Bölüm 53/🤴👸🐉

10.1K 1.2K 68
                                    

Elyesa'nın getirdiği elbiseyi giydim ve kendi pelerinlerimden birini hızlıca giydim. Siyah pelerini de yanımıza alıp odadan çıktık. Koridordan çıkıp bahçeye geçtiğimiz de kimse bir şey demedi. Bahçeye gezmeye çıkmışta olabilirdim sonuçta kimde saraydan kaçacağımı düşünmemiştir.

Hizmetlilerin kullandığı arka tarafta ki bahçe de muhafız çok azdı. Sürekli burada birileri olduğu için gerek görmemişlerdi sanırım. Elyesa bir kulübeye soktuğunda burasının kışlık yiyecek ambarı olduğunu anladım. Bunun gibi beş tane yanyana kulübe vardı, sarayın ihtiyaçları sanırım buradan gönderiliyordu. Kurutulmuş yiyecekler saklanıyordu burada.

Üstümdeki bordo pelerini çıkartıp, siyah pelerini geri giydim. Kendi pelerinimi çuvallardan birine katlayıp koydum ve ağzını kapattım görünmemesi için. Elyesa'da hazır olduğunda sessizce ambardan çıkıp, kapıyı geri kapattık. Elyesa eline aldığı kandille yolu gösterdiğinde arkasından ilerledim.

Birlikte sık ağaçların olduğu ormanın patika yolundan ilerleyeme başladık. Meydan çok uzak değildi ama arada orman olduğu için yol biraz yoruyordu. At binmeyi bilmediğimden, Elyesa atla daha hızlı gideceğimizi söylese bile kabul etmedim. Kraliyet atlarını birileri tanıyabilir diyerek geçiştirdim, şimdi üstüne düşüp bir yerlerimi kırmak hiç cazip gelmiyordu.

Sonunda at arabalarının sesini duymaya başladığımız da ağaçlar iyice azaldı ama oldukça yorulmuştum. Elyesa elinde ki kandili, ağaç dallarından birine taktı, geri dönerken de aynı yolu kullanmak zorunda kalacaktık. Hava henüz kararmamıştı ama kararırsa karanlıkta dönmek zor olacaktı bizim için.

"Tam zamanında gelmişiz" diyerek neşeyle konuştu Elyesa, panayır havasında olan meydanı gördüğümüzde.

Ellerinde ki topları döndüren hokkabazlar, meşaleye üfleyerek alev çıkartanlar, oturdukları yerde kaval çalıp yılan oynatanlar, elerinde ki yiyecek ve ya süs eşyalarını satmaya çalışanlarla doluydu etraf. Oldukça kalabalık olmasının yanı sıra eğlenceliydi. Pelerinimin altına gizlenip, etrafı dikkatlice izledim.

Elyesa bir adamın yanına ilerleyip bizim için bir şeyler alıp döndü yanıma. Elinde kağıda sarılı şekere benzeyen bir çubuğa takılmış halkayı bana uzattığında aldım. Kendi tatlısını yediğinde bende çekinerek bir ısırık aldım. Tadı muhteşemdi, böğürtlen ve kiraz karışımı bir aromasi vardı. Kahvaltıdan sonra bir şey yemediğim için şekerli bir şey gayet iyi gelmişti.

Panayırın içinde gezmeye başladığımız da Elyesa'nın koluna girdim. Bu kalabalıkta onu kaybedersem benim için felaket olurdu. Başta şaşıran kız sonra gülümseyip, önüne döndü.

Yarışmalar vardı aynı zamanda. Ok atarak hedefi vurmaya çalışanlar, mızrağı yuvarlak bir hedeftin içinden geçirmeye çalışanlar ve üst üste dizilmiş topraktan çanakları attıkları taşla kırmaya çalışanlar. Gelecekteki yarışmaların atasıydı sanırım bunlar.

Elyesa'nın koluna girdiğim için önüne bakmıyordum ki omzuma sertçe çarpan biriyle durmak zorunda kaldım. Refleksle başımı kaldırdığımda bugün gördüğüm o Prens yine karşımdaydı. Neydi ismi? Ah hatırladım Danny.

"Prenses?" Şaşkın ses tonuyla elimi ağzına koydum hızla.

"Sessiz olun lütfen, birisi duyabilir." Gözleri elime kayınca hemen çektim.

Üstüne baktığımda o da benim gibi sıradan giyinmiş ama yüzünü kapatmamıştı. Kendi Krallığında olmadığı için burada onu kimse tanımazdı. Üstünde pahalı kıyafetler ve Krallığının arması olmadan rahatca hareket ediyordu anlaşılan Prens.

"Akşam yemeği için bana sözünüz vardı sanıyorum" diyerek fısıldadı tek kaşını kaldırıp, hafifçe tebessüm ederek.

"Aynı şey sizin içinde geçerli." Omuz silkip cevap verdiğimde gökyüzüne baktı ve bana döndü.

"Saraya gitmek üzereydim bende, anladığıma göre habersiz ayrıldınız saraydan. Akşam yemeğinde ortada görünmezseniz Krallık ayağa kalkar" dediğinde ciddiydi.

Bakışlarım gökyüzüne çıkarken havanın kararmaya başladığını fark ettim. O kadar çok etrafa dalmıştık ki, zamanın nasıl geçtiğini unutmuştum. Elyesaya döndüğümde o da oldukça endişeli görünüyordu.

"Sanırım iyi bir teklifiniz var?" diyerek Prense baktım bu sefer.

"Panayırın sonunda yardımcın bekliyor, iki atımız var. Saraya gideceğimiz için size atları veremem ama birlikte gidebiliriz."

Önerisini sunduğunda Elyesa'ya baktım, fikrini almak için. Başıyla onaylandığında derin bir nefes aldım.

"Peki, geliyoruz."

Prens önde biz arkada kalabalıktan sıyrılarak ilerlemeye başladık. Panayırın sonuna geldiğimizde Danny'nin dediği gibi bir adam ve iki at bekliyordu. Elyesa diğer adama doğru ilerlediğinde Prens, kızı atın üstüne almasını söyledi yardımcısına. Elyesa, atın arkasına binip adamın belinden tuttu. Bu motora binmek gibiydi sanırım. Yani umarım.

Bende Prens'in yardımıyla arkasına bindiğimde, saraya doğru yola çıktık.

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin