Bölüm 52/🤴👸🐉

10.2K 1.2K 187
                                    

Tam Ares düşmek üzereyken Arel kardeşinin elinden tutup kaldırdı. Derin bir nefes aldım, ecel terleri dökmüştüm resmen. Sonrasında gülerek kılıçlarını ellerine alıp, ağaçların altına oturdular. Bu olay bana şunu düşündürttü, eğer Rose aralarına girmeseydi iki kardeş birbirine hiç düşman olmayacak mıydı?

Pencereden uzaklaşıp kendimi yatağa attım. Rose'un yaptığı hataları yapmayacaktım. Ben Gül olup, kendi hayatımı kuracaktım. Ailemi tanıyacak, onlarla vakit geçirecektim. Diğer dünyada olan mezarları gelince aklıma gözlerim doldu. Yattığım yerden kalkıp üstüme daha düz ve normal bir elbise geçirip odadan çıktım.

Koridorda yürürken herkes saygıyla selamlıyor, reverans yapıyordu. Hızlı adımlarla artık yerini öğrendiğim büyük salona girdim. Kapıyı açtığımda annem ve babamın oturmuş, konuştuklarını gördüm. Yanlarına gidince hafifçe eğilip selam verdim.

Annemin yanına gidip oturduktan sonra bana bakan güzel kadına sarıldım sıkıca. Kalbim yokluğunun yerini hissederek doldurmak istiyordu. Beni ne kadar çok sevdiğini daha önce Arel'in sarayında kalırken biliyordum. O zaman başka birinin yerindeydim ama şimdi kendim için sarılıyordum.

"Bebeğim bir şey mi oldu?" diye sordu annem ellerini sırtıma koyup bana sarılırken.

"Hayır sadece sarılmak istedim" dedim başımı kaldırıp gözlerine bakarken.

Mavi gözleri benim gözlerimle neredeyse aynıydı. Gözlerimi ve saçlarımı annemden almıştım. Fizik olarak çok benziyorduk. Babamın saçları yaşının getirisiyle sarıdan, beyaza doğru dönmeye başlamıştı. Gözlerinin mavisi annem ve bana göre daha açıktı. Annabella daha çok babama benziyordu.

"Yemeğe kaç kişiyi davet ettin?" diye sordu annem.

"Üç kişiyi davet ettin ama görüşmediğim kişiler var daha, onlar ne olacak?" diye sordum çok umrumda olmasada merak ediyormuş gibi davrandım.

"Onlar akşam yemeğini ayrı yiyecekler, yarın seninle görüştükten sonra bir karar vermeni bekleyecekler" dediğinde annem içimi çektim. Daha bir sürü Prens vardı. Elimi sallasam ellisi demek bu oluyordu sanırım. Ben elimi kaldırmadan hepsi dizilmişti.

"Peki Kraliçem."

Babam, Kraliyetle ilgili görüşme yapmak için yanımızdan ayrılırken bir süre daha annemin yanında kaldım. Kimleri davet ettiğimi sorduğunda Ares'in ismini verince şaşırmıştı. Sanırım kimse beklemiyordu onu yemeğe çağırmamı. Annemin yanından ayrıldıktan sonra sarayın içinde gezdim bir süre burayı tanımak için.

Koridorda yürürken burada muhafızların olmaması dikkatimi çekmişti. Yanlış bir yere mi girdim diye düşünürken açılan kapıyla geriye doğru bir adım attım. Başımı kaldırdığım da Ares'i gördüm. Üstündeki siyah gömleğin önü tamamen açıktı. Yüzüne baktığımda tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.

"Prenses" dedi ne arıyorsun burada der gibi. Saray benim hayırdır yani.

"Sanırım koridoru karıştırdım, iyi günler" dedim arkamı dönerek.

Ben daha adım atamadan kolumdan tutup durdurdu beni. Ona baktığımda parmağını dudağına doğru götürüp sus işareti yaptı. Sanırım bütün çağlarda bunun anlamı aynıydı. Ya öp beni falan demekse? Kaç Gül, kurtar kendini.

"Birileri geliyor" dedi ben kolumu geri çekmeye çalışırken.

Odaya beni çektiğinde kapıyı arkasından kapattı. Biraz sonra gürültülü bir şekilde koridorda yankılanan sesleri duydum.

Kahretsin, burası Prenslere ayrılan bölümdü!

Eğer onlara koridorda Ares'le konuşurken yakalasaydım buraya onun için geldiğini sanırlardı. Adım bir saray dedikodusuna karışmamıştı zaten o da tamam olurdu. Kulağımı kapıya doğru dayamıştım ki sonra Ares'in odasında olduğum aklıma geldi. Başımı çevirdiğimde kollarını önünde birleştirmiş bana bakıyordu.

Neden hep seni bana bakarken yakalıyorum Ares? Beni hatırlıyor musun yoksa numara mı yapıyorsun?

"Teşekkür ederim, gitsem iyi olacak başka birileri daha gelmeden." Sesler kesildiği için aceleyle konuşup kapıyı açmıştım çıkmak üzere.

"Akşam yemeğinde görüşürüz Prenses."

Kapıdan çıkıp hızla koridorda ilerlemeye başladım. Koridordan çıktığımda derin bir nefes alıp, elimi kalbime bastırdım. Neredeyse heyecan ve yakalanma korkusundan ölecektim. En iyi yol, bildiğin yoldu. Odama geri dönmek için yürümeye başladım.

"Prensesim bende sizi arıyordum" dedi Elyesa beni odamın önünde görünce.

"Bir şey mi oldu Elyesa?" dedim kapıdaki nöbetçiyle bakarak.

"İçeride konuşalım Prensesim."

Sessizce fısıldadığımda başımla onayladım. Elinse bohça gibi bir şey vardı. Odamın kapısını açıp içeriye girdiğimde Elyesa hemen kapattı kapıyı arkamdan. Elindeki bohçayı yatağımın üstüne bıraktığında içini açıp mor renk düz bir elbise ve siyah pelerin çıkarttı. Benim giysilerimin aksine oldukça sade ama zariftiler.

"Bugün meydanda sizin adınıza bir şenlik olacak halk arasında. Gizlice bizde katılabiliriz isterseniz?" diye sorduğunda gülümsedim.

"Çok isterim."

Devam edecek.

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Där berättelser lever. Upptäck nu