Peki?

2.5K 213 324
                                    

"Biliyor musun? Hayatım çok sıkıcı. Bir gün ölüm yiyenlerle savaşıyorum, bir gün hapsediliyorum falan. Sinamaya gitsem ya da bir muggle okulunda çürüsem bile bu odada boş boş oturup salakça birbirine yapıştırılmış ellerime bakmaktan daha eğelenceli olurdu... Düşündüm de biraz abartmış olabilirim, okuldansa burayı tercih ederim."dedim çığlık atmaktan kısılmış sesimle ve duvara dönük bir halde.

Evet oda arkadaşım duvarla konuşuyorum. Bu garip değil. Garip olan çantasıyla konuşan Marinette, ben değilim.

"Ayrıca,"dedim duvara bakmaya devam ederek. "Biliyor musun Jake,-"

"Ne var?"dedi dedi kapıda dikilen ölümyiyen yorgun çıkan bir sesle sözümü keserek.

"Sana demiyorum Flamingo suratlı, kapa çeneni!"dedim adama. "Ben sevgili duvar Jake'le konuşuyorum.

Adam gözlerini devirip, belkide benim çığlıklarımı ve bağırışlarımı duymanın bıkmışlığıyla bir şey demedi.

"Neyse Jake. Sen ona aldırma. İki gündür ağlamam biraz saçma biliyorum. Zaten Dumbledore'un ölüceğini biliyordum, beni o kadar etkilememeliydi. Sanırım bu suçluluk duygusu ve geçmiş üzüntülerimin getirdiği bir boşalma şeysiydi. Belkide bir zaman döndürücü alıp geçmişe gider ve Dumble dedenin ölmesine engel olurum. Hatta belki gelecekteki ben bunu yapmıştır ve tarihin tekrar edip durması için benimde yapmam gerekiyodur?"

"Saçmalık."dedi kapıda dikilen flamingo. "Dünya'yı yok etmeye falan mı çalışıyorsun?"

"Voldiye benzer bir halim mi var?" diye tersledim onu. "Hem Dünya'ya bir şey olursa Dumble dede geri geldiği için değil ben nutellasızlıktan delirdiğim için olur. Ayrıca benimle konuşman yasak falan değil mi senin? Niye sesinle kulaklarımı kanatıyorsun?"

Omuz silkti ve asasını elinde döndürüp durmaya başladı.

"Senin duvarla konuşmandan başım şişti ve piskolojim bozuldu. Ölümyiyen olduğumda daha heyecan verici şeyler yapacağımı sanıyordum."dedi bitkin çıkan sesiyle. "Ayrıca cidden bir gün boyunca beş dakika aralıklarla çığlık atmana gerek yoktu. Kulağım hala çınlıyor. Sorması ayıp amacın neydi? Yani burası sessizlik büyüsüyle korunuyor. Dışardaki kimse sesini duyamaz."

Yüzüme bilmiş bir ifade yerleştirip salak mısın sen bakışı attım. O da bana asalı olan benim bakışı attı.

"Aptal olma. O kadar salak değilim. Dışardakilerin sesimi duyamayacağını zaten biliyorum. Benim amacım sesimi size duyurmaktı. Rahatsız olun diye hani, bekli yemek falan verirsiniz diye. Ağlamayan bebeğe süt verilmezmişya onun gibi."

Adam bana tip yip bakıp konuşmak için ağzını açtı sonra kapattı sonra tekrar açtı ve kapının yanında duran çürümüş yemek yığınına bakıp kollarını kovuşturdu.

"Bunlar ne, böcek mi?"dedi. "Sana her gün iki tabak yemek getiriyorlar. Bir isyan belirtisi olarak yemediğini sanıyordum."

Dizlerimin üstüne çıkıp emekleyerek ona döndüm. Ardından yemeklere bakıp iç çektikten sonra adam'a çevirdim gözlerimi.

"Affedersin ama ben niye bir isyan belirtisi olarak yemek yemeyeyim? Niye beni bırakın diye kendime işkence edeyim? Yeminle hepiniz kafayı yemişsiniz."

Adam bana meraklı bir ifadeyle bakarak kapının yanına çömeldi. "O zaman niye yemiyorsun?"

Gözlerimi devirip ona ondan tiksiniyormuşum gibi burnumu kaldırarak baktım.

"Acaba ellerimi kullanamadığım için ve sadece ağzımla getirdiğiniz püreleri yiyemediğim için olabilir mi? "Denemediğimi falan sanıyorsun herhalde." dedim ukala ukala. Midem cidden gurulduyordu ve en çok korktuğum şey oluyordu. Aç kalmak.

İkiz-(HARRY POTTER)-Where stories live. Discover now