Yattığım yerden kalkıp elimi yüzümü aklapaklayla temizledim. Çünkü çok zekiyim hiç banyoya gitmekle uğraşamam. Komidinimin üzerindeki yılanlı tarağımı alarak saçımı yolarcasına taramaya başladım. Evet bu aralar yılana takmıştım çünkü bir yılan istiyordum. Ne biliyim. Yılanlarla konuşabiliyorum ve konuşabileceğim bir hayvanım olmasını istiyorum.

Saçımı taramayı bitirip tarağıma baktım. Üstünde büssürü yolunmuş kızıl saç vardı. Tarağımı bir kenara atıp dolabımın kapağını açtım.

İçınden bir kot şort ve üstünde kocaman bir snitch resmi olan askılı bulüzümü çıkarttım.

Üstümü giydikten sonra saçlarımı salık bırakarak aşağı indim. Mutfağın kapısından içeri girdiğimde Harry ve Remus beni alkışlıyordu.

-"Tebrikler, kalkmayı başardın."

Onlara sırıtarak eteklerimin ucunu tutuyormuş gibi yapıp selam verdim.
Ardındam masaya oturup. Önümdeki kreplere nutella sürerek tıkınmaya başladım.

-"Yavaş ol Mary, boğulcaksın!"

-"Nopoyom, cok gozol."

Azımdakileri yuttuktan sonra bir şey yemiyen Remus'a döndüm.

-"Niye yemion?"

Remus uzaklara dalıp gitmiş gibiydi ama benim sesimle kendine geldi.

-"Sadece senin bu iştahın ve tavırların bana James'i hatırlatıyor. Oda senin gibi yerdi. Görünüşün Lily olsada içinde bir James var."

Ağzıma bir krep daha attım.

-"Bölöyom, omenim bobomla çok öye onlaşırdok." ağzımdaki lokmayı yutup ayağa kalktım.

-"Hadi gidek. Daha yılan alcam."

Yukarı koşup odamın kapısının arkasına astığım. Beyaz mıknatıslı sırt çantamı alıp içine telefonumu ve paralarımı koydum. Ardından hemen aşağı indim.

-"Hadi gidek."

Koltukta oturmuş beni bekliyen Remus ve Harry ayağa kalktılar.

-"Pelerinini giysene."

Pelerinini giymiş Harry'e bakıp yüzümü buruşturdum.

-"Pelerin çok kaşındırıyo. Hem Hogwarts ta zaten giyiyorum. Gidelim hadii!"

Şömineye doğru yürüyüp içine girdim. Remusun bana uzattığı tozu tutup yere attım.

-"Öho oho oho oho."

Durmadan öksürmeye başladığımda şömineden atlayıcp mutfağa koşturdum. Yaw bi şömineyle yolculuk yapçam ondada öksürük tutuyo.

Bir bardağa su doldurup kafama diktim. Salona döndüğümde Harry gitmiş Remus'ta beni bekliyordu.

Tekrar şöminen içine girip yine tozu yere attım.

-"Diagon yolu!"

Gözümü kapattım ve şöminenin içinde bir oraya bir buraya sürüklenmeye başladım. Arada gözümü açıp geçtiğim odalara bakıyordum. Birtanesinde bizim yetimhaneyi gördüğüme eminim.

Şömineden fırladığımda belim ağrıyordu. Çatlak kazandaydım ve weasley'lerin hepside ordaydı. Hemen yengeciğimin yanına gittim.

-"Naber Ginny?"

Beni şöyle bir süzdü sonra gülmeye başladı.

-"İyıyim Mary ama sen pek iyi diyilsin sanırım." anlamsız anlamsız ona baktım. Ama o hala gülüyordu.

-"Saçların, onlar kapkara ve kuş yuvasına benziyor."

Koşarak bir pencerenin önüne geçip kendime baktım. Saçlarım kuş yuvası olmuştu ve kapkaraydı. Zaten yüzümün her yerinde siyah noktalar vardı.

Kendime bakıp deli kız kahkahhalarımdan atmaya başladım.
Millet bana deliymişim gibi bakıyordu ama ben gülmeye devam ediyordum hatta Fred ve Goerge bile bana gülüyordu.

Sonunda gülmeyi kesip arkamdan gelen Remus'un yanına gittim.

-"sen kitapları al Remuscuk bende gidip yılanımı alıyım." dediğimde gülmemek için yanaklarının içini ısırıyordu. Asasını bana doğrultup bir büyü fısıldadığında normele döndüğümü biliyordum.

-"Neyse ben gider."

-"Tamam. Burda buluşalım .

Kafamı sallıyıp arka kapıdan geçerek üç tuğlaya vurdum ve Diagon yoluna girdim.

Knuctorn ve Diagon yollarının arasında kalan yılan satan mağzaya girdiğimde içeride sadece bir satıcı vardı.

Beni gördüğünde sanki ingiltere kraliçesi gelmiş gibi ağzı beş karış açık kaldı. Ona sırıtıp tezgahın önüne geldim.

-"Bana sadık kalıcak kırmızı ve yavru bir yılan arıyorum."

-"Çatalağız mısın?" dedi inanamıyormuş gibi.

-"E bi zahmet. Hadi yılanımı ver bana."

Kafeslerden birinin yanına gidip çok aşırı kalın eldivenler giyerek kafesten kırmızı yavru ve çok şirin bir yılan çıkardı.

-"Bu çok zehirli alev yılanı. Çok sadıktır. Sahibinin sözünden çıkmaz , ona çok iyi bak."

Sırıtarak elimi uzattım ve benim minnak çok şirin yılanımı elime aldım. Agucuk gugucuk. Ne tatlısın sen!

Adam bana garip garip baktı.

-"Korkmuyor musun?"

Elindeki eldivenlere bakıp güldüm.

-"Haayır. Nie korkıyım. Kaç gaillon vermem gerek?"

Adam kocaman olmuş gözlerle elimde gezinen yılana baktı.

-"Hediyem olsun. Uzun zamandır ilk müşterimsin."

Sırıtarak teşekkür ettim.

Beleşe yılanım oldu yaw!

İkiz-(HARRY POTTER)-Where stories live. Discover now