Bölüm 74/🤴👸🐉

9.5K 1.1K 101
                                    

"Hayır, seninle evlenmem."

Net ve kararlı çıkan ses tonumla bir adım geri attım. Ares'in kaşları çatılırken neden böyle bir tepki verdiğimi merak ettiğini biliyordum. Duygudan yoksun sırf beni yanında tutmak için edilen bir teklifti bu. Gerçi teklif bile değildi sadece söylemişti. Ares'in gözleri bana bakarken, arkamı döndüm ve kuleye doğru geri ilerledim.

Evlenemezdim. Azıcık kalan zamanımda onun içinde daha fazla yer edinemezdim. Şimdi ölsem yanında duran bir kadın olarak ölecektim. Ama eğer evlenirsek, karısını öldürecekti. Bunu ona yapamazdım. Rose'un onu sevmediğini bildiği halde ölümüyle yıkılmış, yüzyıllar boyunca beklemişti. Şimdi onunla evlenirsem hafızasının silinmesinin bir önemi kalmazdı. Basamakları hırsla çıkarken, odama gitmek için hızlandım.

Kendimi odaya attığımda kapıyı arkamdan sinirle çarptım. Böyle olmamalıydı. Ben bunu hak edecek ne yapmıştım? Gözlerimden yaşlar akarken kapıya yaslanıp, yere oturdum. Dizlerimi kendime doğru çekip, kollarımı etrafına sardım. Aşık olduğum adam bana evlenme teklifi ediyordu ama ben kabul edemiyordum. Beni öldüreceğini bile bile nasıl kabul ederdim ki? Ağlamam şiddetlenirken, başımı dizime yasladım. Kalbim ağrıyordu, kendimi berbat hissediyordum.

"Neden?! Neden mutlu olmama izin vermiyorsunuz? Hayatım zaten berbatken, neden yüzümde ki tebessümü de çalıyorsunuz? Dayanamıyorum anladınız mı? Dayanamıyorum!"

Haykırışımla birlikte içimden kopan hıçkırık boğazımdan yükseldi. Ayağa kalkıp, odanın içinde ki banyoya ilerledim. Üstümde ki elbiseden kurtulup, Ares'in benim için büyüyle yaptığı küvete adımladım. Su soğuk bile olsa ben elimi değdiğim an ısınıyordu. Beni hem bu kadar düşünüp hem de sevmemesi daha zordu. Suyun içine girdiğimde başımı geriye atıp tamamen suya gömüldüm. Nefes alma ihtiyacı duyduğumda başımı sudan çıkardım.

Küvette geriye yaslanıp, hiç soğumayan suyun içinde parmaklarım buruşuncuya kadar kaldım. Kenarda asılı duran havlulardan birisini alıp kurulandım. Odaya girdiğimde ağlama krizimden sonra oldukça yorgun halde üstümü giyip, yatağın içine girdim. Dizlerimi kendime çekip, acıyan gözlerimi kapattım. Aynaya bakmasam bile gözlerimin kızardığına emindim. Aklımın ucundan geçen milyon tane düşünceyi bir kenara bırakıp sadece uyumaya çalıştım. Çok geçmeden uykuya daldım.

Gözlerimi açtığımda oldukça susamıştım. Yatağın yanında ki şifonyerin üstünde sürahi ve bardak bulunduruyordum gece aşağı kata inmemek için. Yataktan hafifçe doğrulduğumda aldığım nefesle başımı aniden çevirdim. Uyuyan Ares'i görmemle elimi kalbimin üstüne koydum. Yatağa yüzüstü yatmış kolunu yastığın altına koymuştu. Üst kısmında bir şey yoktu, iblisler kolay kolay üşümüyordu. Uzun süredir bu kadar yakın olmamıştık. Öylece takılı kaldı gözlerim onda. Çok özlemiştim.

Elimi kaldırıp özlem duyduğum saçlarının arasında gezdirdim. Ares gözlerini açarken bakışları beni buldu. Elimi saçlarının arasından çekecekken elimi tutup saçlarının arasında tuttu. Gözlerini tekrar kapattığında saçlarının arasında parmaklarımı gezdirmeye devam ettim. Yumuşacık, siyah ipek gibi ellerimin arasından kaydı saçları. Elimi yavaşça geri çektiğimde gözlerini tekrar açmadı.

Yataktan çıkıp, bardağa su doldurdum. Elimdeki bardakla birlikte pencereden dışarı bakarak suyumdan bir yudum aldım. Yavaşça suyumu içerken içimde ki yangın büyüyordu. Kalbim alevlerin içinde kalmıştı, bir türlü kurtulamıyordu. Belime dolanan kollarla birlikte irkilmedim. Bu ani hareketlerine artık alışmıştım. Karnımın üstünde birleşen elleriyle başını omzuma koydu. Camdan yansamamıza baktığımda ne kadar da güzel durduğumuzu düşündüm.

"Seni kırdım mı? Anlamıyorum Gül, bana yardımcı ol lütfen. Bazen o kadar güzel bakıyorsun ki bana kalbimde ki buzlar eriyor. Bazen de öyle duvarlar örüyorsun ki aramıza aşılmaz geliyor. Söyle Gül, söyle ki bende ne istediğini anlayayım." Ares'in sessiz fısıltısını, omzuma koyduğu başıyla gözlerimi kapatıp dinledim.

"Bende bilmiyorum Ares. Seni yanımda istiyorum ama gözlerin de gördüğüm o ifade beni tam tersine itiyor. Olmayacak bir şey için uğraşmak istemiyorum. Git lütfen." Gitmesi gerekiyordu yoksa yenilirdim. Bana bu kadar yakınken onu bırakmak daha zordu, daha imkânsız.

Bedenimin üstünde ki varlığı kalkınca gözlerimi açtım. Odada kimse yoktu, gitmişti. Bu sefer kendimi tuttum, ağlamadım. Bana artık buz gibi gelen odaya daha fazla tahammül edemedim. Yatağın içine girip, uzandım. Kendisi gitmişti ama kokusunu bırakmıştı. Biraz önce yattığı yastığa sarılıp, kokusunu içime çektim. Gözlerimi kapatsam bile uyuyamazdım artık. Sarıldığım yastıkla yatarken, sabahı sabah ettim.

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now