Rüya

3.9K 299 87
                                    

"Hadi! Bugün sana yemek yok! Bir daha arkadaşlarının canını acıtırsan... Görürsün o zaman!" dedi Manyak Müdüre. Tuttuğu kolumu çektim, ama çok güçlüydü. Beni bir odanın içine sertçe ittirdi ve kapıyı çarparak kilitledi.

Küçük kollarımı başımın altına koyarak esnedim. Artık başımın acısını umursamıyordum çünkü bunları her gün yaşıyordum.

Cebimdeki birkaç çikolatayı çıkartıp yemeye başladım. Bu çikolataları çocuk almaya gelen aileler dağıtıyordu. Küçük Edi, Kate, Kim ve Mina kardeşler gibi birçok kişi alınmıştı. Beni almak isteyenlere Müdüre Koca Toto, ne dedi bilmiyorum, onları vazgeçirmeyi başardı.

Yani ya benim mutlu olmamı istemiyor. Yada beni çok sevdiği için gitmemi istemiyor... Birinci seçenek daha mantıklı...

'Belki annem beni bu yüzden istememiştir.' diye düşünüyorum bazen. Belkide beni bu yüzden istememiştir... Kötü bir çocuk olduğum için.

Bügün buraya gelişimin dördüncü yılı. Zaten kendimi bildim bileli ceza alıp bu boş, karanlık odaya geliyorum.

Yerimden kalkıp boyumun yetiştiği kadar pencereden dışarı baktım.

Ağaçlar şarkı söylüyor, çiçekler das ediyor, nutellalar çocukları yiyordu. Birden kapı çarpılarak açıldı ve içeri otuzlu yaşlarda bir Alya girdi.

"Şu kapıdan çık Mary! Nutella'ların saldırısına uğradık. Şu kapıdan çık!" dedi kızıl bir kapıyı göstererek. O anda neden onu dinledim bilmiyorum ama kapının kulbunu tuttuğum gibi dışarı çıkıp kapıyı ardımdan kapadım; Müdüre diğer taraftan kapıyı yumruklamaya başlamadan çayrek saniye önce. Ancak o zaman tüm bunların bir rüya olduğunu anladım. Fazlasıyla aptalca bir rüyaydı.

Üstüme baktığımda vicudumun normal boyutlarına geldiğini ve yeniden on dört yaşımda olduğumu farkettim. Üstümde ifritli pijamalarım vardı.

Ürkekçe etrağfıma bakındım. Başka bir koridora çıkmıştım, oldukça uzun ve her iki tarafta sayısız kapının bulunduğu bir koridora. Geldiğim kapı saçlarımın renginde kızıl ve kıvrılmış Godric biçiminde pirinç bir tokmaktan oluşuyordu. Kapının tepesinde koca, mücevherli prenses tacı parlıyordu.

Geri dönmeye karar verdim çünkü şimdi rüya gördüğümü fark ettiğim için Müdüreye haddini bildirebilirdim. Ne kadar iyi büyü yaptığımı ona göstermek için can atıyordum. Tabii rüyadayken gerçeğinden çok daha iyiydim.

Tam elimi Godric tokmağına uzatıyordum ki  benim kapımın karşısında olan yeşil, yara izli, önünde bir direğe tünemiş Hedwig olan kapıyı görünce geri dönmekten vazgeçip koridorun karşısına geçtim.

Kapıdan girmeden önce Hedwig bana selam verdi. Harry'nin olduğunu düşündüğüm kapıdan girdiğimde Griffindorların  bakışları bana dönsede kapıyı kimse fark etmemiş gibiydi. Burda daha fazla kalmamaya karar vererek kapıdan geri çıktım.

Muzlu bir kapı vardı, Caty'nin olduğu çok belliydi. Hiçbir şey anlamadım. Burası benim rüyam mı? Yoksa başkalarının rüyalarına açılan bir kapı mı?

Koridorda ilerleyip Caty'nin kapısını araladım ve içeri baktım. Caty ve Fred Çimenlerin üstüne oturmuş muz yiyorlardı. Onlar beni farketmeden kapıyı kapatarak dışarı çıktım.

Koridorda dolaşmaya başladım. Normalde rüyada olduğumu anladığım an uyanırım. Ama şuan rüyada olduğuma eminim.

İleride gördüğüm sarı ve Malfoy simgeli kapıyı görünce göz devirdim. Gerçekten mi!?

Kapıyı açarak içeri girdim. Malfoylar oturmuş güzel bir aile yemeyi yiyorlardı. Draco hızlı hızlı bir şeyler anlatıyor, Lucius arada espri yapıp onları güldürüyordu, Olive Draco'nun ağzına köfte tıkıyordu. Anne Malfoy'da muggle telefonuyla yemeklerin fotoğraflarını çekiyordu.

Bunun bir rüya olması ağzımın açık kalmasına engel olamadı. Lucius beni farkettiğinde ağzındaki lokmayı yutup eliyle onlara katılmamı işaret etti.

"Gel Mary. Yemekte hamburger var." dedi gülerek. Şaşkınlığım dahada artarken yavaşça ilerleyip masaya oturdum. Galiba Draco'nun rüyasındaydım, yani Olive'in kapısında Malfoy simgesi olmazdı.

"Bugün beraber kaymak birası içmeye gidicez." dedi Bayan Malfoy. Draco kafasını sallayıp mutlu mutlu tıkınmaya devam etti. Biraz daha sohbet ettik, ardından yer sallanmaya başladı. Etraf bembeyaz oldu ve bir alarm sesi duyuldu. Bütün Malfoy'lar gitmişti ve yer parçalanmaya başlamıştı.

Ayaklarımın altındaki zemin boşluğa düştüğünde siyah bir boşluğa düşmeye başladım. Bir yandanda çığlık atıyordum.

"Rüya görüyorsun Mary! Uyan!" diye bir ses geldiğinde gözlerimi açtım ve yataktan düştüm. Ellerimi gözlerime siper ederek doğruldum.

"Birden çığlık atmaya başladın." dedi Caty. "Kalk hadi kahvaltıya geç kaldık."

"Caty," dedim. "Rüyanda ne gördün?" ciddi miyim diye anlamak için yüzüme baktı sonra ciddi olduğuma karar vermiş olucakki ben yerden kaldırdı ve yürümeye başladı.

"Fred'i gördüm."dedi merdivenlerden çıkarken. Gözlerim büyürken ani bir hareketle Caty'i kendime çevirdim.

"Muz mu yiyordunuz?!" dedim dehşetle. Kafasını olumlu anlamda sallayıp neden böyle bir tepki verdiğimi anlamaya çalıştı. Sonra omuz silkip kolumu tuttu ve beni büyük salona sürükledi.

İnsanlar hakkımda dedikodu yaparak deli olduğumu dile getiriyordu. Bu birkaç gündür böyleydi. Annemler gitmişti ve ben kimseyi takmıyordum. Caty'i de ardımda sürükleyerek Harry'nin yanına gittim.

"Rüyanda ne gördün!?" diyip onu sarsmaya başladım.

"Sakin ol Mary! Önemli bir şey değil. Quiddich kupasını almıştık ve kutlama yapıyorduk."

Çıldırmış gibi hissediyordum. Slytherin masasına gittiğimizde yerime oturup çatalımla menemeni dövmeye başladım.

Bunlar tesadüf olmalı, sadece tesadüf.


😜

Svglr syglr

İkiz-(HARRY POTTER)-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin