Bölüm 60/🤴👸🐉

10.3K 1.3K 135
                                    

"Hayalet görmüş gibisin?" Alaycı ses tonuyla yutkundum. Küvetin kenarını elimle sıkarken gözlerini dikmiş halen bana bakan Rose'u kabullenmek istemiyordum.

Ve evet, hayalet görmüştüm.

"Sen gerçek değilsin, derin bir nefes alacağım, beynimi sakinleşireceğim sonra yok olup gidecek." Dışarıdan deli gibi göründüğüme emindim.

"Hayır, gitmeyeceğim. Şimdi içeriye geçiyorum sende benim arkamdan geliyorsun. Konuşmamız gerekiyor sahte Prenses." Yaslandığı duvardan ayrılıp, odadan çıktı.

Şaşkınlıkla ağzım açık kalmıştı. Rose olmuştu peki nasıl burada olurdu? Her şey normal sanki de buna şaşırıyorum. Küvetten çıktığım gibi, kenara bıraktığım kumaşı bedenime sardım. Saçlarımda sular damlarken, umursamadan odaya girdim. Benim biraz önce oturduğum koltuğa oturmuş, içeri girmemle bana doğru dönmüştü.

"Boyutlar arasında yer değiştiriyorsun, Prenses oluyorsun buna şaşırmıyorsun. Yerine geçtiğin kaşını karşında görünce mi şaşırdı?" Şu an aynaya bakıyor gibiydim ama onun ses tonu daha kibirli ve alacıydı.

"Ares bana senin öldüğünü söyledi, bu nasıl mümkün oldu?" Karşısında ki sandalyeyi çekip oturdum.

"Yüzüme bakmayı bırakıp, üstüme bak. Benim kadar zekiysen anlarsın."

Bakışlarım kıyafetlerine kaydığında yutkundum. Üstünde benim kıyafetlerim vardı. Kendi dünyamda giydiğim kot pantolonlardan biriyle, kapşonlu siyah bir sweat giyiyordu. Ben onun dünyasına geçerken, o benim dünyama mı geçmişti? Gözlerimin önünden burada olduğum zaman geçerken anladım.

"Bu zamanda sen yaşıyordun, ölmemiştin. Ben senin yerine geçince sen de benim yerime geçtin." Bu inanılmaz bir şeydi.

"Aynen öyle ama tek farkla. Bütün yaşamımı yüzyıllar önce doldurduğum için ölene kadar başıma gelecek her şeyi biliyorum. O yüzden bana yardım edeceksin ve her şeyi değiştireceğiz." Rose ayağa kalkıp odanın içinde yürümeye başlamıştı. Dolaptan çıkarttığı birkaç parça kıyafeti bana doğru uzattı.

"Bunları giymeyi her zaman sevmişimdir, üstümde güzel duruyor. Giyin" dediğinde elindeki kıyafetleri aldım. Rose arkasını dönerken hızlı bir şekilde üstümü giydim.

"Giyindim" dedim elbisenin fermuarını çektikten sonra. Rose bana döndüğünde yüzünde memnun bir gülümseme vardı.

"Güzel, şimdi Gül bana buraya geldiğin andan itibaren her şeyi anlatıyorsun. Hizmetlilerden birine böğürtlen çayı iste, senin dünyanında ki berbattı" diyerek yüzünü buruşturdu.

Rose ile ortak yönlerimizden biriydi bu sanırım. Bende en çok böğürtlen çayını severdim. Kapıda bekleyen muhafızlardan birine böğürtlen çayı ve su istedim. Çay için tek bardak gelecekti, şu bardağını kendim için istemiştim. Saray büyük olduğu için bardakla değil direkt kaynattıkları demlikle getiriyorlardı soğumaması için. Rose geride kalmış, kimseye görünmemişti bu süre içinde. Çaylarımız kısa süre içinde gelmişti. İkimizde birer bardak alıp, karşılıklı oturmuştuk.

"Nasıl gelebildin peki buraya? Ben ilk geldiğimde çıkmam günlerimi aldı. Üstelik çıkış yolu hiç eğlenceli değildi." Aklımda ki soruyu sorarken, şelaleden atmadığım geldi aklıma.

"Burada ki günler diğer dünyada dakikalara eşit geliyor. Yani çok fazla kalmadım senin aksine, bir ya da iki saat kalıyordum sen burada günlerce kalırken. İlk keşfettiğimde panik oldum, günlükler için teşekkür ederim bu arada onlar sayesinde tüm olanlara bir anlam verebildim."

Çayından bir yudum alıp, bana üstten bakış attığımda neye şaşıracağımı bilmiyordum. Aklımı kaçırmamak için tuttuğum günlükleri yeni hatırlamıştım. Bunu okumasına kızmak istesem bile sonuçta özelimdi, ne durumda olduğunu düşününce vazgeçtim. En azından benim gibi günlerce burada kafayı yememişti.

"Ares biliyor mu bunu?" Beni buraya getiren oydu çünkü, dileğimi gerçekleştirmişti.

"Ah hayır aptal aşık olan Kara Prens'in aklına bile geldiğimi sanmıyorum. Neden Ares'i sevmediğimi merak ediyorsun değil mi?" Rose yüzünde küçük bir gülümsemeyle Ares'ten bahsettiğini içimi bir kıskançlık kapladı. Ares'in aşık olduğu kadın gerçekte oydu sonuçta.

"Neden seçmedin? Arel ile evlersen bile sadece bu sarayın Kraliçesi olacaktın. Arel'in annesi ve babası hayatta sonuçta. Ares'i sevseydin bütün bu diyarın Kraliçesi olurdun. Kusura bakma ama burada hakkında çok şey duydum. Gücü sevdiğin de bunlardan birisi." Tek kaşımı kaldırıp, bacak bacak üstüne attım. Kibirli olduğunu biliyordum.

"Ares beni sevmiyordu çünkü. Onun derdi babasıylaydı. Arel'i her zaman kıskandı. Ares ondan çok daha iyi olmasına rağmen bir piçti. Evlilik dışı doğanlar, tahtta söz sahibi olamaz. Ares babasının tahtına oturmak için benimle evlenmek istedi."

Rose'un gözleri geçmişe dalarken buna inanmıyordum. Eğer gerçekten onu hiç sevmediyse nasıl olurdu da bu kadar yıl beklerdi? Arel ile evlenmesine karşı olsaydı sadece Rose'u hayata döndürmek için bu kadar uğraşmazdı.

"Yalan söylüyorsun, o sana aşık. Neden beklesin bunca yıl, neden seni tekrar bulmak için uğraşsın?" Sinirle bardağımı masaya bıraktım. Benden önce olmuştu bunlar, şimdi olsa Ares'in oyunu derdim ama değildi.

"Ares'e yapılan lanet hakkında ne biliyorsun Gül?" Rose'un sorusuyla olduğum yerde kaldım.


Bu haftanın bölümlerinin sonuna geldik. Gelecek hafta görüşmek üzere.

Lütfen şu ana kadar oy vermediyseniz, geri dönüp oy verin.

Emeğe saygı...

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now