Bölüm 57/🤴👸🐉

10.2K 1.2K 162
                                    

Elyesa'nın ısrarıyla dünkü gibi yine aşırı abartılı Prenses elbiselerinden birini giymek zorunda kalmıştım. Üstümde ki mor renk kabarık elbiseyle yürümek zor olsada, bugün öğle yemeğinden sonra Prens seçme işine gireceğim için pek yürümeyecektim.

 Üstümde ki mor renk kabarık elbiseyle yürümek zor olsada, bugün öğle yemeğinden sonra Prens seçme işine gireceğim için pek yürümeyecektim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elbisenin eteklerini biraz kaldırıp, yürümeye başladım. Elyesa iki adım arkamdan benimle birlikte ilerliyordu. Yemek salonunun kapıları iki yana açıldığında yine o Prensler için hazırlanan büyük salona giriş yaptım. Merdivenlerden dikkatli bir şekilde indikten sonra sayıları azalan Prenslere bakmadan, adımlarımı karşımda yüksek bir platformda duran masaya yönlendirdim. Öğle yemeği için toplanmıştı herkes. Dizlerimi hafifçe kırıp, reverans yaptım. Artık göre göre bende üç beş bir şeyler öğrenmiştim.

"Nasılsın Prensesim? Sabah kahvaltıya katılmayınca merak ettik ama yorgun olduğunu söylemişsin" diyerek ilk konudan annem olmuştu. Gülümseyerek sandalyeme oturdum.

Babamın sağ tarafında annem sol tarafında ben oturuyorduk. Benim yanımda Anabella vardı. Ben bir şey dememiştim ama sağ olsun Elyesa benim yerime halletmişti demek ki.

"Dün gece uyuyamadım bir daha, sabaha karşı uykuya daldığım için halsizdim sabah Kraliçem. Şu an daha iyiyim" dediğimde anlayışla başını salladı annem. Gece olanlar malumdu.

"İyi olmana sevindim." İçten bir gülümsemeyle baktığında annem bende gülümsedim.

Yemek servisi başlarken başımı kaldırıp masalar arasında tanıdık bir yüz aradım. İşin garip yani Ares, Arel ya da Danny'den hiçbiri yoktu. Dün geceki yemekten sonra korkup kaçtılar mı acaba? Belki de akşam yemeğe çağırılanlar birlikte yenen yemeklere gelmiyordu. Kahvaltı dahi yapmadığım için oldukça acıkmıştım. Sorularımın cevabını yemekten sonra öğrenecektim artık. Güzel bir öğle yemeği vardı.

Yemeğin ardından yine Elyesa beni taht odasına götürmüştü. Yeni gelen Prensler olmuştu dün geç vakitte. Sanki sayıları az gibi yenileri ekleniyordu birde üstüne. Derin bir nefes verip, içeri girecek Prensi bekledim. Kapı açılmadan önce Muhafız Prensi tanıttı.

"Ulu Diyardan Prens Lonardo" dediğinde biraz sonra içeriye oldukça uzun boylu bir adam girdi.

Tepeden sımsıkı bir şekilde toplanmış kahverengi saçları oluşlarına dökülüyordu. Hafif çekik çikolata kahvesi gözleri vardı. Boyu 1.90 falan olmalıydı çünkü ondan yukarıda durmama rağmen boyu benden uzundu. İçeriye girip belindeki kılıcı çekip ben ne olduğunu anlamadan diz çöküp kılıcının sivri ucunu yere dayayıp, başını öne eğdi.

"Elyesa korkmalı mıyım?" diye fısıldadım yanımdaki kıza.

"Biraz sonra selam verecek sadece onu alın Prensesim" diye karşılık verdi aynı fısıltılı tonla.

"Selam size Prenses" diye gür sesini duyunca yerimden sıçradım.

Ne diyecektim ki? Aleyküm selam mı?

Elyesaya doğru hızla döndüğümde bakışlarımla adama çevirip gösterdim. Elini gösterip alnına koydu. Adamın elini mi öpüp alnıma mı koyacaktım? Yok daha neler! En sonunda çaresiz bir şekilde Prense doğru döndüm.

Basamaklardan aşağıya inip, elimi Prensin kılıca koyduğu elinin üstüne koydum. Başını aniden kaldırınca şaşkınlıkla bana baktı. Umarım yanlış bir şey yapmıyorumdur.

"Ulu Diyarın Prensi, selam size" diyerek elimi çektiğimde bir adım geri çıktım.

Prens yüzünde oluşan hafif bir gülümsemeyle ayağa kalktı. Kılıcını geri yerleştirip saygıya başını eğdi. Masayı elimle işaret ettiğimde karşılıklı sandalyelere yerleştirdik. Şimdi daha yakından bakınca fark etmiştim ki kaşının üstünde ince bir çizik vardı.

"Prens Leonardo-" dediğimde elini havaya kaldırıp beni durdurdu.

"Leo yeterli" dedi.

"Leo, hoş geldin. Buraya gelme amacın nedir?" diye sordum herkese sorduğum soruyu sorarak.

"Merak." Tek kelimeyle cevaplamıştı. Heybetli ve iri bir vücudu vardı. Nedense bana Ares'i anımsamıştı.

"Beni mi merak ettiniz yoksa Krallığı mı?" Tek kaşımı kaldırıp sorduğumda ellweimi masanın üstüne koydum.

"Krallıklara dik çektiren sizi."

Cevapları gerçekten iyiydi ve dürüst gelmişti bana. Şaşırmıştım aslında böyle bir cevapta beklemiyordum.

"Merakınız gitti mi?" Sonuçta şu an karşısında duruyordum.

"Aslında daha da arttı. Sanırım sizi yakından tanımak istiyorum." Üzgünüm Leo, yakında ölecek bir kadını tanımak istemezsin.

"Geldiğiniz için teşekkür ederim ama bu mümkün görünmüyor."

Sandalyeden kalktığımda kararımı anlamıştı ama saygıyla selam verdi. Prens kapıdan çıkarken, bu odanın beni bunalttığını düşündüm. Aslında sorun oda değil, düşüncelerimdi.

Öleceğimi unutmuşum.

"Elyesa ara veriyorum biraz, peşimden gelme" diyerek kapıya doğru ilerledim.

Elyesa peşimden gelmezken, hızlı nefesler alarak kendimi saraydan dışarıya attım. Dün geldiğimiz orman sınırına geçtim kimseye fark edilmek istemiyordum. Taş yolda yürümeye başlarken, adımlarım yavaşladı. Elbiseyi yere bırakıp birkaç adım attığımda korktuğum şey oldu ve elbiseye takılıp yalpaladım.

"Dikkatli ol küçük kız" diyen sesin sahibi belimden tuttu sıkıca.

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin