Hrk

2.6K 223 162
                                    

"Diademi yok ettin mi?" diye sorduğumda Harry kafasını karıştırdığı kazandan kaldırıp bana döndü.

"Hallettim." dedi. "Eee şu hortkuluk şeyi nedir?"

Sulughorn bize baktığında onu dinliyormuşum gibi kafamı salladım. Ardından terlemiş alnımı silip derin bir nefes alarak Harry'e döndüm.

"Bak şimdi, ben ruhumu bölüp iki parçaya ayırsam ve o parçayı canlı yada cansız bir varlığın içine koysam o koyduğum nesbenin adı hortkuluk oluyor." anladığını gösteren bir baş salladığında kazanımın altını kapatıp devam ettim.

"Senin gördüğün anıda Tom denen kaktüs beyinli, şuan bize tip tip bakan hocanın yanına gidip hortkuluğun ne olduğunu soruyordu. Ama bunu zaten biliyordu. Asıl sorucağı şey birden fazla hortkuluk yapıp yapamayacağıydı. Slughorn ona bir insanı öldürmenin yeterince kötü olduğunu falan filan söyledi. Neyse, sakalı olmadığı için onu dinlemeyen Tom, gitti yedi hortkuluk yaptı."dedim. Harry nefesi kesilmiş şekilde bana bakıyordu... Hayır, bana bakmıyordu.

"Arkamda... Öyle değil mi?" diye sordum düşündüğüm şeyin olmaması için dua ederken. Harry kafasını salladığında yutkunup yavaş çekimde arkama döndüm.

Slughorn; kaşlarını çatıp gözlerini kısmış, kollarını göğsünde bağlamış şekilde önümde dikiliyordu. Ona şirince gülümseyip birkaç adım geri çekildim.

"Başka yere geç Mary."dedi. "Kardeşinin dikkatini dağıtıyorsun."

Harry'nin muhteşem bir ijsir ustası olduğunu düşünen fok balığına ters bir bakış atıp kazanımı olduğu yerde bıraktım. Ardından kazanını aceleyle karıştıran Caty'nin yanına oturdum. Bana ters bir bakış attı. "Neden geldin?" diye sordu buz gibi bir sesle.

"Hadi ama," dedim bana bakması için kepçesini elinden alarak. "Sen de mi Caty? Zaten Draco da maça gitmediğm için bana trip atıyo." Harry'le laf dalaşına girmiş Draco'ya göz ucuyla bakıp Caty'e döndüm. "Ya alt tarafı bir maça gitmedim. Ayrıca beni antremanlara bile çağırmıyorlardı."

Caty omuz silkip elimdeki kepçeyi aldı ve bana gıcık olmuş gibi baktı. "Maç umrumda değil."dedi kazanın içindeki sıvıyı bir şişeye doldururken. "Sen bana hiçbir şey anlatmıyorsun. Draco'yla çıktığınızı bile dedikoducu Serena'dan öğreniyorum. Senin benimle yaptığın tek konuşma yemek vakti geldi mi? Diye sormaktan ibaret."

Elindeki cam şişenin üstüne adının yazdığı bir etiketi hışımla yapıştırıp masanın üstüne bıraktı. Ona kaşlarımı çatarak bakıp kollarımı kavuşturdum.

"Sen sanki benle çok konuşuyorsun! Gecenin geç saatlerinde odaya geliyorsun. Tek yaptığın şey pijama partisi. Ama ne sürpriz, beni birine bile götürmedin! Sana hiçbir şey anlatmadığımı söylüyorsun. Belki yanıma uğrasan anlatırdım Caty." dedim sinirle. Masanın üstündeki asamı alıp ayağa kalktım.

"Ayrıca kaç gün boyunca hastane kanadında yattım. Bir kere bile geldin mi? Hayır!" kasılmış suratıyla bana bakıyordu. Eli cebindeki asasına gitti, ama o daha asayı çıkaramadan ben oradan uzaklaşmıştım.

Caty'le asa tokuşrmak istemiyordum. Harry'nin yanına oturduğum an önüne dönen sarı kafayı umursamadan kafamı tezgafa koydum.

İçim çok fena sıkılıyo.

🌂🌂🌂

Dumbledore'un odasına büyük bir hızla girdiğinde Dumbledore büyük bir sakinlikle yarım ay şeklindeki gözlüklerinin üstünden bana baktı. "Bir sorun mu var Mary?"dedi önündeki kağıtları masanın öbür tarafına iterek.

Büyük adımlarla masasına doğru ilerleyip sandalyelerden birine çöktüm. Delirmiş bir manyak gibi göründüğüme emindim.

"Hiçbir şey olmuyor Profesör!"dedim yakınırcasına. "Şimdiye kadar Katie Bell lanetlenmeli, Ron Weasley zehirlenmeliydi. Ama kimseye bir şey olmuyor. Tamam herkes aynı metodlarla sizi öldürmeye çalışmıyor olabilir ama şimdiye kadar bir şeyler denemeli-"

İkiz-(HARRY POTTER)-Donde viven las historias. Descúbrelo ahora