Bölüm 7/🤴👸🐉

18.4K 1.9K 382
                                    

Hemen gözlerimi ondan ayırıp geriye çekildim. Balkondan geri mutfağa girdim. Yakalanmak bir yana bakışlarında tuhaf bir şey vardı. Onu izlerken görünmekte biraz ayıp olmuştu sanırım. Bulaşıkları toplayıp, telefonumu alıp salona geçtim.

Laptopumu açıp, telefona bağladım. Arel'in gönderdiği fotografları yükleyip, incelemeye başladım. Yanıma bir not defteri alıp kelimeleri tek tek yazmaya başladım. Çok fazla anlamlı cümleler elde edemesem de bunun bir aşk efsanesi olduğu belirgindi. Yorgunlukla masamı öylece bırakıp yatağa doğru ilerledim. Sabah dersim olmadığı için geç saate kadar çalışmıştım. Hepsini bitiremesem de ilerleme kaydetmiştim.

Yatağa yatıp gözlerimi kapattım. Odamda balkon kapısı vardı sadece, pencere yoktu. Oda beni çok bunalttığı için yataktan kalkıp, kapıyı açık bırakıp önüne çarpmaması için sandelye koydum. Yatağıma geri dönerken hafiften esen rüzgar odayı doldurmuş, daha ferah bir ortam sağlamıştı. Gözlerimi kapatıp, uykunun kollarına kendimi bıraktım.

Gözlerimi açtığımda keskin kırmızı gözler ile korkuyla yutkundum. Gözlerimi kırptığımda gözler de kaybolmuştu. Karanlık odamda titrek bir nefes verip etrafa baktım ama hiçbir şey görünmüyordu. Yatağın yanındaki komidinin üstünden telefonunu alıp flaşını açtım. Etraf aydınlanırken boş odam karşıladı beni.

Rüyamda görmüştüm büyük ihtimalle ve gözlerimi açınca bir anda karşımda sanmıştım. Derin bir nefes aldım. Bu aralar rüyalarım epey hareketliydi. Yataktan kalkıp odanın ışığını yaktım. Balkon kapısına baktığımda kapalı olduğunu fark ettim. İşte bu garipti. Uyumadan önce açtığıma emindim.

Balkona doğru ilerledim ve kapıyı tekrar açtım ve dışarı çıktım. Yan eve baktığım da direkt onu görmüştüm. Balkon demirlerine kollarını dayamış, sigarasını içiyordu. Dumanı içine derin bir nefeste çektiğinde yanakları içine çökmüş, verirken dudakları büzülmüştü.

"Kahve içer misin?" diye sormasıyla bana doğru döndü. Burada olduğumu bilmesine şaşırmadım çünkü kapıyı açarken sesi duymuş olmalıydı.

"İçerim" dedim omuz silkip.

İçeri girdi, biraz sonra elinde iki kupayla balkona geri çıktı. Balkonlarımız arasında bir adımlık mesafe vardı. Kupayı bana uzattığında aldım. Tadına baktığım da tamda sevdiğim gibi olduğunu anladım. Şekersiz ve az sütlü.

"Nasıl bildin böyle sevdiğimi kahveyi?" diye sordum şaşkınca.

"Kendi sevdiğim gibi yaptım" derken gayet rahat görünüyordu.

"Teşekkür ederim." Yüzümde büyüyen gülümsemeye takıldı gözleri. Sonra önemsiz der gibi omuz silkti o da.

Kahvemi yudumluyorken bir ona bakıyordum birde gecenin karanlığında mücevher gibi parlayan yıldızlara. Simsiyah saçları alnına dökülmüştü, eliyle karıştırıp geriye doğru attı. Çok uzun olmamasına rağmen kısa da değildi. Elleri kemikli ve teni kadınları kıskandıracak kadar pürüssüzdü. Gözleri ise zifiri karanlık. Uzayda bulunan bir karadelik gibi çekiyordu kendine.

"Ahh Rose" diye bir nida döküldü dudaklarından ve içini çekti.

"Rose mu? Bu isim nedense bana çok tanıdık geliyor" diye söylendim. Rüyalarıma bile girdiğine göre bir anlamı olmalıydı. Ayrıca kendi ismimin, ingilizce karşılığıydı.

"Sana bir masal anlatmak istiyorum" dedi bakışları beni bulurken.

"Masal dinleyecek yaşı geçtiğimi düşünüyorum ama merak ettim" dedim sesinin yumuşak tınısına kapılarak.

"Bu masal senin bildiğin masallardan değil. Bu masalda kimse kazanmıyor ne iyiler ne de kötüler" dedi ilk defa gerçekti bir şekilde gülümseyerek. Gözlerim gülümsemesine takıldı bir süre sonra gözlerine tekrar baktım.

"O zaman merakla dinleyeceğim." Bakışlarımı ondan kaçırıp, yıldızlara odakladım. Onun gözlerine bakmak bir süre sonra içimi ürpetiyordu. Sanki sele kapılıp gidecek, boğulacak gibi hissediyordum kendimi.

"Zamanın birinde çok güzel bir kız varmış. Kızın güzelliği bütün ülkelere yayılmış çünkü Kralın kızıymış, Prensesmiş. Evlilik yaşı geldiğinde bütün ülkelerden Prensler sırf Prenses ile evlenebilmek için kendi ülkelerini bırakmışlar. Uzak diyarların birinde yaşayan iki krallıkta bunlara dahilmiş. Kara Prens ve Ak Prens bu güzel kızla tanışmak için yola çıkmış. Sonunda Prenses ile tanışıp onun büyüsüne kapılmışlar. Ak Prens herkes tarafından Prensese layık görülmüş. Kara Prens ise sevilmemiş soğuk ve sevgisini belli etmezmiş. Sonunda Prenses Ak Prensi seçmiş. Ailesi öyle uygun gördüğü için. Kara Prens çok kızgınmış çünkü o da Prensesi istiyormuş. Bazen kendine olan bakışlarını yakalıyor ve umut ediyormuş. Sonra evlilik kararı gelmiş ve evlenecekleri gün Kara Prens ikisini de lanetleyip kulesine hapsetmiş. Prensese kendisini ve herşeyi unutması için büyü yapmış. Çünkü presesin kendisine kırgınlık dolu bakışlarını her gördüğün de içi acımış. Birgün Prens ile Prenses, Kara Prens'i öldürmek istemiş ama bilmedikleri bir şey varmış. Kara Prens ölümsüzmüş. Prenses ise ölmek üzere olan bir faniymiş. Prensesin ölme  vaktinin yakında dolduğunu biliyormuş Kara Prens,  bu yüzden o ölmeden önce bir büyü yapmış ve zamanını sonsuz kılmış. Tekrar dünyaya gelmesi için ona kendi yaşamlarından birini hediye etmiş. Prensesin kalbinin bir parçası da Ak Prense ait olduğu için büyü onuda etkilemiş. Zamanın bir yerinde tekrar bir araya halen bekliyormuş Kara Prens bu sefer Prensesi kendine ait kılıp, kalbini almak için."

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now