Bölüm 29/🤴👸🐉

11.8K 1.3K 117
                                    

Kahvaltı boyunca bir daha elimi bir şeye sürmemiş, sinirle gözlerimi tabağıma dikmiştim. Başımı kaldırdığımda Sarah'ın o iğreti gülüşünü görmek istemiyordum. Kahvaltı bittikten sonra Kral ve Kraliçe ayağa kalktığında bizde kalktık. Kralın yüzünde oluşan gülümseme ile elini uzattığı Kraliçe de kibarca gülümsedi.

"Bu hafta düğün için uzak diyarlardan gelecek olan misafirlerimiz olacak. Özellikle müttefiklerimiz ile yakından alakadar olmanızı istiyorum Arel, Ares ve Rose." Kralın sözlerinden sonra Arel başını eğince saygıyla bende aynısını yaptım.

"Tabiki Kralım" dediğinde Ares, birde ben cevap verme gereği duymadım. Kim Krala karşı çıkabilirdi ki?

Kral ve Kraliçe masadan ayrılıp, yemek salonundan çıktığında derin bir nefes verdim, en azından pot kırmamıştım, bununla da yetinebilirdim. Herkes kahvaltısını bitirdiği için kendi işini ya da uğraşına gidiyordu. Anabella, gözlerini benden ayırmazken sanki bir şey dememi bekliyordu ama boşunaydı. Şu an Rose çevrimdışı, Gül çevrimiçiydi.

"Ares, bahçede biraz gezintiye çıkalım mı?" Sarah'ın o hülyalı sesiyle yüzümü buruşturdum.

Ares tek kaşını kaldırıp, gerçekten mi diye bakarken, aslında şaşırmaması gerekiyordu. Sonuçta ona bu cesareti veren ta kendisiydi. Öyle kıza güzelsin falan dersen o da tabi umut eder Ares efendi. Gözlerimi kısıp ikisinin arasında gezdirdim. Ares benim bakışımı fark edince dudağının kenarı yukarı doğru kalktı. Gülüyor muydu o?

"Rose, düğün için hazırlıklara bakmamız gerekiyor. Yardımcı olur musun?" Bana elini uzatan Arel'le gözlerimi ondan çektim. Madem Ares Bey, bahçe bahçe dolaşıp kelebek kovalamak istiyor, bende düğün hazırlıklarıma bakmalıydım değil mi? Belki ne yaptığını anlardı o zaman.

"Tabi ki Archie" dedim özellikle buradaki ismini kullanarak. Arel desem herkesin dikkatini çekerdim özellikle Ares ve Arel'in isimleri bu kadar birbirine benziyorken.

"Düşündüm de biraz hava almak iyi olabilir." Biz çıkarken sesi gelen Ares ile dişlerimi sıktım.

Sen dün gel bana aşığım yok çok seviyorum de sonra git elin kızına çik gizilsin de. Hatanı anlayacağın yerde bahçe bahçe gez birde. Şeytan diyor tut kolundan 'hani bana âşıktın lan!' diye bağır. Sonra gelsin idamlar, gitsin urganlar. Böyle bit şey olursa acaba Kral idam cezası mı verirdi? Gerçi oğluna değilde beni ortadan kaldırması daha olasıydı. Sonuçta iki kardeşi birbirine düşüren bendim. Sanki ben dedim gelin ikinizde bana aşık olun diye.

Arel ile birlikte yemek salonundan ayrıldığımız anda omuzlarım çöktü. Kendi dünyamı düşündüm, ailemle çok fazla iletişim içinde olmadığım için beni merak edeceklerini sanmıyordum. Aylarca aramadığım oluyordu, fazlasıyla zıt karakterde kişilerdik. Babam savcı, annemse ceza avukatıydı. O kadar yoğun çalışıyorlardı ki bebeklikten itibaren bakıcılarla büyümüştüm. Ebeveyn olamayacaklarına bende karar vermiş olmalılar ki benden sonra bir daha çocuk sahibi olmamışlar.

Yılda bir kez o da en fazla bir haftalığına yanlarına giderdim. Geri kalan zamanımı ise gezip, yeni yerler keşfetmek ve okuduğum bölüm dolayısıyla merak ettiğim yerlere giderdim. Tarihi yerlerin benim için ayrı bir cazibesi vardı. Kaç medeniyet geçiyordu aynı topraklardan, bunun düşüncesi bile heyecanlandırıyordu. Belki şu an elinin değdiği toprak parçasına, senden önce kaç kişi ev sahipliği yapmıştı?

"Ne düşünüyorsun?" Arel'in sesiyle ona doğru döndüm. Boş koridorda ilerliyorduk. Bizi gören muhafızlar başlarını eğip selam veriyordu. İlk başta şaşırdığım şeye artık tepki bile vermediğimi fark ettim.

"Ailemin beni merak edip etmediğini düşünüyorum. Buraya geleli uzun bir zaman olmadı ama onları uzun süredir aramıyordum" diyerek kısaca açıkladım durumu.

"Burada geçirdiğin zamanın, gelecekteki zamana etkisi yok. Burada yüzyıllar geçir istersen, döndüğünde yine aynı yaşta ve yerde olacaksın."

Bir anda duyduklarımla yutkunamadım. Burada yüzyıllar kalmak mı? Benimne yapıp edip kapıyı bulmam gerekiyordu. Buradan çıkamazsam geri nasıl dönecektim? Zamanın durması benim için iyi olabilirdi, en azından devamsızlıktan kalmazdım son senemde.

"Arel bizim kapıyı bulmamız gerekiyor acilen. Ben buraya ayak uyduramam" dedim tüm ciddiyetimle.

Arel daha cevap veremeden karşıdan bize doğru gelen, Asker önümüzde durup selam verdi. Arel elini kaldırınca eğildiği yerden kalkan adam gözlerimize bakmadan konuşmaya başladı. Sesi oldukça heyecanlıydı.

"Efendim Prenses Rose'un ailesi geldi. Kral ve Kraliçe girişteki büyük salondalar" dediğinde heyacan benide sarmıştı. Bu yüzyılda nasıl göründuklerini merak ediyordum.

"Çekilebilirsin."

Asker geldiği gibi giderken, etrafta çok kişi olduğu için konuşamadık daha fazla. Arel kolunu uzattığında elinin üstüne elimi koydum ve birlikte büyük salona doğru ilerlemeye başladık.

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin