Bölüm 30/🤴👸🐉

11.9K 1.4K 94
                                    

Büyük salona girdiğimizde içerisi oldukça kalabalıktı. Ares, Anabella, Sarah, Kral ve Kraliçe dahil bir çok kişi vardı. Sanırım düğün için gelen misafirlerde yerini almıştı. Ama ben bir türlü annem ve babamı göremiyordum. Arel ise yanımda ki yerini koruyor benimle birlikte hareket ediyordu.

"Buldum onları" diyen Arel ile bende hareket ettim.

Bizi görenler kenara çekilip yolu açtılar. Arel durduğunda karşımdaki çiftten gözlerimi alamadım. Kraliçenin kırmızı elbisesi ve ona uyumlu pelerini ile o kadar güzel görünüyordu ki! Yanındaki Krala kaydı bakışlarım, mavi gözleri benim gözlerimin tonuna çok yakındı. Kraliçenin ise parlak sarı saçları, benim saçlarımla aynı tona sahipti, sadece biraz daha kısaydı. İkiside bana mutlulukla bakıyordu ama bir sorun vardı.

Onların benim annem ve babamla alakası yoktu!

Annem, siyah gözlere ve kahverengi saçlara sahipti. Babam ise yeşil gözlü ve esmer bir adamdı. Ben neden onlardan farklı olduğumu sorduğumda annem hep aynı cevabı verirdi. Ben doğmadan önce vefat eden anneanneme benziyormuş ve gen yapımı ondan almıştım. Evde bir fotoğrafı bile olmadığı için bende daha fazla bunu sorgulamamıştım. Sonuçta herkes ebeveyninden genetik ya da görünüş ile ilgili bir şeyler alacak değildi ya.

"Kızım" diye bana kollarını açan Kraliçeye daha fazla aval aval bakmak yerine sarıldım. Kollarını bana sararken, o sıcaklıkla gelen huzuru hissettim. İçime çektiğim kokuyla daha önce hiç duyumsamadığım o koku bütün hücrelerime işleri. Anne kokusu.

Kraliçe benden ayrıldıktan sonra Kral ile de kısa bir sarılma yaşadık. Normalde yabancı birine sarılmak beni rahatsız ederdi ama onlara sarılmak beni rahatsız etmek yerine sakinleştirdi. Buraya geldiğim ilk andan itibaren, ilk defa her şeyin yoluna gireceğini hissettim.

"Hoş geldiniz Kraliçe Hannah ve Kral Daniell" diye selamladı Arel.

"Ah sevgili Archie, hoş bulduk" diye gülümseme ile cevap verdi Kraliçe. Onlara anne, baba diyemiyordum. Bu oldukça garip bir durumdu.

"Odanız hazırlandı, uzun yoldan geldiniz dinlenin isterseniz öğlen yemeğine kadar." Arel'in annesi konuştuğunda Hannah, sözleriyle onayladı nazikçe.

"Çok iyi olur" diyerek.

Kısa bir vedalaşmanın ardından onlar odalarına çekilirken bende arkalarından baktım öylece. Sanırım bir konuşma yapmamız gerekiyordu. Ares'e başımla çıkış kapısını gösterdiğim de kısaca başını salladı. Arel zaten beni izlediği için bir şey dememe gerek kalmadan ilerlemeye başladı. Üçümüz saraydan çıkıp, ormanın sınırında daha az nöbetçi olan bir yere gelene kadar konuşmadık. Birinin duyma riski yüksekti.

"Bana burada neler olduğunu kim anlatıyor? Annem ve babam olduğunu söyleyen Kral ve Kraliçe benim annem ve babam değil. En azından gecelecekte değil! Üstelik bir kız kardeşim var" dedim Anabella'yı henüz sormamıştım bile onlara.

"Rose bu konuyu geleceğe gittiğimizde konuşsak daha iyi olur. Aklın daha fazla karışacak" diye sakince cevapları beni Arel.

"Aklım daha ne kadar karışacak? Delirmek üzereyim" dedim sinirle.

"Seni araştırmıştım, tanışmadan önce her şeyi bilmek istiyordum. O zaman fark ettim." Ares konuşmaya dahil olmaya karar vermişti bir anda.

"Kes sesini Ares! Bu onu üzmekte başka bir şeye yaramaz" diye karşı çıktı Arel.

İkisinin arasındaki gerilim beni bile buz gibi yaptı. Arel'in yanından ayrılıp, Ares'e doğru adımladım. Arel canımın yanmasından korkardı ama Ares korkmazdı. Canımın yanacağını bilsede bana istediğimi verirdi. Onun kendilerine göre doğruları vardı. Belki yalanlar söylerdi ama eninde sonunda gerçeği önüne sererdi. Dün gecede öyle yapmıştı, bana yalanlar söyleyip sonrada gerçeği önüme sermişti.

"Söyle Ares" dedim bunu duymaya ihtiyacım olduğunu belli ederek.

Arkamda kalan Arel'in kızgınlığını tahmin ediyordum. Canımın yanacağını biliyordu ve buna izin verdiğim için bana, bunu yaptığı içinde Ares'e kızıyordu. Gerçeklerden kaçamıyorduk, artık öğrenmiştim. Eğer kaçabilseydik ben burada olmazdım.

Ares'in geceden kara gözleri yüzümde gezindi. Sanki tepkimi ölçmeye çalışıyor gibiydi. Ben yine onun karanlık gözlerinin, dipsiz kuyusuna doğru atlamadan aramızda esen rüzgar görüşümü kapattı. Örgüden kurtulan saçlarım yüzümde dağıldı. Ben müdahale edemeden tenimde hissettiğim el, yüzümü okşar gibi saçlarımı çekti gözümden. Dokunuşunun yumuşaklığı ile afalladım. Saçımı kulağımın arkasına koyarken eli biraz daha yüzümde oyalandı. Dudaklarını aramadığında dikkatimi ona verdim.

"Gelecekteki ailen senin gerçek anne, baban değil. Gerçek ailen bir trafik kazasında öldü ve kardeşinle seni yetimhaneye bıraktılar. Seni evlat edinen aile, gelecekteki ailen oldu."

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Bölümler kısa diyen okurlar olmuş, kısa kurgu katagorisinde yer alıyor kurgu. Bu yüzden bölümler kısa ama sık aralıkla geliyor.

Şimdiye kadar oy vermediyseniz lütfen dönüpbasın.

Emeğe Saygı...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now