Bölüm 24/🤴👸🐉

12.6K 1.5K 156
                                    

"Kardeş mi?!" dedim kendimi tutamadan yüksek sesle. Gözlerimin sonuna kadar açıldığına emindim.

"Evet bende her duyduğumda bu tepkiyi veriyorum" diye söylendi Ares.

Kraliçenin kaşları çatılırken büyük bir pot kırdığımın farkına vardım. Sanırım bunu önceden biliyordum, şimdi ise şaşkın suratımla bunun tam aksini iddaa ediyordum. Yüz ifademi düzeltip sabit bir hale getirdim. Boğazımı temizleyip, hafifçe öksürdüm. Sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle Kraliçeye baktım.

"Bir an aklım karıştı sanırım. O kadar farklılar ki bir an kardeş olduklarını unuttum." Sözlerimle birlikte yüz hatları yumuşayan Kraliçe bu durumdan mutlu gibi göründü.

"Tabiki hayatım sana hak veriyorum. Archie ne kadar duru bir suysa Ares o kadar dibi görünmeyen bir bataklık" dedi. Ben öylece kalırken söyledikleri önemli değil gibi elini sallayıp arkasını döndü ve içeriye girdiği kızlar ile birlikte çıktı.

Ares'e baktığım da yüzünde mimik oynamamıştı. Bu konuşmalara ya da sözlere alışık olduğu belliydi. Benim az çok tanıdığım Ares böyle durmazdı, iğneleyici bir laf söyler, en kötü ortamı kesin bir şekilde terk ederdi. Annesi bunu ona neden yapıyordu? Üzülmesi sanki umrunda değil gibiydi. Arel'e baktığım da derin bir nefes aldı. Yüzünü buruşturmuştu, o da bu durumdan memnun değilmiş gibiydi. Gözlerim tekrar Ares'e kaydığında o da bana bakıyordu.

"Bakma öyle gözlerini doldurup bana. Öz annem değil Kraliçe. Ben babamızın ufak kaçamağından olan gayrimeşru çocuğuyum." Ares'in keskin ses tonu odanın içinde yankılanırken dolan sadece gözlerim değildi, kalbim derinden sızladı. Sevilmediğini bilmek başkaydı bunun sürekli yüzüne vurulması başkaydı. Ares'e bunu yapmışlardı. Az önce ki sözler olmamış gibi davranmayı seçtim, Arel'in yanında bunu konuşmak istemezdi.

Bakışlarımı yüzünden çekip yere odaklandım. Birisinin güçleri vardı diğeri sadece ölümsüzdü, bu durumu açıklardı en azından. Biraz önce gözümden kaçan bir detayı da hatırlamış oldum. Kraliçe, Archie diye hitap etmişti Arel'e acaba gerçek ismimiydi yoksa kraliyet ailelerinde dört, beş tane isim koydukları bir gerçek miydi? Gözlerimin dolması geçtiğinde, gözlerimi yerden kaldırdım.

"Annen neden sana Archie diyor?" dedim Arel'e bakarak.

"Arel babamın bana verdiği isim, Archie ise annem. Kimse Ares ortaya çıktığından beri bana Arel diye seslenmedi. Annem yasakladı bu ismi kullanmamı" diyerek cevap verdi.

"Babanız öldü mü?" En merak ettiğim soru sanırım buydu.

"Evet, bu yüzden ikimizden birisi evlenip tahta çıkmalıydı. Seni görmeye gelen bütün taliplerin ki bütün Krallıkların Presleri gelmişti o gün hayranlıkla seni süzüyordu. Kraliçe olmak için çok uygundun; güzeldin, deliydin, gerçek bir asildin. Kendinden büyük ya da küçük erkek kardeşin olmadığı için tahta sen çıkacaktın ve bu iki ülkenin birleşmesi demek oluyordu. Beni seçtiğini açıkladığında kendimi dünyanın en şanslı adamı olarak görmüştüm."

Arel'in uzaklara dalarak anlattığı o günün üstünden yüzyıllar geçmişti, bu dünyada ise birkaç ay geçmişti büyük ihtimalle. Beni sevdiğini hissetmeye başlamıştım, derin bir bağ vardı aramızda. Ares'in bakışlarını üstümde hissediyordum. Yutkunarak birkaç cümlede ondan duymak istedim. Hikayenin hiç kendi tarafını anlatmıyordu hep Arel konuşuyordu. Bir hikâye tek taraflı anlatılırsa her şey ortaya çıkmazdı, eksik kalırdı. O da anlatsın istiyordum.

Kendimi kandırıyordum belki de, beni seviyor mu bunu bilmek istiyordum.

"Sana söyleyecek kelimelerim, verecek sözlerim yok ama gösterebilirim. Bana izin ver Gül" dedi yumaşak bir ses tonuyla elini uzatarak. Bana anılarımı vermeyi vaad ediyordu.

"Onunla gitme Rose. Sana göstereceklerinin yalan olmadığını bilemezsin" diyerek karşı çıktı Arel.

Geçmişimi bilmiyordum ama deli gibi merak ediyordum. Ben Gül'düm, peki Rose nasıl biriydi? Huylarımız, sevip, sevmediğimiz şeyler birbirine benziyor muydu? Peki Rose nasıl seçmişti Archie'yi? Merak ettiğim o kadar fazla şey vardı ki Ares'in teklifi çok cazip geliyordu. Bir adım daha yaklaştım Ares'e doğru, geçmişime doğru. Hikayenin aynı zamanda Ares'in gözünden görecektim. Ne hissetmişti Rose, Arcihe'yi seçince mesela?

Bu hikâyenin kötü adamı Ares'ti. Benim hayatımı kurtaran, beni yüzyıllar boyunca arayan, benden vazgeçmeyen bir kötü adam. Onun hikayesini de dinlemek için bir fırsattı bu. Bana doğru uzattığı elini tuttum. Bunu beklemiyormuş gibi şaşkındı önce sonra dudağının kenarı kıvrıldı. Ona güvenmiyordum ama bir yanımda dinlemek istiyordu.

"Bana sahte hayaller gösterip, göstermediğini bilemem ama hissedebilirim" diyerek teklifini kabul ettiğimi açıkladım.

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt