Bölüm 64/🤴👸🐉

10K 1.2K 78
                                    

Ares'in sözlerinden sonra düşüncelere dalarken, gözlerimi kapattım. Aklımdan geçenler umarım başımıza gelmezdi. Kraliçe bende gittikçe büyüyen bir nefrete ve korkuya sebep oluyordu. Lanet kadının ölüsü bile rabat bırakmıyordu bizi.

Uykum geldiğinde yatağın içinde kendime rahat bir yer buldum. Hava çok sıcaktı ve ben klimaya doğru çekiliyordum. Çok ilginçti bu çağda klima var mıydı? Düşünmeyi bırakıp, tadını çıkart diyen tarafımı dinleyip uykuya bıraktım kendimi.

Gözlerimi yavaşça araladığımda rüyada olduğumu düşünüyordum. Yutkunup yataktan kalktığımda nefes anlamadığımı hissettim. Kendi odamdaydım!

Yatağa baktığımda Ares'in halen uyuduğunu gördüm. Burada ne yapıyorduk? Pencereye baktığımda açık olduğunu gördüm. En son uyumadan önce esen serin rüzgarı düşündüm. Uyumadan önce buraya gelmiş olmalıydık, yatağa yattığımız zaman geldi aklıma. Işıklar kapalı olduğundan bir şey görünemiyordu.

"Ares hemen uyan" dedim yanına gidip omzuna elimi koyduğumda. Ares hızla gözlerini açıp bana baktı. Sonra etrafa baktığında gözleri tamamen açıldı.

"Siktir!" Hızla yataktan kalktığında benim gibi o da ilk önce pencereye baktı.

"Nasıl oldu bu? Geri dönmemiz gerekiyor acilen. Orada zaman hızlı geçiyor buraya göre Ares, birkaç gün içinde öleceğim." Panikle gözlerim dolarken nefes alamıyordum. Elim kalbimin üstüne gitti. Yatağın üstüne kendimi bırakarak oturdum. Ayakta duracak halim yoktu.

"Gül bana bak derin nefesler al" diyerek ellerimi tuttu Ares.

Onu duysamda yapamadım, panik atak gibi bir şey geçiriyordum. Git gide nefes almam zorlaşırken elimi boğazıma götürdum. Gözlerim sulanmıştı. Ares'in nefesini yüzümde hissettim birkaç saniye sonraysa dudaklarının hafif baskısını. Ares beni öpüyordu!

Yaşadığım şok o kadar büyüktü ki dudakları hareket ettiği an dudaklarımı araladım. Beni derin ve tutkulu bir şekilde öpen adam, bana nefes oluyordu. Nefeslerim bu sefer öpücüğüyle hızlandı. Elimi boynuna koyduğunda belimden tuttu beni. Geri çekildiğinde ne ara kapandığını bilmediğim gözlerimi açtım.

"İyi misin?" Sorusuyla birlikte yutkundum. Kara gözlerinin işinde parlayan bir ateş vardı.

Başımı sallayıp "İyiyim" dedim kısık bir sesle. Halen çok yakındık, ben kıpırdanınca Ares geri çekildi. Derin bir nefes aldım, atağım bitmişti. Ares'in boynundaki ellerimi çözdüm. Oturduğum yerden kalkıp hızla yatağın diğer tarafında şifonyerin üstünde ki telefonumu elime aldım. Dilek tuttuğum günün sabahındaydık. Ben bu dünyada altı ayım var sanıyordum ama diğer dünyadaki zamanla burası bir değildi. Burada sadece altı günüm vardı. Yaşamak için altı gün.

"Rose döndüğü için buraya geri geldin, zamanlar arası yolculuk çok tehlikeli. Rose ve sen birbirinize bağlısınız hem ruhen hem de bedenen. Bir kişi aynı zaman dilimi içinde iki ayrı yerde olamaz. Zaman, Rose dönünce seni dışarıya attı."

Rose ve Arel orada kalmışlardı ve bizim burada olduğumuzdan haberleri yoktu. Bu onlar içinde bir felaketti çünkü Rose da benimle aynı kaderi paylaşacaktı. Burada olduğunuz 10 dakika içinde bile orada günler geçmişti. Ares'e döndüğümde düşünceli görünüyordu.

"Geri dönemez miyiz? Sen iblissin, istediğin yere gider gelirsin. Ben burada kalırım git Ares" dedim ona doğru bir adım atarak.

"Gidemem, Zaman onu kandırdığımı biliyor. Eğer gidersem beni oraya hapis eder. Çünkü orada ben eksiğim bir tek. Rose, Arel ve benim hikayemdi, benim de orada olmam gerekiyordu. Burada beni sen tutuyorsun, sana verdiğim yaşam bizi birbirimize bağladığı için yanındayım. Gidersem, bir daha dönemeyebilirim."

Gitmesini istemiyordum ama giderse Ares başarabilirdi. Giderse tek başıma öleceğim günü beklerdim. Giderse oradan dönmeme ihtimali vardı. Bir daha yanıma gelemezdi ve beni kurtarsa bile onsuz yaşamak nasıl olurdu düşünmek bile istemiyordum.

"Ne yapacağız?" O kadar zor bir duruma düşmüştük ki içinden çıkılmaz bir hal almıştı.

Geçmişte bütün yaşadığımız olayları düşündüm. Geçmiş ve gelecek birbirine bağlıydı. Rose ölmesin diye Ares'in yaşamından ona verdiği hediye sayesinde buradaydım ben. Aşık olduğum adamı daha yeni kabullenmişken onu kaybetmek istemiyordum. Yaşayamadığım yılların acısını çıkartmak istiyordum. Geçmiş, geride kalmıştı ama gelecek halen yazılıyordu. Rose için geçmişi değiştirmek imkansızdı bu yüzden benim ölmeme engel olup, geleceğe yön vermek daha mantıklıydı. Peki Rose için yapılan lanet neden beni bu zamanda etkiliyordu? Sonuçta Ares'in annesi Rose'un ölümü için yapmıştı her şeyi ve başarmıştı.

"Ares, annen hâlâ hayatta olabilir mi?"

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now