Muz girdabı

4.6K 333 92
                                    

"Hadi bizi Boğaz'a fişekle Remus!"

Otelde kahvaltı yapmıştık.(hayatımda yediğim en güzel kahvaltıydı.) şimdide hazırlanmış gezmeye gidiyorduk. Oturmaya mı geldik ayol?

Remus bizi Boğaz'a fişeklediğinde tam bir muggle kızın önünde belirdik. Etrafta bir o kız vardı bide biz vardık. Remus bizi yanlış yere cisimledi galiba. Burada Boğaz moğaz yok. Bir bahçedeyiz ve karşıda bir köprü var.

Karşımızdaki kız gülümsedi, hiç şaşırmışa benzemiyordu. Sadece biz birden önünde belirince irkilmişti.

"Babam içerde." dedi bezmiş Türkçe bir şekilde. Ama ben anladım, çünkü çok zekiyim.

"Ha" dedim değişik değişik bakarken.

Yüzünün ifadesi değişti ve bana odaklandı.

"Benim adım Merve. Abra Kadabra büyücülük ve cadıcılık okuluna gidiyorum."

Abra kadabra dediği an Remus asasını kıza döndürdü. Gergin bir ifadeyle gülümseyip asasını indirdim.

"Avadra demedi Remus! Hem anlamıyon hem saldırıyon."

Gülümseyip kıza döndüm ve elimi uzattım.

"Ben Mary Potter. Hogwarts'a gidiyorum." Dediğimde gözleri Kocaman açıldı.

"Harry Potter'ın kardeşisin sen!" dedi ingilizce. Kız şoktan ingilizce konuşmaya başladı resmen.

Vay canına.

Ne kadar harikayım.

"Benim bir adım var." diye homurdandığımda kapıdan bir kadın çıkıp bize doğru yürümeye başladı.

"Arkadaşın kim Merve?" dedi Türkçe.

"Harry Potter'ın kardeşi! Buraya gezmeye gelmişler."

Annesi olduğunu düşündüğüm kişi bana yaklaştı ve yanaklarımı ellerinin arasına alıp oynamaya başladı.

"Yavruuum, ne kadar cılızsın sen öyle! Kim bakiyo bakiiim sana."

Arkamdaki Remus'u gösterdiğimde yanaklarımı bırakıp kötü kötü Remus'a baktı.

"Heeey, ben sana bir senedir bakıyorum." dedi Remus.

"Yetimhanedeyken bu kadar cılız diyildim ben bikere!"

Anne Merve beni elimden tutup içeri sürüklemeye başladı.

"Gel sen yavrum, lahmacun var bak." dediğine yüzüne tip tip baktım.

Merve yanıma geldi.

"Kıymalı waffle." dedi kulağıma doğru annesine kaçamak bakışlar atıyordu. Gülümsedim ve kapıdan girmeden önce Remus'a bağırdım.

"Akşam beni alırsııın!"

İçeri girdiğimizde adını bilmediğim teyze beni omzumdan tutup sandalyeye oturttu. Önüme dört tane lahmacun koydu.

Lahmacunu alıp ısırdığımda Merve bana tip tip baktı.

"Öyle yenmez ki o! Bak şöylee." diyip lahmacunun arasına limon sıkıp ot koydu ve dürüm haline getirdi.

Dürümü ısırdığımda ağzıma gelen tarlara bayılıp lahmacunu ağzıma tıktım. Ben diğerlerinide götürürken merdivenlerden bana çok tanıdık gelen biri indi.

"Kim geldi teyze?" Seside bana çok tanıdık geldiğinde yüzümü ona döndürüp dikkatlice bakmama kalmadan üstüme atladı.

"Mary!" ağzımda lahmacunla kafamı kaldırdığımda bana sırıtarak bakan Caty gördüm.

Karşıma oturup oda lahmacun aldı ve üstüne acı olduğunu düşündüğüm şeyler ekti.

"Sen Türk müydün?!"  dedim şaşkınlıkla.

"Onnomlor Tork." dedi lahmacunları yerken.

Yemeğimizi bitirdiğimizde beni odasına çıkarttı.

"Bende sen gelmeden önce bir büyü yapmaya çalışıyordum." Diyip masaya oturduğunda gidip önündeki kağıtlara baktım.

"Yapamazsın. Çünkü tatildeyiz, diyip bende masaya oturdum. Bana bakıp sırıttı ardından bir sepetin içindeki oyuncak asayı bana verdi.

"Ama sen yapabilirsin." dediğinde bende sırıttım ve önündeki kağıtları elime alıp inceledim.

Muz fırlatma büyüsü mü! Gerçekten mi! Bende gerekli bir şey sanmıştım.

Asayı salladım.

"Abiectis bananas!" Muzlar etrağfımızda dönmeye başladığında etrağfımızı göremiyeceğimiz kadar muza batmıştık ve muzlar hayla etrağfımızda dönüyordu.

"Wuhhuuuuuu"dedi Caty. "Bu harika bir şey!"

Bende telefonumun kamerasını açıp selfie çektiğim an muzlar durdu ve yere düştü. Bir kız çığlığı geldi. Caty beni sarsıp bizim yaşımızdaki iki kızı gösterdi.

Bunlar kimdi?

İkiz-(HARRY POTTER)-Where stories live. Discover now