kırk üç

780 73 20
                                    

En azından bugün rahat uyuyabilirim sanmıştım... Yaşadığım o kadar mutluluktan ve hissettiğim rahatlamadan sonra uyuyabilirim diye düşünüp de ilaç içmemiştim. Keşke içseydim. En azından böyle kıvranmazdım.

Bu sefer ağlamak yerine gülüyordum ama. Jimin aklıma geliyordu, bugün annemle buluşturduğum zaman üstünde hissettiğim o tatlı çekingenliği hissetmiştim, belki bana biraz alınmıştı annemi de davet ettiğim için. Ama annemle kaynaşmışlardı, bayağı iyi anlaşmışlardı. İkisi de beni daha iyi hissettirmek için, beni korumak için aynı fikirlere ve inatçı kişiliğe sahip gibiydiler.

İşte Jimin'i böyle hatırlamak beni sürekli hüldürmüştü. Gelmeyrn uykumu daha da açmıştı. Yatağımda kıvranıp da hava sıcaklığını bahane etmenin mantıksızlığı ile dikildim ayağa. Çalışma masamın ışığını açtım. Madem uyuyamıyordum, kalkıp ders çalışabilirdim o zaman. En azındsn uykum gelirdi.

Su içmeyr karar verdim, bu sefer buzdolabı önünde uyuklamayacağına yemin ettim kendi kendime. Aniden inen yorgunluğa yenik düşmryecek ve yatağıma kadar sürükleyecektim kendimi. Ki yorgunluk çökemeyecek gibiydi de. Garip bir şekilde hiç uykum yokmuş gibi hissediyordum. Bugünkü hareketlilikten sonra kesinlikle vücudumun dinlenmesi ve enerji depolaması gerekiyordu ancak ona ihtiyacı olanı veremeyecektim ne yazık ki.

Koridorda ilerlerken mutfaktaki masanın üzerinde yanan lambayı gördüm. İki gündür geceleri açık bırakıyor annem, neden acaba, diye düşünürken masada karşılıklı oturanları görmemle donup kalmıştım.

Tamam, annemin oturması gayet normaldi ancak hemen karşısındaki Jimin'in burada olması...donup kalmama sebep olmuştu. Nasıl buraya gelmişti, ya da ne ara gelmişti? Annem Jimin'i buraya getiren kişiydi anlaşılan.

Onlara yaklaşmamla dikkatleri üstümde toparlandı, ikisi de bir sessizliğe bürünerek bana baktılar.

"Uyuyamadın mı?"

Annemin sesi ile başımı sağa sola salladım.

"Hayır, uyku tutmadı bir türlü," derken sebepsizce ağrımaya başlayan gözümü ovaladım. "Jimin, sen?" dedim başımı ona çevirerek. Loş odada hafifçe sırıttığını görebiliyordum. Bana cevap vermedi, onun yerine annem karşıladı benim sorumu.

"Ben çağırdım," dedi annem gülümseyerek. Gözlerim son kez Jimin'e kaydığı sırada annemin yanına oturdum. Normalde Jimin'in yanına gidip de ona sarılarak durabilirdim ancak annemin karşısında bunu yapmak istememiştim, rahat hissettirmiyordu. Her ne kadar anneme her şeyi anlatsam da bunları karşısında yapmak annemi rahatsız edermiş gibi hissediyordum.

"İyi de niye? Saat gecenin kaçı," dedim tekrardan gözümü ovalayarak. Jimin kıkırdadı, ardından elini kendi gözüne götürerek kenarını kaşıdı. Göz temasımızı kesmemi sağlayan şey annemin dediklerini dinlerken başımı anneme çevirmekti.

"Sadece...baş başa konuşmamız gereken şeyler vardı," dedi annem cümlesinin içeriğini açıklamamaya karar vererek. Dudaklarımı bükerek başımı salladım, daha fazla sormayacaktım.

"Bugün iyi uyursun diye düşünmüştüm," dedi Jimin sesindeki huzurlu kısıklığı bozmadan. "Bu sefer fazla mutlu olduğumdan uyuyamadım," dedim hafifçe gülerek. Annem elini sırtıma götürdü ve hafifçe okşadı.

"İlacını içmemişsin," dediğinde onu onayladım. "Uyurum diye düşündüğüm için içmedim," dedim ancak Jimin kaşlarını çatmıştı. Annemin yerine Jimin konuştu.

"En azından uykuya dalacağın zamana kadar iç... Çok içmeni istemiyorum ancak bir yerde içmen lazım," dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı salladım. Esneme isteğimi de bastırdım. Jimin'in sesini duymak çok rahatlatmıştı beni, sadece sesi bile beni bir uykuya davet ediyordu. Yine de aralarındaki sohbete az da olsa kulak misafiri olmak istediğim için ikisinde gezdirdim gözlerimi.

paperplane || park jiminWhere stories live. Discover now