Bölüm 34/🤴👸🐉

11.2K 1.3K 80
                                    

Ares gittikten sonra öylece dikildim pencerenin önünde bir süre. Ne olduğunu anlamak istiyordum ama o kadar anlamsız geliyordu ki bana, sanki düşünmesem daha kolay olacaktı her şey. Derin bir nefes verip, giysi dolabına ilerledim. Bugün rahat bir şeyler giymek istediğim için en az kabarık olmayan sade bir şeyler baktım. Siyah bir elbise dikkatimi çekince askıdan çıkarttım.

Oldukça sade model düz siyah elbiseyi yatağın üstüne koydum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oldukça sade model düz siyah elbiseyi yatağın üstüne koydum. Üstümdeki uzun geceliği çıkartıp, elbiseyi giydim. Üstüne kemeri renginde altın bir madalyon taktım. Aynada kendime baktığımda diğer dünyada siyah rengini ne kadar çok kullandığımı hatırladım. Burada ise sürekli gökkuşağı gibi rengarenk giyiniyordum. Saçlarımı tarayıp, açık bıraktım. Bugün tamamıyla sade olmak istiyordum, eski hayatımı özlüyordum.

Kapı tıklatılıp açıldığında görevlilerden birisi, Kraliçenin beni ön bahçede beklediğini söyledi. Bende görevliyle birlikte odadan çıkıp, ön bahçeye ilerledim. Kraliçeyi büyük bir çiçek demeti yığının önünde birkaç kişiyle konuşurken buldum. Yanımdaki kişiye gidebileceğini söyleyip, Kraliçeye doğru ilerledim. Ne gariptir ki Arel'in annesi beni gerçekten seviyordu, Ares'in annesi ise nefret ediyordu. Bu Kraliçe arasında neler olduğunu öğrenmek için bir şeyler yapmalıydım.

"Ah Rose, bende seni bekliyordum. Düğün için çiçek seçimleri yapmamız gerekiyor. Hangilerini tercih edersin tatlım?" Gülümseyerek sorduğunda bende tebessüm ettim. Bu sıcak tavrı en azından beni germiyordu.

"Lilyum ve ortanca bence harika olacaktır" diyerek elime biraz lilyum birazda ortanca alarak, Kraliçeye gösterdim.

"Lilyum ve ortanca bence harika olacaktır" diyerek elime biraz lilyum birazda ortanca alarak, Kraliçeye gösterdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Mükemmel, gelin çiçeğini de böyle tasarlayabiliriz. Bir gelinin en önemli aksesuarı" diyerek oldukça beğeniyle yanıt verdi.

Düğünü bizzat Kraliçe düzenlediği için her şeyin en ince ayrıntısına kadar dikkat ediyordu. Bende yüzünde zorlama olmamasına dikkat ettiğim bir gülümsemeyle duruyordum. Çiçekleri gerçekten çok seviyordum, bu yüzden onlarla ilgilenmek bana huzur veriyordu. Elime küçük bir buket yaptım rengarenk çiçeklerden odamdaki vazoya koymak için.

"Anne Rosu bence yorulmuştur, biraz araya ne dersiniz hanımlar."

Çiçeklere öyle dalmıştım ki Arel'in sesini duymasam burada olduğunu anlamazdım. Başımı kaldırıp, gülümseyerek bana bakan adama, tebessüm ettim. Beni kurtarmaya gelmişti annesinin elinden. Bu iki prenste annesinden beni kurtarmaya çalışıyordu ama bir farkla. Birisi öldürmekten diğeri sıkılmaktan.

"Ben çok eğlendim Archie, üstelik harika çiçekler keşfettim" dedim nazik bir şekilde. Kraliçenin yanında kaba olmak istemiyordum çünkü geçmişteki Rose ile Kraliçe çok iyi anlaşıyordu.

"Gördün mü oğlum? Rose durumdan gayet memnun" diyerek gülümsedi Kraliçe, oğluna.

"Hadi gel Rose, anneme kalsa bütün gün seni düğün için yanında gezdirip durur. Daha 5 gün var, hazırlıklar için yeterince uzun bir zaman." Arel'in sesiyle yüzümdeki gülümseme silindi.

5 gün? Buraya geleli 2 gün olmuştu ve ben Arel ile evlenmeye gün geçtikçe daha fazla yaklaşıyordum. Kapıyı bulmak bir yana giderek uzaklaştığımı hissediyordum. Ben ne yapıyordum burada? Düğün için çiçek seçmekte neydi? Bir an önce evime, kendi dünyama dönmem gerekiyordu.

"Tamam tamam, hadi gidin." Kraliçenin izniyle Arel ile birlikte yürümeye başladık. Elimdeki çiçek güneyine kaydı bakışlarım, çok güzeldi.

"Kate, buraya gelir misin?" Arel'in seslenişiyle arka bahçeye girmek üzere olan kız geri döndü. Yanımıza gelince saygıyla selam verdi.

"Buyurun efendim."

"Rose çiçekleri odana bırakmak için Kate'e verebilirsin. Bir yere uğrayacağız." Bana bakarak kurduğu cümleyle başımı sallayıp, çiçekleri Kate'e uzattım.

Kate çiçekler ile saraya doğru uzaklaşırken, Arel ile ben yine ormanın sınırına doğru ilerledik. Birisinin bizi dinlemesini istemediği için uzakta konuşucağımızı anladım, sessiz bir şekilde Arel'i takip ettim. Ormanın içine girdiğimiz de rahat bir elbise giydiğime şükrediyordum, elbisenin eteklerini kaldırmak zorunda değildim en azından. Şelaleye geldiğimiz de buraya ne kadar da sık geldiğimi düşündüm. Hatta ilk anda kendimi burada bulmuştum.

"Arel ne konuşacağız? Yoksa kapının yeriyle ilgili bir şey mi öğrendin?" Sorularımla Arel bana doğru döndü.

"Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyor musun Rose?" Sorusuyla birlikte kaşlarımı çattım.

"Sen Rosu'u seviyorsun Arel, ben Gül'üm."

Devam edecek...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin