Bölüm 17/🤴👸🐉

14K 1.5K 105
                                    

"Kızım bir günde iki tane taş gibi adam gördüm resmen modum yükseldi" dedi Sevde halen etkisinden çıkamamış gibi.

"Arel'i zaten dersimize girdiğin de görmüştün Sevde."

"O zaman fark etmemiştim uzaktaydı ve beni bilirsin, ders anlatanlara bir tık daha soğuk hissederim kendimi. Ama bu adam için ders dinler, ders anlatırım." İçini çekmesiyle birlikte sürüp ona doğru dönüp tek kaşımı kaldırdım.

"Ares içinde aynı şeyleri söylüyordun bir ders önce hani şu vahşet-ül dehşet olan" dedim gülümseyerek.

"O sana odaklıydı şekerim ama bu boşta gibi" diyerek göz kırptı.

Sevde'nin gidipte konuşacağını hiç sanmıyordum. Hani bir insanın dilinde olurdu ya sürekli hiç icraata geçmezdi, Sevde'de öyleydi işte. Sürekli bir şeyler söyler dans kursuna katılmak, bir dahaki sınava daha çok çalışmak gibi ama asla yerine getirmezdi. Ares için söylediklerini es geçip yürümeye devam ettim.

Derse girdiğimiz de bakışları üstümde hissetsem de görmezden gelmeyi tercih ettim. Son dersim olduğu için bir an önce bitmesini isteyerek derin bir nefes aldım. Arka sıralara ilerlerken bakışlarımı pencerelere odakladım. Dışarıda hava bozmuştu yine, yağmur yağması kaçınılmaz gibi duruyordu.

Sevde ile birlikte geçtiğimiz sıranın pencere kenarına oturdum. Bulutlu, gri-lacivert gökyüzünü izlemem uzun sürmeden içeri giren hocanın sesi yankılandı. Bakışlarımı bıkkınca ona çevirdim ve anlattıklarını dinlemeye çalıştım. İçeride kısa bir göz gezdiğimde ise Ares'in bu derse girmediğini fark ettim. Açıkçası bende girmek istemiyordum ama mecburdum.

Çantamdan not tutmak için bir defter ve kalem çıkardım. Kendimi derse vererek notlarımı yazmaya başlayınca biraz daha kafam dağılmıştı.

"Beynimi hissetmiyorum" dedi Sevde ders bitiminde ayağa kalktığında.

"1 buçuk saat sürekli aynı konuyu anlatmasındandır. 30 dakikadan sonra bende dinlemeyi bıraktım" dedim. Keyifsiz çıkan sesimle, sıkıntımı her türlü belli ediyordum bence.

"Ders boyunca kalem elinden düşmeyince bende not alıyorsun sandım. Bakalım ne yazmışsın" diyerek önümdeki defteri kıvrak bir şekilde alıp açtı. Görmesini istemeyeceğim bir şey olmadığı için müdahale etmedim.

"Gül bu mükemmel bir çizim." Sevdenin hayranlık belirten cümlesiyle omuz silkmekle yetindim. Arada kara kalem bir şeyler çizmeyi seviyordum.

"Bu kale bana nereden tanıdık geliyor? Bir dakika bu seminerdeki kaleyle aynı neredeyse. Hani kemikler falan bulunmuştu kazıda" diyerek daha dikkatli bir şekilde inceledi.

"Benimde aklımda oradan kalmış olabilir." Ayağa kalkıp çantamı topladım ve Sevdenin uzattığı defteri alarak çantama koydum.

En arkada olduğumuz için derslik hızlı boşalmıştı ve bizde rahatça çıkmıştık. Koridor konuşan, yürüyen, pencere kenarında sohbet eden öğrencilerle doluydu. Hava kötü olduğu için herkes içeride kalmayı düşünmüştü anlaşılan. Sevde ile çok zıt yerlerde oturduğumuz için kısaca vedalaştık. Benim otobüsüm kampüsün bir alt sokağından geçerken, Sevde'nin otobüsü kampüsün arka taraftan geçiyordu.

Hızlı adımlarla kampüsten ayrılıp alt sokağa inmek için yürümeye devam ettim. Yağmura yakalanırsan ıslak bir köpek yavrusuna dönmem kaçınılmaz olurdu eve gidene kadar. Durağa vardığım da gökyüzünde büyük bir şimşek çaktı ve gök gürledi.

Yağmur damlaları hızlı bir şekilde gökyüzünden ayrılıp her yüzüyle buluştuğunda durağın köşesine doğru sindim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yağmur damlaları hızlı bir şekilde gökyüzünden ayrılıp her yüzüyle buluştuğunda durağın köşesine doğru sindim. Kampüsü ormanın kenarına yapanların aklıma şaşayım! Saatime baktığım da otobüsün gelmesine daha yarım saat olduğunu fark etmemle yüzüm iyice asıldı. Duraktaki banka oturdum oflayarak. Telefonum da bakabileceğim bir şey olmadığı için çantamın içine attım ve yağmuru izlemeye başladım.

"Gül" diye ani gelen sesle irkildim. Fazla dalmıştım sanırım yağmura. Sağ tarafımda dikilen kişiye döndüğüm de rahatladım.

"Ares ne yapıyorsun burada?" diye sordum. Derste giremediğim için gittiğini sanmıştım.

"Hava motorla gidilemeyecek kadar berbat bende otobüse binmeye karar verdim" dedi normal bir şekilde. Tabiki hava gerçekten de berbattı. Üstelik motorsiklet aşırı yağışla kayabilirdi asfaltta. Doğru bir karardı.

"İyi fikir" dedim onaylayarak.

Otobüsün loş ışıkları sadece durağa birkaç metre mala göründü. Ayağa kalktığım da Ares de benimle birlikte otobüse ilerledi. Garip bir ürperti hissettim, soğuktandı sanırım. Kartımı okuttuktan sonra boş olan arka koltuklara ilerledim. Önümde iki koltukta oturan yaşlı bir kadın ile adamın gözleri dikkatimi çekti.

"Buraya gelene kadar tek damla yağmur da yoktu bulutta, ünlük güneşlikti her yer" dedi yaşlı adam şaşkın bir şekilde. Konuşmasında aksan vardı bu bana Yunanların konuşma şeklini anımsattı, biraz peltekti.

"Eski zamanlar da ölümsüzler bir şeye öfkelendi derlermiş hava aniden kapanıp, yağmur bastırınca" diye cevap veren yaşlı kadınla konu daha çok ilgimi çekti.

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin