Bölüm 44/🤴👸🐉

10.5K 1.2K 62
                                    

Arel gözlerimin içine bakarken, öylece durmak çok zordu benim için. Gözlerinden geçen hüznü görüp sessiz kalmak... Derin bir nefes verip, sözlerimin arkasında durmam gerektiğini hatırlattım kendime. Ben Rose değildim bunu anlaması gerekiyordu.

"Üzgünüm Gül ama kendime engel olamıyorum, seni yani Rose'u bu kadar yıl bekledikten sonra-." Sözünü yarıda kesip ellerini sarı saçlarının arasından geçirdi. Ne kadar zorlandığını görebiliyordum, canımı sıkıyordu bu durum.

"Biliyorum Arel, senin için de kolay değil ama benim yaşadığım bu iki dünya, ikiside yalan. Birde benim açımdan bak. Bu dünyada ki ailem aslında kendi ailem değil, diğer dünyada ki ailemin sevdiği, tanıdığı kızlarına dair tek bir anım yok. Benim şu anda aşktan, evlilikten daha önde olan bir durumum var. Kız kardeşimi bulmam gerekiyor." Anabella şu an neredeydi hiçbir fikrim yoktu ve ben kardeşimi bulmak istiyordum. Bana, ablasına ihtiyacı olabilirdi.

"Anlıyorum seni Gül, yardım istersen burada olacağım. Birde izin verirsen seni tanımak istiyorum. Ben hep seni tanıdığımı sandım ama fark ediyorum ki benim tanıdığım hep Rose'du. Bana Gül'ü tanımam için bir şans verir misin? Böylelikle en azından senin bir zamanlar, deli gibi aşık olduğum kadın olmadığın konusunda kalbimi ikna edebilirim."

Arel'in samimi çıkan sözleriyle başımı salladım onaylayarak. Üzülmesini istemiyordum, onun bende aradığı aşk başka bir kadına aitti. Beni tanıdıkça o da görecekti gerçeği, bu yüzden izin vermiştim ona. Rose'u bende arayıp bulamadığında daha iyi kabul edecekti benim aslında Gül olduğumu.

Arel izin isteyip kalktığında, kapıya kadar geçirdim. Arel gittiğinde ise balkonuma çıkıp, özlediğim minderlerimin üstüne uzandım. Gökyüzüne bakarken diğer dünyayı ve burayı düşündüm. Aslında orada biraz daha vakit geçirmek isterdim, kendi ailemi tanımak için. Arel düğünü erkene çekmeseydi, bu şansım da vardı ama olan olmuştu artık.

Arel'e bir yanım kızıyordu bir yanım anlıyordu. Eğer bende yüzyıllar boyunca sevdiğimi beklesem üstelik evli olduğum onun gibi çabalardım. Beni hatırlamasını sağlamak için, aşkımı görmesi için uğraşırdım. Diğer yanım ise kızıyordu çünkü beni istemediğim bir evliliğe mecbur edecekti. Derin bir nefes aldım. Arel dışarıdan ne kadar açık görünse de içeriden o kadar karmaşıktı.

"Uyku tutmadı sanırım."

Ares'in sesini duyduğumda başımı kaldırıp yan taraftaki balkona baktım. Kollarını balkon demirlerine yaslamış, parmaklarının ucunda tuttuğu sigarasıyla gökyüzüne bakıyordu. Üstünde ilk defa siyah dışında koyu gri renginde bir tişört gördüm. Siyah saçları dağınıktı, başını bana çevirdiğinde gözgöze geldik.

"Yorgun hissediyorum ama uyuyamayacak kadar da düşüncelerle doluyum" dedim sırtımı duvara yaslayıp.

"Konuşma nasıl geçti?" Sigarasından aldığı derin nefesi havaya bırakırken, gözleri tekrar beni buldu.

"İyi, sanırım. Seninle de bir konuşma yapacağız çok yakında biliyorsun değil mi?" Sorumla birlikte dudağının kenarı yukarı dogru kıvrıldı, başını usulca salladı.

"Yapalım" dediğinde konuşmadan mı yoksa başka bir şeyden mi bahsettiğini anlamadım çünkü ses tonu üzgün gibi değildi. Bu konuşmanın ne içerdiğini ikimiz de biliyorduk.

Başımı arkaya yaslayıp karanlık gökyüzüne baktım, karanlığı bile aydınlatan yıldızlar vardı. Peki Ares'in gözlerini neden hiçbir şey aydınlatamıyordu? Ben bile o karanlığı yenemiyordum. Kendimi ön plana çıkartmak için düşünmüyordum bunu, insanın aşık olduğu kadına bakarken gözleri aydınlanmaz mıydı? Pardon unutuyorum, o bir iblisti. Karanlık bir iblis.

"Uyumak ister misin?" Tek kaşını kaldırıp bana sorduğunda, sokak lambası yüzünü tamamen aydınlatmıştı.

"Aslında bütün her şeyi bir kenara bırakıp, sadece uyumak istiyorum" diyerek itiraf ettim.

Gözlerimin içine yoğun bir şekilde bakarken, ne yaptığını anladim ama gözlerimi çekmedim ondan. "Hiçbir şey düşünme, odana git, üstünü değiştir, yatağına gir ve dinlenene kadar uyu." Sözleri bittiğinde oturduğum yerden kalkıp balkon kapısından mutfağa çıktım. Odama girdiğimde kıyafetlerimi değiştirip, yatağıma yattım.

Ares'in dediği gibi hiçbir şey düşünmüyordum, sadece yapmam gerekenleri yapıyordum. Yatakta bir sağa bir sola dönerken bir şeyin yokluğunu çekiyordum. Biraz sonra odaya dolan is ve yanmış kağıt kokusuyla her şey tamam olmuştu. Yatağın sağ tarafı çökerken yerimden kıpırdamadım.

"Balkonun kapısını kapat demeyi unutmuşum" dediğinde bununla ilgili bir şey düşünmem gerekmediği için sessiz kaldım.

"İyi uykular, küçük kız" diye fısıldadığında gözlerimi kapatmış, uykuya kucak açmıştım.


Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now