Bölüm 50/🤴👸🐉

10.5K 1.3K 303
                                    

"Çıkartın şunu!" diyerek Arel emir verdiğinde, arkadaki muhafız hızla geldi ama tek başına imkanı yoktu çıkartmasının. Koridordan üç kişi daha çağırdı ve neredeyse sürükleyerek çıkarttılar oburu.

"Üzgünüm Prensesim böyle tanışmak istemezdim." Arel'in sesiyle mavi gizlerine baktım. Ciddi miydi?

"Gerçekten beni hatırlamıyor musun?" diye sordum şaşkınca.

"Afedersiniz, daha önce tanıştık mı?" derken gözleri dikkatlice bana bakıyordu.

Cidden hiçbir şey hatırlamıyordu! Yerimde tepinerek dans edebilirdim şu an. Tebessüm ettiğim de Arel'in de yüzünde tebessüm oluştu. Sarı saçları ve mavi gözleriyle her zamanki gibi karşımdaydı ama beni hatırlamıyordu.

"Karıştırdım sanırım, kusura bakmayın" dedikten sonra hizmetli kıza doğru yürüdüm. Bakalım bu diyarda nasıl biliniyorsun Arel?

"Prens Archie, Aydınlık Krallığının varisi. Kendisi birçok Prensesten evlilik teklifi almıştır, gözde bekarlardan. Ailesi ile aileniz oldukça iyi ilişkiler içinde." Hayran hayran konuşan kıza baktım. Parlayan gözlerle bakıyordu.

Demek burada baya popülersin Arel.

"Oturmaz mısınız?" Masada ki karşılıklı duran iki sandalyeyi işaret ettim.

Yanına geldiğimde sandalyemi çekti oturmam için. Karşıma geçip oturduğunda uzun uzun baktım. Gerçekten beni tanımıyor muydu yoksa numara mı yapıyordu bilmek istiyordum. Derin bir nefes aldım.

"Neden buraya geldiniz?" Sorumla birlikte tebessüm etti.

"Bütün Krallıkların güzelliğini konuştuğu Prenses Rosu'u daha yakından görmek ve tanışmak istedim." Kibar ve yüzeysel bir cevaptı.

"Peki beni gördünüz, şimdi ne düşünüyorsunuz?" diye sordum bende aynı şekilde tebessüm ederek.

"Sizi nasıl evliliğe ikna edeceğimi düşünüyorum" derken göz kırptı.

"İyi düşünün o zaman, akşam yemeğinde görüşürüz." Sandalyeden kalktığımda başını hafifçe eğip selam verdikten sonra odadan çıktı.

Arel buradaysa Ares'te burada olmalı değil mi? Son ikiye ikisi kalmıştı ve Rose, Arel'i seçmişti. Eğer Arel hiç gelmemiş olsaydı kimi seçerdi merak ediyordum. Belki de gelen Prenslerden birini seçerdi müttefik olarak. Ares onun hiçbir zaman ilgisini çekmemişti, bunu geçmiş anılarında görebiliyordum. Ares'i hiç sevmemişti.

"Kuzey Sahili Krallığının varisi Prens Pehord" diyerek anons yaptığında muhafız, düşüncelerim dağıldı.

"Söyle bakalım bu kim?" dedim tahta geri oturduğumda.

"Buz Prens olarakta bilinir, ülkesi kar altında sürekli efendim. Oldukça savaşcı bir yapıya sahiptirler, çok uzun mesafe olduğu için iki Krallık arasında anlaşma ya da görüşme olmadı daha önce."

Boyu iki metreye yakın olan adam sol elini kalbine koyup gözlerime bakarak önümde eğildi. Başımla onayladığımda kalktı. Sacları uzundu, iki yandan örgü yapılıp, tepeden toplanmıştı. Diğer Prenslerin aksine üstünde kahverengi deriden yapılma pantolon ve üstünde de kürkten yelek vardı. Amazon kaçkını diyebilirdik kısaca.

"Huzurlu bir yaşam dilerim Prenses" dediğinde sesi oldukça kaba deliyordu. Emretmeye alışık bir adam için kibar konuşmak zordu sanırım.

"Teşekkür ederim, size de huzurlu bir yaşam dilerim" dedim. Sanırım bu halkının söylediği bir deyimdi.

"Oturmaz mısınız?" diyerek sandalyeyi gösterdim. Ayağa kalkıp yanına doğru gittiğinde adamın göğsüne ancak geldiğimi fark ettim.

"Gerek yok. Benim halkım için uygun bir eş adayı değilsiniz" dediğinde neredeyse gülecektim, ilk defa reddediliyordum.

"Ah peki o zaman" dedim.

"Üzülmeyin bizim eşlerimiz en az yedi, sekiz çocuk doğuruyor ve sizde o ışığı göremedim." Af buyur?

"O zaman siz kendinize başka bir damızlık pardon eş bulursunuz. Çıkabilirsiniz" dedim.

Buz Prens dediğimi anlamasa da başını sallayıp çıktı. Sana çocuk verecek kadına acırım ben öküz! Birde arsız arsız yedi, sekiz çocuk diyor. Kolaysa sen çıkart o kadar çocuğu diyeceğim, sonra savaş başlayacak. Derin bir nefes al Gül, geçecek bunlar.

"Az kaldı, sabredin" dediğinde ofladım.

"İsmin nedir?" Karşısında durup sorduğumda şaşırdı. Artık hizmetli ya da şu kız demek istemiyordum.

"Elyesa efendim. Daha önce hiç ismimi sormadınız iki yıldır hizmetinizdeyim."

Aslında iyi biri olmayabilir misin Rose?

Bu zamanın şartlarına bakarak, belki de ayak uydurdu. İki yıldır yanında olan kıza ismini bile sormamakta neydi? Ne diye sesleniyordu acaba? Rose olmak sanırım, sandığım kadar kolay olmayacaktı. Daha önceki gelişimde Arel ile evlilik aşamasında olduğumuz için herkesin dikkati dağınıktı ayrıca Arel ve Ares beni birçok kez pot kurmaktan kurtarmıştı. Şimdiyse yalnızdım.

"Batı Krallıklarının Prensi  Ares" diyerek takdim etti muhafız sıradaki Prensi. Karanlıklar Prensini.

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Şu ana kadar oy vermediyseniz geri dönüp oy verin lütfen.

Emeğe saygı.

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now