Bölüm 47/🤴👸🐉

10.5K 1.3K 228
                                    

Ares beni kendisine çekip sıkıca sarıldı. Öyle bir andı ki öyle ihtiyacım vardı ki buna ellerimi beline dolayıp bende sıkıca sarıldım. Başımı göğsüne dayayıp, kaldım bir süre. Öleceğim günü biliyordum, katilime sarılıyordum.

"Gözlerimi kapat" diye fısıldadı.

Gözlerimi kapattığım an da etrafımda güçlü bir rüzgar esti. Hastalandığımı hissettim, artık yere basmıyordu ayaklarım. Bir süre sonra rüzgar geldiği hızla gitti ve sert zemine bastım. Gözlerimi yavaşça açtığımda eve geldiğimizi anladım.

Ares'in kollarının arasından ayrılıp, üstümdeki kabanı çıkarttım. Sombahar ayındaydık, düğün ilkbahardaydı.

"Ne kadar zamanım var?" diye sordum.

"6 ay 12 gün." Bana biçilen ömür bu kadarmış demek ki.

"Peki" diyebildim sadece.

"Ne yapıyorsun Gül? Ben senin için yıllarca savaşmış her şeye karşı koymuşken, seni beklemişken vazgeçiyorsun! Vazgeçemezsin, izin vermem!" Ares'in yüksek çıkan sesi duvarlarda yankılanırken, bakışlarımı ona çevirdim.

"Neden anlamıyorsunuz? Ben Rose değilim! Gül benim adım 22 yaşındayım, annem, babam, kız kardeşim öldü benim! Üniversite öğrencisiyim, Tarihi çok seviyorum, yemek yapmaktan, kitap okumaktan, kendi kendime şarkı söylemekten hoşlanırım. Rose kimdi peki? Bir Prenses, ihtiyacı olan herkes yanındaydı, sıcak bir ailesi onu seven bir adam vardı! Neden anlamıyorsunuz? Benim kimsem yok!"

Ares'in yüzüne haykırdıklarım, bütünüyle gerçekti. Bana her Rose dediklerinde, o olduğumu söylediklerinde çıldırma sebebim buydu. Rose'u kıskanıyordum çünkü o benim sahip olmadigim her şeye sahipti. Onu aşkla seven iki adam olmuştu hayatında, sıcak bir yuvası, ona değer veren insanlar vardı. Bende 22 yıllık hayatıma sadece yalnızlığımı sığdırmıştım. Ben bu kadardım.

Şimdi bana aşık olduğunu söyleyen bu iki adamın aşkına inanmama sebebim de buydu. Onlar bana değil sadece bir görüntüye aşıktı. Rose ile birebir aynı olan dış görünüşüme. Bu beni çok fazla incitiyordu, görmüyorlardı.

"Gül, gel oturup konuşalım." Ares'in yumuşak sesine karşı ben sakin olamadım.

"Git Ares, yalnız kalmak istiyorum."

Gözleri bana bakarken belki de ilk defa farklı bakıyordu. Aşk değildi gözlerinde gördüğüm, simsiyah irisleri büyük bir kabullenişle ayrıldı gözlerimden. Kapıyı açıp çıktıktan sonra arkasından kapattı. Ben hep onun gidişini izliyordum çünkü gelişleri hiç bana olmuyordu. O Rose'a geliyordu ama benden, Gül'den gidiyordu.

Olduğum yere duvar dibine dizlerimi kendime çekip çöküp oturdum. Hayatımda hiç sevilmeyen ben, sevilmek istemiştim sadece. Çok mu kötüydü, beni ben olduğum için seven birisini istemem?

Başımı geriye atıp, sırtımı duvara verdim. Bir kaybediş daha yaşamıştım bugün, kardeşimin acısını bile yaşayamıyordum. Biliyordum, şu an geçmişte yaşıyordu. Rose tatmıştı bir kardeşin yakınlığını, sevgisini yine ben eksik kalmıştım. Keşke ben Rose olsaydım. Belki o zaman bunları yaşamama da gerek kalmazdı.

Oturduğum yerden kalkıp, odama geçtim. Üstümü değiştirdikten sonra kendime bitki çayı demledim. Midem çok kötüydü, hasta hissediyordum kendimi. Çayımı alıp, balkonuma çıktım. Kokusunu içime çektiğim çay beni rahatlatıyordu.

Yaşamak için sadece 6 ayım vardı. Nefes almak, eğlenmek, gezmek, ağlamak, doya doya gülmek için sadece altı ay. Ölecektim, ölecektim ve ben hiçbir şey hissetmiyordum.

Başımı gökyüzüne kaldırıp baktığım da bir yıldız kaydı ve ben kabul olmayacağını bile bile bir dilek tuttum.

"Bir mucize istiyorum, hayatım da beni mutlu edecek bir mucize istiyorum."

Yıldız tamamen ortadan kaybolunca gözlerim yan balkona kaydı. Işıkları tamamen kapalıydı. Çayımdan bir yudum alıp, gecenin serin havasını içime çektim. Çayım bittiğinde içeri girdim. Şu an nefes alıyordum, yaşıyordum ve kaldığım yerden devam edecektim hayatıma. Ta ki ölüm kapıma gelen kadar.

Yatağıma yatıp, gözlerimi kapattım. Çok fazla ağlamıştım, duygusal ve psikolojik olarak kendini çok yorgun hissediyordum. Yatakta bacaklarımı kendime çekip, uykuya daldım.

"Prensesim hadi uyan artık." Duyduğum melodik sesle birlikte gözlerimi açtım.

Karşımda gördüğüm annemle nefesimi tuttum. Yine boyut değiştirmiştim ama bu sefer bıraktığım yerde değildim. En son Ares ve Arel'le köprüdeydik. Şimdiyse daha önce kaldığım odadan farklı bir odada uyanmıştım.

"Hadi, bugün büyük gün. Bütün ülkelerden Prensler senin için geldiler. Evleneceğin Prensi seçeceksin."

Annemin sözleriyle donup kaldım. İstediğim mucize gerçek olmuştu, geçmişe gelmiştim yine ama bu sefer her şey farklıydı. Bugün Ares ve Arel'i göreceğim ilk gündü.

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now