🐍

3.6K 276 106
                                    

"Teşekkürler Meri." dedi Heri yanıma yetişerek. "Bağazı gerçekleri fark etmemi sağladın. Mesela Cho'nun kaşar olduğu gerçeği."

"Önemli değil." diye mırıldandıktan sonra bir Muggle doğumlu kızın Hogwarts ifşaları adlı Instagram sayfasına girdim. Kim olduğu gizliydi ama benden bir şey kaçmaz. Meşhur stalk yeteneklerimle seni bulucam.

Benimde birkaç tane ifşam vardı. Yani helal olsun büyülü bir okul için ifşa sayfası açıyor. Ben olsam üşenirim yani. Sanki okulda telefon kullanan var. Geçen gün biri bana posta kodunu verir misin dedi. Bende numaramı verdim. Posta kodu neymiş? Sanki maden devrinde yaşıyoruz.

"Bırak şu telefonu Mary. Bak muzlu salata harika."dedi Caty beni dürterek. Telefonumu cebine sokup hazırlamış olduğu meyve salatasına baktım. İçinde sadece muz ve Nutella vardı.

"Immmm harika olmuş."dedim ağzımı doldururken.

"Evet evet." dedi," sen neye bakıyordun?"

Omuz silkip bir kaşık daha yedim.

"Önemli bir şey değil. Dedikodu ve ifşa sayfası. Artık her gördüğün kıza telefonu olup olmadığını sor. Taam mı?"

Kafasını salladı.

🍉🍉🍉🍉🍉

Harry'nin kapısını arıyor hızlı hızlı yürüyordum. Bu koridor nedense hep içimi ürpertiyordu.

Sonunda üstünde yara izi olan kapıyı bulduğumda tıklatmadan içeri girdim. Çünkü niye tıklatayım?

İçerde bir yılan ve Mr Weasley vardı. Aslında o bir yılan değildi, Nagini'ydi.

Olaya müdahale edemezdim çünkü ben sihir bakanlığında değil Harry'nin kafasının içindeydim. Harry'nin zihni şuan sıfır Bakanlığı'nın içindeki Nagininin içindeydi ama ben sadece Harry'nin zihnindeydim. Benim kendi rüyam farklıydı. Yani rüyamda tabiki denizin altında Ariel'i bulup onla kanka olmuyordum.

Yerde sürünen yılanın yanına gittim.

"Ona engel ol Harry. Sen onun zihnindesin ona istediğini yaptırabilirsin. Sürtünme kuvvetine yardım et." dedim. Ama beni dinleyen kim! Buraya Godric'ide getirmeliydim.

"Demin dediklerimi boşver. Beni duyduğunu biliyorum. Uyandığında çığlık at haykır Dumbledore'u çağır. Ona Mr Weasley'in ağır yaralandığını söyle. Bunların gerçek olduğunu bildiğini biliyorum ama..."

Yılan gittikçe baba Weasley'e yaklaşıyordu. En sonunda böğrünü ısırdı. Dayanamayıp yılanın kafasına bir tekme savurdum. Anında etraf karardı ve yer çökmeye başladı.

🍏🍏🍏

"ANAM." diye bağırıp düştüğüm taş zeminden kalktım. Uyku sersemliğiyle biraz sallansamda dengemi sağlayıp yatkhaneden aşağı doğru koşmaya başladım. Aşağıda Draco, Blasie, Pansy, Crabble ve Folyo oturmuş ölüm yiyenlik hakkında konuşuyordu. Yada dedikodu yapıyorlardı. Ama nedense birinci seçenek daha mantıklı.

Draco, kurtaracam seni ölüm yiyen olmaktan aslanım!

Konuşmayı kesip bana tip tip bakmaya başladılar. Bende onlara tip tip bakınca on saniye boyunca tip tip bakıştık.

Tabi sonra ben merdivenlerden atlayıp ortak salondan karizmatik bir çıkışla çıktım o ayrı mesele.

Deli danalar gibi koşuyor Dumbledore'un odasına doğru hızla ilerliyordum. Karşıma çıkan bir ağlayan melek heykelini devirdim ve hiç pişman değilim. Geberin ağlayan melekler.

Ofise vardığımda kapıyı çarparak açıp içeri daldım. Harry rüyasını anlatıyor. Dumbledore onun yüzüne bile bakmıyordu. Ayıp. Size iyi bir dinleyicinin konuşanla göz teması kurması gerektiğini söylemediler mi?

İçeri dalmamla bana dönen kafalara aldırmadan portrelerden birinin yanına yaklaştım.

"Everard ve sen Dilys. Kim olduğunuzu bilmiyorum ama sihir bakanlığının esrar dairelerinin orda biyerde bir adam var. Ölmek üzere. Turuncu bir kafası ve gözlüğü var. Rica etsem alarm verip onu doğru kişilerin bulmasını sağlar mısınız? Teşekkürler."dedim kafalarını sallayıp gittiklerinde.

"Üzgünüm profesör. Siz varken bu bana düşmezdi ama... Bilirsiniz hep bunu söylemek istemişimdir. Ayrıca Mr Weasley'in ölmesini istemiyorum."

Hepsi bana ağzı açık bakıyor Heri ter içinde kalmış yüzünü silmeye çalışıyordu.

"Hadi Heri devam et. Yoksa ben anlatıcam." Heri yutkunup anlatmasına devam etti.

"Dev bir yılan saldırdı. Şey... yılanın yanında Mary vardı ve ona bunu yapmaması gerektiği hakkında bir şeyler diyordu. Ama sesi bana vızırdama gibi geldi."

"Bunları görürken konumun neydi Harry? Kurbanın yanında mıydın, yoksa bu sahneye yukarıdan mı bakıyordun?"

Harry ağzı açık Dumble dedeye baka kaldığında ben söze atladım.

"Harry yılandı efendim. Eh bende oradaydım malum. Ve evet ciddi olarak yaralandı. Yılanın dişleri böğrüne böyle geçti." dedim tırnaklarını masaya vurarak.

"Peki Mary. Bu çok açıklayıcı oldu." dedi Dumble. "Şimdi, işimi sen yaptığına göre," dedi gözüyle tabloyu göstererek. "Yapıcak bir şey kalmadı. Hepiniz oturun şöyle. Minerva, gidip diğer Weasley çocuklarınıda uyandırman gerekiyor."

Kedi hanım gittiğinde saçımı toplayıp rahat rahat Ron'un kartopu beyazı olmuş yüzüne baktım.

"Merak etme Ron. Baban kurtulucak. Tabi, Muggle dikişini denemezse... Ama sen merak etme."

Bir kaç dakika sonra tablonun içindeki insancıklar gelip Dumbledore'a bir şeyler söyledi. Sonra anahtar yaptı falan. Bende olanları gözüm kapalı uyuklayarak dinledim.

"Hadi gelin bakalım, çabuk biri gelmeden. Sende Mary. Hadi hızlı olun, biir ikii üüç."

Son anda anahtara tutunduğumda karnımdaki o tanıdık sarsıntıyı ve ağzıma gelen kusmuk tadını hissettim. O kadar fazla nutellalı muz yememeliydim.

Aniden yere pat diye düştük. Sirius'un bağırışından beş dakika sonra kafamı duvara yaslayıp uyumuştum...

Ne kadar vicdasızım diycem ama yapıncak bir şey yok.


İkiz-(HARRY POTTER)-Where stories live. Discover now