Bölüm 5/🤴👸🐉

21.4K 2K 220
                                    

Aramızdaki anlık bakışma kapının açılmasıyla bozulurken bir adım atıp geriye gitti. Kapıdan giren Aslı hoca ile tebessüm ettim. En sevdiğim hocaydı ve derslerini dikkatle dinler, takip ederdim. Birçok konuda bana yardımcı olmuştu üstelik.

"Gül tanışmışsınız Arel ile" dediğinde ikimize bir bakış attı.

"Evet hocam el yazmalarından bahsetti kendisi."

"Aslında tez çalışman için çok faydalı olacağını düşündüm. Bu dönem dersleri Arel ile paylaştık biliyorsun bu son dönemim siz mezun olduktan sonra bende emekliye ayrılıyorum" diyerek tebessüm ettiğinde, son öğrencileri arasında olmaktan mutluluk duydum.

"Biliyorum hocam. El yazmaları üstünde çalışacağıma emin olabilirsiniz. Bizim bölümün dersine de siz gireceksiniz değil mi?" diye sordum.

"Maalesef Arel girecek dersinize ama bana istediğin zaman gelebilirsin. Onun anlatımından da memnun kalacağına eminim ayrıca." Aslı hocanın sözleriyle moralim bozulsada tebessüm ettim.

Ben bu adamın gözlerine dalınca çıkamıyorum, dersi nasıl dinleyeceğim diyemedim. Başımla usulca onayladım. Aslı hoca bizi yalnız bırakıp çıktığın da telefonuma mesaj geldi. Sevde benim çantamı ve yağmurluğumu alıp kafeteryaya geçtiğini yazmıştı. Öyle birden çıkınca her şeyim orada kalmıştı doğal olarak.

"Gül sen bana numaranı ver en iyisi. Ben sana el yazmalarının fotoğraflarını gönderirim incelemen için. Daha sonrada oturup, bulduklarımızı karşılaştırırız." Arel'in sözleriyle cebimdeki telefonu çıkartıp numarasını yazması için ona doğru uzattım. Arel çok garip bir isimdi. Anlamı ise temiz, dürüst kimseydi.

Archie diye fısıldadı zihnim. Başımı iki yana salladım rüyayı unutmak istercesine. Telefonumu bana uzattığında ona dokunmamaya çalışarak aldım. Çünkü ona dokunduğum da çok garip hissediyordum kendimi.

"İyi günler Gül." Sesinin tınısıyla yine gözlerine baktığım da bu sefer yoğun bir şekilde inceliyordu beni bakışları. Sanki aklına kazımak ister gibi.

"Sanada Arel" diyerek tebessüm ettim ve çıkmak üzere kapıya doğru yöneldim.

Kapıyı açıp kendimi koridora atıp kapattım. Kalbimin atışları ile yutkundum. Bu da neydi böyle! Derin bir nefes alıp, koridordan çıkıp, binadan ayrıldım. Kafeteryaya geçerken ıslak toprak kokusu sarmıştı bahçeyi. Çiçekler açmaya başlamış, baharın gelişini büyük bir mutlukla haber veriyordu.

Öğrenci kalabalığının içinde ilerleyip, kapalı alandaki kafeteryadan içeriye girdim. Yağmur yağdığı için bahçedeki masalar halen ıslak olmalıydı. Sevde'yi gördüğümde ona doğru ilerledim. Yanında aynı bölümde olduğum ama fazla konuşmadığım birkaç kişi daha vardı.

"Selam" diyerek oturdum.

"Selam" diye cevap aldım herkesten.

"Seni merak ettim bir anda kayboldun." Sevde kaşlarını çatmıştı, endişelenmiş gibi duruyordu.

"Sorun yok. Yeni bir asistan profesör gelmiş Aslı hoca ile görüştüm. El yazmaları üstene bitirme tezimi yazıyorum biliyorsun. Çalışmalarında yardımcı olacağım aynı zamanda" diyerek konuyu yüzeysel olarak anlattım.

"Yoksa Arel mi?" diye hülyalı bir bakış attı yanımda oturan kız.

"Evet ismi buydu" derken bende düşünceliydim. Adamı daha yarım saat önce görmüştüm ama anlaşılan ünü bütün okula yayılmıştı.

"Adam, Arkeoloji üstüne yeni çığır açtı resmen. Yaptığı araştırmalar ile birlikte Dünya'daki en büyük kazı çalışmasını yürütüyor şu anda. Asistan olabilir ama hepsinden daha bilgili ve herkes onu saygıyla dinliyor. Birkaç ay önce gelmiş Türkiye'ye, dünyayı gezmiş, gitmediği yer kalmamış diyorlar." Kızının neredeyse ağzının suyunu akıtarak kurduğu cümleler ile gözlerimi devirdim.

Adam alanının en iyisi olabilir ama kızın gördüğü tek şeyin yakışıklı bir sürat ve vücut olduğuna emindim. Gerçi bende ilk karşılaştığımda gözleri ile kısa bir süre çarpışma yaşamıştım ama konu işe gelince ciddiyetimi korumuştum. Arel ile daha fazla bir şey duymak istemediğim için çantamı, yağmurluğumu alıp ayağa kalktım. Zaten konferans için gelmiştim bugün.

"Ben gidiyorum. Derste görüşürüz" dedim sadece Sevde'ye bakarak. Diğerleri beni ilgilendirmiyordu, arkadaşım değillerdi.

"Görüşürüz canım" dediğinde arkamı dönüp ilerlemeye başladım.

Kampüsten ayrıldıktan sonra havanın açılması ve yağmurun dinmesiyle yürümeye karar verdim. Eğer yorulursam otobüse binebilir ya da kahve içmek için bir yerde durabilirdim. Yüzüme vuran hafif rüzgarla saçlarım dalgalandı.

Yine o his gelip içine çekti beni. Otobüste olduğu gibi bir çift gözün üstümde olduğunu hissettim. Rahatsızca gözlerimi etrafta gezdirdim ama kimse yoktu. Önüme döndüğümde otobüs durağına doğru ilerledim. Hava kararmıştı ve yürümekten vazgeçmiştim.

Sokak lambasına kayan bakışlarım ışığın titrek bir şekilde yanıp sönmesiyle kısıldı. Kampus şehir merkezine uzakta ormanlık diyebileceğimiz bir alanın üstüne kuruluydu. Bu yüzden etraf çok sessiz ve sakindi. Işık birkaç kez daha titreşerek yanıp, söndü.

Rüzgâr estiğinde saçlarım yüzümde dağılınca görüşümü kaybettim. Elimle yüzümdeki saçlarımı geriye doğru çekip başımı kaldırdım. Gözlerim aynı sokak lambasını bulduğunda karanlığa gömüldüğünü fark ettim. Yan tarafında duran iki lamba aydınlık olduğu için biraz olsun aydınlığı yansıtıyordu.

Karanlığın içinden bir adım öne çıkan birini gördüğüm de yutkundum. Yüzü ve kıyafetleri belli olmuyordu. Sadece silueti vardı. Gözlerimi ondan ayıramazken gece kadar siyah olduğunu farkettim..Nefesimi tutmuş onu izlerken, onunda beni izleyip izlemediğini bilmiyordum. Sonra derinlerden gelen bir ses beynimde yankılandı.

"Rose!"

Başlıyoruz!

5'er bölüm şeklinde gelecek. Kısa Kurgu kategorisinde olduğu için bölüm uzunluklarıda buna göre olacak.

Bu yüzden "bölümler uzun olsun" diye yorum yapmayın lütfen. ♡

Yeni bölümün ne zaman geleceğini bende şu an bilmiyorum ama arayı çok açmayacağım.

Şu ana kadar oy vermediyseniz geri dönüp, bölümleri oylayabilirsiniz.⭐

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin