Bölüm 43/🤴👸🐉

10.6K 1.3K 160
                                    

Suyun sesi artık çok yakından gelirken çarpacağımızı düşünüyordum. Evimi düşündüm, ne kadar da mutluydum kendi halimde ki dünyamda. Küçük evim bana yuva olmuştu, şimdi kendi yatağımda uyanmış olacaktım. Ares'in kolları benden ayrılırken bedenim titredi, gözlerimizi sıkıca kapattım.

Gözlerimi açtığımda elime değen yumuşaklıkla etrafıma bakındım. Evimde, odamdaydım! Allahım şükürler olsun kurtulmuştum. Hızla yataktan kalkıp kapıya doğru ilerledim. Ares geri dönmüş müydü, Arel ne olmuştu? Kapıyı açtığım anda ikisini de karşımda buldum.

"Sana ne oldu böyle?" diye sordum sırılsıklam olmuş Ares'e bakarak.

"Sen benden önce geçtin kapıdan, ben önce suyla kısa bir görüşme yaşadım." diyerek ellerini iki yana açtı.

Kapıdan çekildiğimde ikiside içeriye girdi. Arel sessiz bir şekilde salonumdaki koltuklardan birine oturdu. Ares'e havlu vermek üzereydim ki kısa bir el hareketiyle tamamen kurumuştu. Ah büyü bunu unutmuştum. Arel'in karşısındaki koltuğa da kendisi oturdu.

"Sanırım konuşmamız gerekiyor ama önce bir kahve içmeliyim" dedim.

Mutfağa kaçarken kimseye söz hakkı tanımamıştım. Su ısıtıcının düğmesine bastıktan sonra üç tane kupa çıkarttım. Hazır kahve yapacaktım, en acil şekilde kafein almam gerekiyordu. Üstüne su doldurduğum kupaları kahveyle karıştırdım. Tepsiye kupaları koyduktan sonra mutfaktan çıktım. Salona girdiğimde ikisi de bıraktığım gibi karşılıklı oturuyordu.

Düğünden kaçıp damada kahve ikram eden ilk gelin olarak tarihe geçebilirdim artık. Arel tepsiden kahvesini aldığında Ares'e uzattım. Kendi kahvemi de aldıktan sonra cam kenarındaki tekli berjere oturdum. Kahvenin kokusunu içime çektikten sonra yudumladım. Şimdi kendimi çok daha iyi hissediyordum.

"Nasıl çıktınız oradan?" Arel'in sesiyle bu konuyu bende bilmediğim için sessiz kaldım.

"Annemin, Gül'ü neden o köprüye götürdüğünü düşünüyordum. Sonra Gül'ün bu dünyadan oraya geçtiğinde ilk orada olduğunu hatırladım. Şelâle, kapı görevi görüyordu gelmiş ve gelecek arasında" dediğinde Ares aslında her şeyi planladığını da anlamıştım. Beni oraya götürürken amacı ölüme atlamak değil, kurtarmaktı.

"Bunu bana neden söylemedin?" Arel'in kızgın çıkan ses tonuyla elimde olmadan gerildim.

"Orada onu vazgecirmeye çalışırken mi söyleyecektim? Ölüme götürdüğümü düşünüyordum Gül'ü, yanına gelmesi için ikna etmeye çalışıyordun. Ben onu senden daha çok düşünüyorum, bir şeylere mecbur bırakmıyorum!"

Kaşlarım çatılırken Ares'in sözlerini düşündüm. Arel beni hiçbir şeye mecbur etmemişti ki, düğün zaten önceden planlanmıştı. Kafam karışırken bakışlarımı Ares'e çevirdim. Bana bu zamana kadar hiç yalan söylememişti, aksine hep gerçekleri görmem için çabalamıştı.

"Ne mecburiyeti?" Bu sorunun cevabını da vereceğine emindim.

"Sana gelmeden öğrendim bende Gül, düğünü erkene çeken aslında Arel'miş. Sevgili kardeşim seninle evlenmek için Kral ve Kraliçeyi düğünü öne alma konusunda ikna etmiş."

Duyduklarımla birlikte Arel'e döndüğümde inkar etmedi. Gözlerini benden kaçırdığında gerçek olduğunu net bir şekilde anladım. Arel ben istememe rağmen bunu bölmesine rağmen bunu yapmıştı. Elimdeki bardağı sehpanın üstüne bıraktım. Bana aşık olduğunu her zaman hatırlatan bu adamdı ama o bana aşık değildi. Ona şimdi eski Rose'u getirsem ve desem ki seç ben mi o mu, Rose'u seçerdi, Gül'ü değil.

"Neden?" diyebildim sadece.

"Evlenirsek, geçmişi hatırlarsın diye düşündüm. Eğer eşim olursan zihnindeki perde kalkar beni, aşkımızı hatırlarsın diye umdum. Sana söylediğim gibi Rose, bu gerçek bir evlilik olmayacaktı ama en azından yanımda olacaktın."

Her kelimesi beni dahada sarsarken, gerçekten bunu aşkı için yaptığını biliyordum. Arel, bir zamanlar aşık olduğu kadın geri istiyordu ama ben o değildim. Bunu artık ona da söylemem gerekiyordu çünkü böyle giderse sadece kendisini değil benide umutsuzluğa sürükleyecekti. Ben hatırlamadığım bir aşkın acısını çekmek istemiyordum.

"Ares bizi yalnız bırakır mısın lütfen?" dediğimde yerinden kalkıp kapıya doğru yürüdü. Kapıyı kapattıktan sonra bakışlarım Arel'e döndü. Ares'in yanında konuşup onu incitmek istemiyordun.

"Arel, benim ismim ne?" dedim.

"Rose" derken gözlerimin içine baktı.

"Hayır, benim ismim Gül. Sen bana Rose diyorsun diye ben o değilim. Dış görünüşüm onunla aynı olabilir ama bize bir bak. O saraylarda büyümüş bir Prenses ben normal, sıradan biriyim. Rose'un kendi anıları ve hayatı vardı, aşık olduğu bir adam vardı. Benimde kendi hayatım ve anılarım var ama ben kimseye aşık değilim. Rose o gün öldü Arel, senin kollarında ölen kadın ben değilim. Benim ismim Gül."

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now