Bölüm 1/🤴👸🐉

68.9K 2.7K 711
                                    

Karanlık bir koridorda hiç durmadan koşuyorum. Nefesim ciğerlerimi doldururken içimde bir boşluk büyüyor. Kendimi tamamlanmamış ve yarım hissediyorum. Sanki eksik parçası sona kalmış bir puzzle gibi.

Sonra mavi gözler beliriyor beynimin ücra köşesinde bana bir şeyler hatırlatmak ister gibi. Sessizliğin içinden çıkıp geliyor bir ses ve fısıldıyor usulca kulağıma;

"Korkma ben buradayım!"

Sıçrayarak uyandığımda nefes nefeseydim. Elimi kalbimin üstüne koydum, çok hızlı atıyordu. Pencereden içeriye dolan ince ışıkta toz taneleri dans ediyordu. Gözlerimi kısıp, odaklanmaya çalıştım. Kenarda duran sehpanın üstünde dün gece yarısını içtiğim kahve fincanım kendini belli etmek istercesine güneşin yansımasını üstünde taşıyordu.

Yataktan kalkıp, saate baktım. Bugün konferans vardı ve geç kalmak istemiyordum. Hızlıca bir duş alıp, saçlarımı taradım. Dün gece paradoks üstüne olan kitapla saatin farkına varmamış neredeyse gün ışırken uyuya kalmıştım. Kitabı kütüphaneme kaldırıp, giysi dolabıma yöneldim.

Siyah bir kot pantolon, kırmızı, üstünde siyah yazıyla 'I'm running away from myself' yazan tişörtümü giydim. Bahar ayları havalar ısındığı için rahattım. Elime aldığım yağmurluk ve ders kitaplarım ile birlikte odadan çıktım. Öğlen saatlerini bulmuştu uyanmam.

Tek başıma yaşadığım bir oda bir salon evim bana fazlasıyla yetiyordu. Hayattan tek beklentim bu ara okulumun son dönemini bitirmek ve mezun olmaktı. Evden çıkıp, otobüs durağına ilerlerken kulaklığımı taktım. Müzik listemi başlattığım anda en sevdiğim şarkılardan biri çıkınca içimden eşlik ettim.

Gelen otobüse bindiğimde boş olmasıyla hızla en arka taraflara ilerleyip, cam kenarına oturdum. İçimde yine o garip his vardı. Sanki bir çift göz üstümdeydi. Otobüsün içini incelemeye başladım. Bir kadın ve iki çocuk sol çaprazımda oturuyordu. Çocuklardan küçük olan sürekli bir şeyler soruyor ve annesi sabırla cevap veriyordu. En önler de yaşlı bir çift sessizce oturuyordu. Beş kişilik okulu asan öğrenci grubu ise gülerek konuşuyorlardı.

O an arkama bakma ihtiyacı ile doldum. Omuzlarımın gerisinde başımı çevirdiğimde benim gibi cam kenarına geçmiş birisi daha vardı. Yüzünü kaplayan siyah yıpranmış beyzbol şapkası, baştan aşağı giyindiği siyah rengiyle dikkat çekiyordu. Siyah gömleği ve kot pantolunu ile çarpıcı görünüyordu. Elindeki kitaba bakarken yüzü görünmüyordu ama ellerinin beyazlığı dikkatimi çekmişti. Bu kadar siyah olan birisi için fazla beyazdı.

Bakışlarım elindeki kitaba kaydı. 'Uğultulu Tepeler' en sevdiğim kitaplarından biri olduğu için dikkatimi çekmişti. Adama daha fazla bakmanın saygısızlık olacağını ve dikkat çekeceğini düşünerek, yan tarafıma dönüp pencereden bakmaya devam ettim. Hafiften yağmur atıştırmaya başladığını görünce de elimdeki yağmurluğu giydim otobüsten inerken. Arkaya doğru hızlı bir bakış attığımda orada kimse olmadığını gördüm. Sanırım benden önce inmişti.

Hızla üniversiteye girip, kafeteryaya ilerledim. Kahvaltı yapmadığım için tost ve kahve alıp oturdum. Telefonuma gelen bildirim ile hızla tostumu bitirip, kahvemi içtim. Konferans salonuna girdiğimde Sevde bana el sallayarak yerini belli etti.

Üniversite hayatım boyunca olan tek arkadaşıma doğru ilerledim ve yanına oturdum. Aynı bölümü okuyorduk Sevde'yle. Diğerleri ile pek anlaşamasam da Sevde beni anlayan tek kişiydi. Birbirimizinden fazla bir beklentimiz olmadığı için bu kadar yıl arkadaş kalmıştık.

Sorun benimle arkadaş olmak istemeyen kişiler de değildi kesinlikle. Sorunun kendisi bendim. Sürekli gördüğüm kabuslar, dağınık yaşam düzenim ve her şeyden sıkılmış gibi ya da can çekişir gibi yaşayış karmaşam  arkadaş kriterlerine uymuyordu kimsenin anlaşılan. Kendimi bu zamana uygun göremiyordum. Bende böyleydim, kendimi böyle olduğum için hiç suçlamadım.

"Gül biliyor musun hani şu benim takip ettiğim Profesör var ya o da gelecek. Adam o kadar bilgili ki inanamazsın" diye neşeyle anlatmaya başladı Sevde.

"Çok sevindim senin adına. Soru cevapta yapacakmış broşürde görmüştüm, istediklerini de sorabilirsin" diye tebessüm ettim, onun  bu heyecanı karşısında. Sevde hararetli bir şekilde katılımcılar hakkında konuşurken bitsin diye bekliyordum.

Bir süre sonra konferans salonunda loş ışıkla herkes sessizliğe gömüldü. İlk çıkan Profesör ile birlikte dikkatimi bende konuşmalara verdim. Tarihin tozlu raflarından bahsederken ilgimi çeken konularıda dinliyorum.

Nedense gözlerim bir anlığına kararır gibi oldu. Sahnenin spot ışıkları gözlerimi yormaya başlayınca geriye yaslanıp gözlerimi kapattım. Şimdi daha iyiydim. Profesörün anlattıklarını dinliyor bir yandan da zihnimde canlandırıyordum. Yeni katılımcı ile ses değişirken içimi çektim. Biraz daha net dinlemek için gözlerimi açtım ama yine başım dönüyor gibi hissettim. Gözlerimi bu sefer tamamen kapatıp, geriye doğru koltuğa yaslandım.

Modern Zaman Prensesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now