Bölüm 65/🤴👸🐉

11.4K 1.3K 276
                                    

Sezon Finali

Ares annesinin yaşama ihtimalini söylediğim an sessizleşti. Düşünüyordu, parçaları birleştiriyordu ve bunun gerçek olma ihtimalini değerlendiriyordu. Annesini tanıdığı için benden daha iyi durumu anlıyordu. Açıkçası kendi oğlunu lanetleyen o kadından her şeyi beklerdim.

"Eğer halen yaşıyorsa bu dünyada olduğuna eminim. Diğer zamana geçiş yaparsa orada sıkışıp kalacağını biliyordur Rose ve sen gibi."

En sonunda derin bir nefes verip konuştuğunda bu fikir onun da aklına yatmış gibiydi. Karşısında durduğumda kendimi topladım ve gözlerine baktım. Uzun zamandır aklımı karıştıran o soruyu sordum.

"Aslında sana sormak istediğin bir soru var. Bunu daha yumuşak nasıl sorabilirim bilmiyorum o yüzden direkt soracağım. Annen nasıl öldü Ares?"

Gözlerine baktığımda derin bir hüzün geçti. Her şeye rağmen annesini sevdiğini biliyordum. Bundan önce Ares ve annesinin ilişkisini bilmiyordum ama kötü Kraliçe oğlunun üzülmesine asla dayanamıyordu. Rose'u ve beni sırf Ares'i üzdüğümüz, onu seçmediğiniz için öldürmeye çalışmıştı. Beni şelaleden atmasını sanırım ömrüm boyunca unutmayacaktım. İblis bir kayınvalide kulağa pek sıcak gelmiyordu zaten.

"Annemin nasıl öldüğünü bilmiyorum çünkü orada değildim, sadece bana söylenenleri biliyorum. Beni bir göreve göndermişti, iki Krallık arasında savaş çıkmıştı ve birisi bizim müttefikimizdi. Yardım istediler, Kraliçe de ordunun komutanı ben olduğum için görev emri verdi. Savaşın bittiği gün haber aldım. Biz ölümsüzdük, tamam ölüyorduk ama bunun için aşık olduğumuz kişinin göz yaşı gerekiyordu. Bana söylenen düşman Krallıklardan birisi babamın gözyaşını almış ve annemin içtiği suya karıştırmış. Annemin herkesin gözü önünde küle dönüşmesiyse kanıttı. Geriye hiçbir iz kalmamıştı. Savaştan çıkmıştım ve halk umutsuz duruma düşmeye başlamıştı. Tahtta tek varis olduğum için Kraliçe'ye cenaze töreni düzenledim ve halkım için çalıştım."

Ares'in anlattıklarından sonra kesinlikle emin olmuştum. Annesi ölmemişti. Elinden tutup yatağın üstüne oturduğumda, yanıma oturdu. Gözlerine bakarak derin bir nefes aldım ve Rose'la düşündüğümüz her şeyi anlatmaya karar verdim.

"Ares annen seni lanetledi, burası doğru ama seni, Rose'u öldürmen için lanetledi. Sis perdesi arkasından izlediğin her şeyi annen yönetti. Rose ve Arel'i kuleye hapis eden de oydu. Sen başından itibaren suçsuzdun. Rose ölünce lanetin kalktı. Gözyaşı ile ölme meselesine gelince bu lanet sana değil bize yapıldı. Rose seni değil Arel'i öldürebilir, ben seni öldürebilirim. Annen yaşıyor Ares, beni lanetleyecek kadar yakınımızda üstelik."

Anlattığım her cümlede Ares'in bedeni biraz daha gerildi. Biliyordum o da kabullenmişti bu durumu artık. İkimizde farkındaydık, bu dünyada ya da diğer dünyada fark etmiyordu. İblis Kraliçe hayatımızı mahvediyordu.

"O benim annem, tamam kabul ediyorum kötü biriydi ama bu kadar ileri gitmiş olamaz."

Ares ayağa kalktığında odanın içinde bir ileri bir geri gidip duruyordu. Onu ikna etmeye çalışmadım çünkü bu kadar ileri gittiğini ikimiz de biliyorduk. Sadece kendi içinde kabullenmesi biraz daha uzun sürecekti. Bu onun için daha zordu. Yıllardır bir yalanı yaşamıştı. Annesinin öldüğünü kabullenmişken yıllarca şimdi tam tersini öğrenmek onda iz bırakacaktı.

"Kraliçenin evlendiği üvey baban, onu hiç görmedin mi peki? Yani biz ona gidiyorduk, demek ki nerede olduğunu biliyordun."

Kraliçenin bir kukla gibi oynattığı üvey babasının nedense bunlarla bir ilgisi olduğunu düşünüyordum. Sonuçta o aşık bir adamdı ve en tehlikeli insan aşık insandı. Kendimden biliyordum. Aşkın gözü kör dedikleri doğru bir tespitti. Ben Ares için birçok şeyi göze almış ve görmezden gelmiştim. Peki bunu her aşık yapar mıydı?

"Halen geçmişte hayatta olduğu dışında bir şey bilmiyorum. Annem öldükten sonra Krallığı bana bırakıp gitti. Dağlarda bir mağarada yaşadığını, ölümü beklediğini biliyorum sadece. Ayda bir kez, üç nöbetçi yanına gidiyor. Yemek, temiz su ve kıyafet götürüyorlar. Bu kadarını ona yapmaya borçlu hissettim kendimi. Nöbetçilere her defasında yüzünü göstermeden sadece getirdiklerini bırakmalarını söylüyormuş mağaranın içinden. Onlarda Kralın emrine karşı gelemedikleri için çünkü halen bekardım ve Krallık konumu bana geçmemişti, dediğini yapıyorlardı. Krallıklar yıkılınca, ortadan kayboldum. Ortaçağ kapandı, yeni çay açıldı. Yüzüm unutulsun ve hatırlanmasın diye hep kuytularda gezdim. Ölümsüzlük bir hediyeden çok benim için bir lanet olmuştu."

Ares hakkında bilmediğim o kadar fazla şey vardıki, bazen bunu çok düşünüyordum. Bunca yıl tek başına ne yaptığını, nasıl beklediğini, geçen yıllar boyunca nerelere gittiğini, hepsini öğrenmek istiyordum ama öncesinde yaşamam gerekiyordu. Yaşamasam hiçbirinin önemi kalmayacaktı.Odanın içinde zil sesi yankılanırken Ares ile gözgöze geldik.

"Sevde geldi kesin, bugün önemli bir dersimiz vardı."

Oturduğum yataktan kalkıp kapıya doğru ilerledim. Ares'te benimle birlikte geldi, kapıyı açarken arkamda duruyordu. Kapıyı açtığım an şaşkınlıkla kaldım bir an.

"Anne" dedik Ares'le ikimiz de aynı anda. Başımı çevirip Ares'e baktığımda neden bu dünyada beni büyüten anneme, anne dediğini merak ediyordum.

Sezon Finali.

1 ay Wattpad'e ara veriyorum. Yorgunum, dinleneceğim, aileme biraz daha vakit ayıracağım ve bomba gibi geri döneceğim.

Bölüm atacağım zaman Deein_Deniz hesabımdan duyuracağım. Takip ederseniz bildirimlere en önce siz ulaşırsınız.

10 Şubattan sonra görüşmek üzere.

Bölümlere oy vermeyi unutmayın lütfen. Emeğe saygı.

Seviliyorsunuz.

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now