yirmi bir

1.2K 122 88
                                    

Çalan zil ile birlikte kendimi hızlıca koridora atmış, Jimin ile terasta oturmaktan kaçmıştım. Zaten son dediklerinden sonra üsyüne bir şey ekleyememiştim, kaçmıştım konuşmaktan.

Beni sevdiği için pişmandı. Harika! İstediğim de buydu zaten. Her ne kadar acıtsa ve beni mahvetse de sevinmeliydim çünkü istediğim buydu. Plan tam gazla ilerliyordu.

"Ne oldu?" Dedi aniden koridorda önümü kesen Dak Ho. Saçımı geriye ayıp açıklamaya yapmaya hazırlanırken yanımdan bir hışımla geçen Jimin ve arkasında bıraktıpı o rüzgar ile Dak Ho yeterli açıklamayı almıştı.

"Bu ne böyle?"

Omuz silkmekle yetindim. Hiç bir şey diyecek halim de, diyecek şeyim de yoktu.

Jimin'i kullanmıştım çünkü onun en yakın arkadaşından hoşlanıyordum ve arkadaşının bana asla bakmayacağına emindim. Sözde. Jimin'in de ilgisini görünce onu kullanmaya karar vermiştim çünkü TaeHyung'dan öyle hoşlanıyordum ki. Tabii. Tabii ne demezsin HyeRim.

"Jimin-ah!"

Chun Hei'nin Jimin'in sınıfına girmesiyle göz devirdim. Karşımda duran Dak Ho bana baygın bakışlar atıyordu.

"Neden ona her şeyin yalan olduğunu söylemiyorsun? Neden ondan ayrıldın ki?"

Yanımızdan geçen birkaç kişinin bakışları ve ilgisini çekmiştik bile. Jimin de tam o sırada birkaç arkadaşı ile birlikte sınıfından çıkmıştı.

"Uzatma Dak Ho."

Tam yanından geçecekken beni kolundan yakalamış ve tekrar önüne çekmişti. Kolumu elinden kurtardım ve dediklerine tekrardan karşı çıktım.

"Neden böyle saçma bir şey yapıyorsun?"

"Saçma değil," dedim ve sweatshirtümün kollarını çekiştirdim. Jimin'in bana baktığını görebiliyordum. Her ne kadar yanına Chun Hei olsa ve ona bir şeyler söylese de bana bakıyordu işte.  Daha çok geriliyordum bu yüzden.

"Anlat o zaman."

"Sadece beni rahat bıraksan Dak Ho," dedi ona yalvaran bakışlar atarak. "...lütfen."

"Bana her şeyi anlatıyorsun," dedikten sonra görüşümü kapatmış, Jimin'i görmemi engelleyen bir şekilde önüme geçmişti. Bakışlarımı gözlerine kaldırdığımda açıklamamı bekleyen bakışlar attığını görmemle dudaklarımı oynattım.

"Zordu," dedim dudaklarımı oynatarak. Dak Ho omuz silkti. "Bu ayrılmanızı mı gerektirir?"

"Hayatım yeterince zor," dedim ona bakarak. "...lütfen daha fazla sorma."

"Seni çok seviyor," dedi Dak Ho bana inat hiç duruşunu bozmadan. Sessiz kalmayı seçtiğim süreçte daha çok üstüme geliyordu. "Ona bunu söylemeliydin. Neden böyle uzattın?"

"Mecbur hissettim," dedim ve birleştirdiğim kollarımı açtım. İşaret parmağımla kendi göğsüme bastırdım. "Bana çok ağır geliyor zaten her şey," derken artık sesimi normal tonuna getirmiştim.

"Daha da aç."

"Sonra da herkes duysun?" Dedim işaret parmağımı indirerek. Dak Ho omuz silkti. "Açıklama yapmama gerek yok çünkü her şey ortada," dedim ve yanından geçip sınıfa doğru ilerlemeye başladım. 

"Yalana devam mı edeceksin?" Dedi Dak Ho adeta bağırarak. Sır saklayacağı falan yoktu. Adımlarım olduğu yere çakılmıştı, sertçe ona döndüm ve tam konuşacakken o bir daha ağzını açtı.

"Kendini bu duruma düşürme."

"Olmam gereken durumdayım," dedim ve onu arkamda bırakarak insanların arasından sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Jimin'e bakmak da istemiyordum.

paperplane || park jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin