yirmi dokuz

1.9K 119 123
                                    

"Ketçaplı istiyorum," diyerek Jimin'in üstünde duran pakete uzansam da Jimin hemen paketi benden uzaklaştırmıştı.

"Banane! Sen bana yoğurtludan vermedin," diye söylenerek elindeki paketin ağzını buruşturarak kapattı. Elbette yoğurtlu cipsimi paylaşmazdım! Mal mıydım ben de zaten pakette az olan güzel şeyi paylaşıp hemen bitirecektim? Hayır! Asla!

"Jimin-ah... Zaten az var burada! Azıcık koyuyorlar lanet paketin içine! Ve çok güzeller. Bitmesinler diye minik minik ısırıyorum!"

"Benim için de ketçaplı öyle!" Dedi Jimin benim gibi söylenerek. "Yalan söyleme Park Jimin."

Jimin dediğim şeye karşılık kıkırdadı ve başını sağa sola salladı. Yüzünde o salak gülüşü taşırken hala reddetmesi şaka yaptığını belli ediyordu.

"Yoo. Yalan değil, gerçek bu!"

"Salak çocuk. Bana da ver azıcık!"

Jimin onun üstüne doğru atladığımı görünce gülmül ve paketi arkasına koymuştu. "Ya hadi ama!" Dedim paketi almak için elimi onun sırtına uzatırken. Elimi omzuna koymuş, dizlerimin üstüne çıkmış ve onun arkasına uzanmaya başlamıştım. Jimin'in bilerek ya da ağırlığıma dayanamayıp sırtını yatağa bırakması ile üstüste düşmüştük. Bu nasıl bir duruş böyle? Ve arkasına sakladığı cips paketi de ikimizin üstüste duran bedenleri altında ezilerek yüksek bir ses çıkarmıştı.

Yüzlerimizin karşı karşıya ve bedenlerimizin üstüste durduğu bu durumdan normalde olsa utanırdım. Jimin de utanırdı büyük ihtimalle. Ancak cipsin yüksek sesli kıtırdaması ve paketinin çıkardığı hışırtı ikimizi de güldürmüştü. Duruşumuzu hiç umursamamıştık.

Jimin çıkan sesle birlikte kahkaha atarken ben de hafifçe kıkırdayarak kafamı Jimin'in göğsüne yasladım. Güldüğü için hareket halinde olan vücudunun üstünde durmak zordu. Vücudumu biraz aşağı kaydırarak oturur hale geçtim ve kafamı Jimin'in göğsüne daha rahat yerleştirdim. Jimin'in kolu bedenime dolanmış, omzumda durmuştu.

Kafamı azıcık geri kaydırdığımda onun da aniden hareket ettiğini hissetmiş, kafamı karnındaki morluğa değdirdiğimi anlamamla hemen göğsüne geri çıkarmıştım.

"Ketçaplı cipsim..." dedim sahteden ağlamaklı bir sesle. "Benim cipsimdi o! Mahvettin cipsimi!"

Jimin çekinmeden bağırdığında elimle koluna vursrak sesini kısması için uyardım. Zaten pek güvenli bir yerde olduüumuzu hissetmiyordum, bir de yüksek ses çıkarıp dikkatleri üstümüze çekmek istemiyordum.

"O zaman senin yoğurtlu cipsini alacağım. Mecburen."

"Olmaz Jimin-ah. O benim!"

Eline aldığı cipse uzanmak için kafamı göğsünden ayırmıştım ancak elindeki paketi havaya kaldırmıştı. Ancak paketi ters tutup kaldırdığı için bütün cips, aroma tozu ve kırıntılar başımdan aşağı dökülmiş ve laflarımın boğazıma takılmasına neden olmuştu.

"Cipsim..." dedim başımı eğerek. Jimin yaptığı hatanın yüzünden sesini çıkarmadan affedilmeyi beklerken gözlerimizi birleştirmiştim. O ise sessizliği kırarak şaka yapmıştı. Ona kızmalı mıydım yoksa gülmeli miydim kestiremiyordum. Sadece sonunda güleceğimizi biliyordum.

Şimdi yıkanmak zorundaydım... Yarın annemin evine gidecektim. Ve lanet olsun... Kıyafetim de batmıştı. Jimin'in yanında bir şeyler getirmiş olmasına güveniyordum.

"En azından hala yiyebiliyoruz," demiş, elini saçıma götürmüş ve takılmış olan bir parça cipsi ağzına atmıştı. "Ciddiyim ben," dedi ve kafamın üstünde duran kocaman bir cipsi alıp bana uzattı. Böylesine kocaman bir dilim kafamın üstünde bunca süre nasıl durabilmişti anlam verememiştim.

paperplane || park jiminWhere stories live. Discover now