Bölüm 40/🤴👸🐉

11.2K 1.3K 100
                                    

Kapının aniden açılmasıyla yerimden sıçradım. Annem de benimle birlikte yerinden kalkmıştı. Biraz sonra görüş açıma giren Arel'le ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Rahatlamış gibi derin bir nefes alıp, anneme nazikçe gülümsedi.

"Kusura bakmayın kapıyı çaldım ama ses vermediniz. Bende merak ettim" dediğinde gerçekten de Prensliğinin hakkını veriyordu.

"Ah Archie, senin böyle Rose için ne kadar endişe ettiğini gördükçe kızımın ne kadar doğru bir karar verdiğini görüyorum. Sizi böyle mutlu görünce çok seviniyorum." Annemin o melodik çıkan sesiyle Arel'in tebessümü genişledi. Ailemle iyi anlaşıyordu.

"Rose benim için çok değerli, emin olun Kraliçem ondan uzak olmaz dayanılmaz bir his" diyerek gözlerimin içine bakarak konuştuğunda sanki gözlerinde yüzyılları taşıyor gibiydi.

"Ben gidiyorum çocuklar siz oturun." Kraliçe bütün ihtişamıyla ve güzelliğiyle yanımdan kalktığında gülümsüyordum. Bana ilk defa anne sıcaklığını hissettiren kadına minnettardım kısa sürsede.

Annem saçlarıma öpücük bıraktıktan sonra Arel'e gülümseyip, kapıya doğru ilerledi. Kapıdan çıktıktan sonra kapı kalandı. Daha ben neler olduğunu soramasan odamın penceresi açıldı ve içeriye rüzgar doldu. Perdeler uçuşurken içeriye kanatlarının güzelliği nefes kesici olan Ares girdi. Pencereyi tek bir el hareketiyle kapatırken bakışları bana döndü.

"Sana bensiz uyuyamazsın derken ciddiydim. Aklından uyuya kalırken ne geçiyordu Gül?" Kaşlarını çatarak sorduğu soruyla neden burada olduklarını anlamıştım.

Eğer uyursam o uğursuz kadın beni yine öldürmeye kalkardı. Ares bunu hissettiği için Arel'i göndermiş olmalıydı. Eğer içeriye kendisi gelseydi büyük bir sorun olurdu, neden geldiğini açıklayamazdı. Anneme bende Ares'in odamda ne aradığının cevabını verebileceğimi sanmıyordum.

"Unuttum" dedim olanı söyleyerek.

"Ölebilirsin ve sen bunu unuttun mu? Unutmayacaksın Gül, konu senin nefes alıp almamansa, o aklın çalışacak ve sen unutmayacaksın!"

Ares'in öfkeli sesi odayı doldururken, kalbimin kırıldığını hissediyordum. Ben zaten hergün bana aşık olan kişinin annesinin beni öldürmeye çalışmasıyla başlıyordum güne ya.(!) Sinirle yerimden kalktığımda bütün sozlerimi yuttum. Kırılınca benim yaptığım en iyi şeydi susmak. Beni düşünüyorsa bunu bağırmadan sakince söyleyebilirdi.

"Ares kes artık. Görmüyor musun onun ne halde olduğunu? İki dünya arasında sıkışıp kaldı, sence de bocalaması normal değil mi? Fazla yükleniyorsun." Arel benim söylemek istediklerimi söylerken, sessiz kaldım. Çünkü bunun cevabını bende merak ediyordum.

Ares hiçbir şey demeden pencereye doğru ilerledi, tek hamlede atladığı pervazdan bir daha görülmedi. Arkasından bakmayı kesip, önüme döndüm. Arel'in bana uzattığı elinin üstüne elimi koyup, kapıdan çıktım. Boğazıma düğümlenen bütün cümleleri yuttum, sessizliğimi korudum.

Arel ile birlikte ön bahçeye çıktığımızda  şaşkınlığım kesinlikle o an yüzümden okunuyordu. Bahçe tamamen benim seçtiğim çiçeklerle süslenmişti. Mihrap kurulmuş, davetliler için sandalyeler yerleştirilmişti. Bu kadar kısa sürede bunların yapılmış olmasına inanamadım. Arel'e döndüğüm de omuzunu silkti. Kraliçe, arı gibi çalışıyordu halen.

"Nasıl beğendin mi Rose?" Gülümseyerek yanımıza gelen Kraliçe neşe saçıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Nasıl beğendin mi Rose?" Gülümseyerek yanımıza gelen Kraliçe neşe saçıyordu.

"Bayılacağım" dedim. Kraliçe oldukça memnun olduğumu düşünürken, Arel gerçek anlamda söylediğimi anladığı için belimden tuttu. Düşersem en azından yere yapışmayacaktım.

"Çok beğendik anne" diyerek toparladı Arel beni.

Gözlerimi etrafta gezdirirken, yutkunamadım. Her şeyi bu kadar kısa sürede yetiştiremez diye düşünmüştüm. En azından bundan zaman kazanabilirdik diye ama şimdi tamam desek evlenecek durumdaydık.

"Bu arada Rose gelinliğin istediğin şekilde hazır. Geçen hafta provada istediğin değişiklikler yapılmış, odana kondu. Siz etrafa bakın, ben kalan işlerle ilgileneceğim."

Kraliçe bombayı kucağıma attıktan sonra beni öyle bırakıp gitti. Kadının kendi düğünü gibiydi resmen! Sakin ol Gül, bunlarda geçecek. Olmadı mihrapta sabah yaptığın gibi bayılırsın. Birde işe yaramaz diyorlar Türk dizileri için. Nihal ve Feriha'dan kaptım ben bu bayılma tatiklerini. Neyse en azından Ares behlül çıkmamıştı buna da şükür.

"Ne yapacağız Arel?" dedim halen gözlerimi mihrapta alamazken.

"Bende bilmiyorum Rose. Bütün yollar çıkmazda artık."

Arel'in benimle tekrar evlenmeyi ne kadar istediğini biliyordum ama onunda belirli bir çizgisi vardı. Onunla evlenmek istemediğimi bildiği içinubu evliliği şu o da istemiyordu. Arel'le biraz ortaklıklarda görünüp dikkat çekmemek için düğün hazırlıklarına baktık. Akşam yemeği saati geldiğinde endişe beni iyice sarmıştı.

Resmen düğünüme saatler kalmıştı!

Arel ile oturduğumuz masada Ares yoktu, yemeğe katılmamıştı. Yarınki düğünün heyecanı herkesi sarmış, yemek boyu düğünden konuşulmuştu. Zavallı bense sürekli gülümseyip, herkesi onaylamıştım. Yemekten sonra ise Kraliçe ve annemin girdabına girmiştim. Sürekli düğün hakkında bilgi verdikleri için beynim süngere dönmüştü. En sonunda uykum geldi diyerek kaçmıştım aralarından. Onlarda sabah düğün olduğundan beni azat etmişlerdi.

Kim kendi düğününe geç kalmak isterdi ki? Cevap veriyorum tabi ki ben.

Kendimi odaya attığım ilk anda üstündeki elbiseden kurtulup, beyaz uzun geceliklerden birini giydim. Başımı çevirdiğim anda gelinliğimle karşılaştım. Orta-çağ gelinlik modellerini daha önce hiç görmemiştim ama o an bana göre olmadığını anlamam uzun sürmedi. Kesinlikle Rose ile zevklerimiz çok başkaydı.

Yatağa girdiğimde Ares olmadan uyayamacağım için öylece bekledim. Ne kadar zaman öyle durdum bilmiyordum ama çok uykum gelmişti. Derin bir nefes aldığımda burada olduğunu biliyordum. İs ve yanık konusu ciğerlerime dolduğunda o olduğunu bilerek gözlerimi kapattım.

Sabah uyandığım da odamın kapıları sonuna kadar açılmıştı. Yerimden kalkarken içeriye giren annem ve Kraliçe yanında dört hizmetli kızla gelmişti. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken hemen odanın içine baktım. Ares gitmişti en azından. Böyle yakalansak neler olacağını düşünmek bile istemiyordum. 

"Günaydın güzel kızım" diyen iki Kraliçeye gözlerimi açarak baktım. Sonrası ise tam bir felaket.

Beni oturttukları sandalyede saçlarım yapılırken kahvaltı yapmama izin verdiler. Uykumu almam için beni uyandırmamışlardı, herkes çoktan kahvaltı yapmıştı. Zorda olsa birkaç lokma mideme girmişti. Saçlarımdan sonra yüzüme çeşitli esanslar uygulandıktan sonra çeşitli çiçeklerden yapılmış makyaj malzemeleri kullandılar. Doğru ya makyajın atası İngiltere'ydi. Tamamen hazır olduğumda iki kişinin yardımıyla gelinliği de üstüme giydirmişlerdi. Aynaya baktığım da bayılmamak için kendimi zor tutuyordum. Bayılsam bile bu işten kendimi kurtaramazdım.

"Prens Archie geldi efendim, Prenses Rosu'u almak için" diyerek haber verdi içeriye giren hizmetli

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Prens Archie geldi efendim, Prenses Rosu'u almak için" diyerek haber verdi içeriye giren hizmetli.



Şu ana kadar oy vermediyseniz bölümlere lütfen geri dönüp oy verin. Emeğe saygı. 🧡

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now