Bölüm 14/🤴👸🐉

14.8K 1.5K 111
                                    

Arel'in seslenmesiyle sokağın başında park ettiği arabasının önünde olduğunu gördüm. Ona doğru ilerlemeye başladım, dünden sonra nedense aramızda arkadaşlık gibi bir bağ oluştuğunu düşünüyordum. Komşu olduğumuz içinde okuldan sonra da karşılaşacaktık.

"Olur" dedim sanki daha önce arabasından inerken yabancıların arabasına binmem bir daha diyerek laf atan ben değilmişim gibi. Açıkçası bunu Arel'in de takacağını zannetmiyordum. Yoksa dün tekrar aynı uyarıda bulunmazdı bana.

Arabaya bindikten sonra Arel arabayı çalıştırdı. Yola çıktığımız da radyoyu açtığında sevdiğim bir şarkı çıkınca gülümsedim. "Nasılsın? Dün biraz başın ağrıyordu" diyerek konuyu açtı.

"İyiyim anlık bir şeydi. Bazen bir şeye kafamı çok fazla takınca oluyor öyle." Sıradan bir şeyden bahseder gibi geçiştirmiştim. Ares'e dokunduğum zaman gördüğüm halüsinasyonu birine bahsedersem bana deli gözüyle bakacağına emindim. Üstelik yeni tanıştığım birisiyse bu kişi.

"Sevindim iyi olmana. Bugün dersim erken bitiyor. Çalışmalar için sende müsaitsen beraber bakalım diyorum." Tabletimi yanıma aldığım için sorun olmazdı. Bugün notları kaydetmiştim.

"Tabi uygunum bende ama dersem beşte bitiyor" dedim tüm gün dersim olduğu için.

"Sorun değil beklerim." Bana bakıp kurduğu cümleyle gülümsedim.

Okula geldiğimiz de arka tarafta hocalar için ayrılan yere park etti Arel arabayı. Çantamı alıp kapıyı açıp, arabadan indim. Arel'de arabadan inince beraber yürümeye başladık.

"Teşekkür ederim getirdiğin için."

"Aynı yere geliyoruz nasıl olsa. Ders programına bakarız uyan günlerde beraber geliriz."

Başımı eğmiş, hafif bir tebessümle söylemişti. Gözlerindeki mavi renk bir ton daha açılmış gökyüzünü anımsatıyordu şimdi. Saçları güneşin etkisiyle daha parlak görünüyordu. İstemsizce aklıma masallar geldi. Bir peri masalından fırlamış beyaz atlı prens gibiydi.

"Rose" dediğinde dikkatim dağıldı.

"Neden Rose dedin?" dediğim de birden gözlerini kapatıp açtı. Kaşları yukarı kalkarken, elindeki çantasını tutan ellerinin sıkıca kavradığını fark ettim.

"Uzun zaman İngiltere'de kaldım. Beynim otomatik olarak çeviriyor kelimeleri. Bence Rose'da sende çok güzel duruyor. Rahatız olduysan bir daha söylemem." Hafif bir tebessüm dudaklarına eşlik ederken kelimeleri bulmakta zorlanıyoruş gibiydi.

"Sanırım hoşuma gitti sonuçta ikisi de aynı anlama geliyor. Sorun değil" dedim gerginliği azalsın diye gülümseyerek.

Ön bahçeye çıkarken etraf kalabalıktı. Herkes bir yöne bakarken bende bakışlarımı etrafta gezdirdim. Baktığım yerde bir yanlışlık mı var derken görüş açıma girdi. Bahçedeki banklardan birine oturmuş yanındaki baştan aşağı siyah tüylerle kaplı köpeğin başını okşuyordu. Köpek gören kişinin korkacağı kadar büyüktü ve hiç insan canlısı durmuyordu. Burada ne işi olduğunu düşünüyordum.

"Hey dostum buraya köpek getirmek yasak. İnsanları korkutuyor" diye birisi seslendiğinde hafif bir şekilde başını kaldırdı.

"Sende mi korkuyorsun yoksa?" Uzakta olduğum için ifadesini seçemesem de alaylı olduğuna emindim.

"Saçmalama" diye konuştu yine aynı kişi. Yüzünü kalabalıktan dolayı göremiyordum, büyük ihtimalle sırtı bana dönük olduğu içindi. Ses tonundaki kararsızlığı anlamıştım, korkuyordu.

"Eğer korkmuyorsan dokunabilirsin o zaman. Dokunursan, göndereceğim" dediğinde herkes bir adım geri attı.

Yanımda duran Arel ise sesli bir nefes verimişti. Hoşuna gitmediği belliydi bu durumun. Sonunda önde tek başına kalan kırmızı tişörtlü çocuğun gerginliği belli oluyordu. Arel büyük ihtimalle müdahale etmek için ilerlemeye başlamıştı.

Ares'in yanındaki köpek çocuğa hırladığında birkaç kız çığlık bile atmıştı. Adımlarım beni sanki oraya gitmem gerekiyormuş gibi ortaya sürükledi. Arel, kırmızılı çocuğun kolundan tutmuş, köpeğe daha fazla yaklaşmasını engellemişti. Ben onların biraz arkasında gözlerimi Ares'e çevirmiş tepkisini izliyordum.

Bankta rahat bir şekilde oturmuş, tek kaşını kaldırıp meydan okuyan bir ifadeyle bakıyordu. Köpek ise tam onun dizlerinin dibinde oturmuş, kulaklarını dikerek, sabit bir ifadeyle gözlerini karşısındaki kırmızılı adama dikmişti.

"Köpeği çıkart buradan. Onun için uygun bir yer değil." Arel doğrudan Ares'e bakarak kurduğu cümleyi net bir şekilde duymuştum.

"Öyle mi? Peki, hadi onu buradan çıkart çünkü ben yapmayacağım." Geriye yaşlanırken, dudağının kenarı hafifçe kalkmıştı. Aralarındaki gerginliği  bilmeyen birisi bile anlardı şu anda.

Arel bir adım ileriye attığında köpek ayağa kalkmış büyük dişlerini göstererek havlamıştı. Ben bile yerimden zıplamıştım. Köpek ona doğru ilerlediğinde ise öne çıkıp Arel'i geride bıraktım. Kalbim boğazımda atarken köpek hızla üstüme koştu.

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now