Bölüm 51/🤴👸🐉

10K 1.2K 172
                                    

Bakışlarım kapıya odaklanırken onu gördüğüm ilk günkü gibi baştan aşağıya siyah giyinmişti. Bacaklarını saran siyah pantolunu, siyah gömleği ve siyah peleriniyle dimdik yürüyordu. Gözlerimiz buluştuğunda simsiyah derin bakan  gözleri beni yine esir aldı.

"Prenses" dedi soğuk bir ses tonuyla başını hafif eğip, selam vererek.

"Hoş geldiniz" dedim başımı hafif onun gibi selam verirken. Tahttan kalkıp yavaş adımlarla ona doğru ilerledim.

Acaba hatırlıyor muydu beni? Gözlerine baktığımda daha önce bana bakarken gördüğüm o anlamlı ifade yoktu. Bakışları daha çok derin ve hiçbir şeyi kaçırmak istemiyor gibiydi. Masanın olduğu yere geldiğimde elimle sandalyeyi gösterdim. Masaya doğru yaklaşıp sandalyeyi çekip oturdu. Karşısındaki sandalyeyi çekip bende oturdum. Yüzüme hafif bir tebessüm kondurup, konuştum.

"Buraya neden geldiniz?" Böyle bir soru beklemiyordu ama benim asıl sormak istediğim hatırlayıp, hatırmaladığıydı.

"Siz neden buradasınız?" Her zaman ki Ares.

"Benim burada neden olduğum belli. Bir dilek diledim ve şimdi o dileği gerçekleştirmek için buradayım." Daha açık nasıl anlayabilirdim ki?

"Üzgünüm Prenses ama dilek perisi olduğumu sanmıyorum." Alaylı cümlesiyle birlikte dudağı yukarı doğru kıvrıldı.

Bir iblisin, dilek perisi olduğunu düşünmek mi?

"Sanırım yanlış anlaşıldım. Dileğim mutlu, huzurlu bir aile. Kendim ve halkım için bu yüzden buradayım. Peki siz neden buradasınız?" Geri çekilmek en iyisiydi şu an.

"Aynı şeyler benim için de geçerli." Kaçamak cevaplar.

"Akşam yemeğinde görüşmek üzere o zaman. Bakalım aradığımızı bulabilecek miyiz?" diyerek ayağa kalktım.

Ares ayağa kalktığında bana doğru yaklaştığında kaşlarım çatıldı. Ne yapıyordu bu? Tam yanıma geldiğinde muhafız bir adım öne çıkarak kılıcını Ares'e doğru tuttu. Biraz önce yaşanan olaydan sonra önlem alıyordu sanırım.

"Geri çekilin" dedim elimi kaldırıp muhafıza. Muhafız kılıcını indirip, geri çekildiğinde gözlerini benden ayırmayan Prense baktım.

"Dikkat edin Prenses tacınız düşüyor" dedi.

Sonrasındaysa boyu benden uzun olduğu için kolaylıkla başımdaki tacı düzeltip, gözlerime bakarak geri çekildi. Ben yakınlığıyla öyle donup kaldırmıştım. Bu da neydi böyle?

Ares kapıdan çıkıp giderken ben halen olduğum yerdeydim. Derin bir nefes alıp, tahta doğru yürüdüm. Kafam allak bullak olmuştu. Şimdi Ares hatırlıyor muydu, hatırlamıyor muydu? O bir iblisti, özel yetenekleri vardı. Sonra kulaklarımda çınlayan o cümle tekrar etti. Ares lanetlenmişti.

Daha önce bana bunu söylediğinde iblisler için normal bir şey olarak düşünmüştüm. Şimdi düşününce Ares'i kimin lanetlediğini hiç sormamıştım. Belki de geçmişe giderek lanetini de kaldırmıştım. Eğer laneti kalktıysa, o canavara hiç dönüşmezdi.

"Bugün başka ziyaretçi almayacağım, dinlenmek istiyorum" dedim tahtın önünde dururken. Başım ağrımaya başlamıştı, başka bir Prensi çekemezdim şu an.

"Emredersiniz Prenses" diyerek selamladı ve odadan çıktı muhafız.

"İyi misiniz Prensesim" diyen kıza doğru döndüm.

"İyiyim Elyesa, yalnız olduğumuz zamanlarda bana Rose diyebilirsin. Odama gidip dinlemek istiyorum." Birileri varken ismimi söylerse ceza alabilirdi, bu gibi şeyler yasaktı.

Kız şaşkınlıkla bana bakıyordu. Normaldi sen kalk iki yıl adını sorma, sonra gel bana ismimle seslen de. Gülümsediğimde rahat bir nefes alıp, Elyesa'da tebessüm etti. Kapıdan çıktığımızda yolu bilmediğim için Elyesaya önümden gitmesini Prenslerden biriyle karşılaşırsak haber vermesini istedim. Odamın yerini bilmediğimi söylemek garip olurdu.

Elyesa kapıyı açtığında arkasından içeriye girdim. Üstümdeki elbise çok güzel olmasına rağmen, oldukça ağırdı. Bir an önce çıkartıp, rahatlamak istiyordum. Elyesa elbiseyi çıkartmama yardım edince teşekkür edip, gidebileceğini söyledim. Elbisenin ağırlığı üstümden gidince rahat bir nefes aldım.

"Bakalım iki kardeş ne karıştırıyor?"

Pencerenin kenarına geldiğimde bahçeye doğru baktım. Odam ikinci kattaydı ve bütün ön bahçeyi görecek kadar büyüktü. Ön bahçede kılıç dövüşü yapan, konuşanlar, onları izleyenler, tek başına oturanlar bir sürü Prens vardı. Hepsinin ortak özelliği benimle evlenmek istemeleriydi.

Kılıçla dövüşen iki kişiye dikkatli bir şekilde baktığımda Arel ve Ares olduğunu fark ettim. İkisi de oldukça güçlü darbelerle savuruyordu kılıçlarını. Kimin kazanacağını merak ediyordum. Ares, Arel'in kılıcına indirdiği sert darbeyle kılıcını düşürmesini sağladı. Tam hamle yapacağı sırada Arel yan tarafa kayıp, kardeşinin ayağına çelme taktı. Ben nefes almadan olayları izlerken, gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

Ares dengesini kaybedip geriye doğru savrulurken Arel'in kılıcının üstüne doğru düşüyordu.

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora