elli bir

377 50 33
                                    

"Hastanede kalmayacak, doktorlara göre artık normal yaşantısına geri dönebilirmiş ancak sert hareketler ve spor henüz söz konusu değilmiş," dedi annem. Jimin'den aldığı haberleri bana getirdiğinde başımı salladım ve boş boş karşımdaki duvara bakmaya devam ettim. Aslında bana verilen saate göre uyku saatindeydim ancak gözüme bir gram uyku girmiyordu. Dışarıdan bakınca boş boş baktığım düşünülen duvarda aslında bizim anılarımız, duygularımız ve sorunlarımızın bir slaytı geçiyordu. Ben de donuk bir ifade ile son verdiğim ve elimin tersiyle ittirdiğim değerli şeyleri öylece izliyordum.

Bu ayrılığın eksileri artılarından fazlaydı. Yüzlerce eksinin arasında sadece bir artı yüzüyordu ancak bu bir artı diğer tüm eksilerin etkisini gömebilecek kadar etkiliydi. Jimin'in artık yaralanmayacak olması da bu artının tam kendisiydi. Benim yüzlerce kaybıma karşılık onun bir artısı, beni bu ilişkiyi bitirmeye ikna etmeye yetmişti.

"İyi olmuş... En azından arkadaşlarıyla buluşur," dedim üstümdeki örtüyü çekiştirirken. Günün yorgunluğu ile uyku bastırmıştı sonunda. Ancak başımı yastığa yasladığım zaman dalamıyordum uykuya. Dalıp dalıp tekrar kalkıyordum, sonra da kıvranıyordum.

"Doktorunu çağırayım. Uyuman için ilaç alabilir miyiz bir sorayım," dediğinde ani çıkan sesim ile durdurdum onu. "Gerek yok. Pek işe yaramayacak. Jimin olsaydı şimdiye uyumuştum. Ama hayır, olmayacak."

Ardından anneme gelmesi için elimi salladım. "Boşver anne. Uyumam bir şey değiştirmeyecek," dedim ve ardından bıkkın bir nefes alarak gözümde bekleyen yaşların düşmesine izin verdim. "...uyandığımda yeterli ve iyi yetişmiş biri olmayacağım. Bir şey değişmeyecek."

(...)

JaeYeun'dan gelen mesaja bakıyordum. Yapmayı düşündükleri şey çok hoştu ve buraya geldiğimde de onlarla yapmak istediğim tipten bir şeydi ancak bu akşama hastaneden nasıl çıkardım bilmiyorum. Daha gün yen doğmuştu, bugün biraz daha iyi hissediyordum. Belki ikna edebilirdim doktoru. Sadece birkaç saatliğine, kendimi zorlamayacağım, derdim. Umarım işe yarardı.

Bu akşam sahilde buluşup piknik gibi yapmayı, hatta sabahlamayı düşünüyorlardı. Çadır kuracaklar, içecek ve oyun oynayacaklardı gelişimi kutlamak için. Ben onlarla geceleyemezdim ancak onlar yatarken hastaneye geri dönebilirdim.

Annem önemli bir şeyler olduğunu bahane ederek bir süreliğine dışarı çıkmıştı. Kısa sürede gelirim demişti ancak bir saat olmuştu gideli. Meraklandığım için ona nerede olduğunu soran bir mesaj attıktan sonra bırakmıştım. Sonrasında da telefonumun bildirim paneline bakmıştım ancak bomboştu. Normalde konuşmadığımız zamanlarda Jimin'den gelen mesajları aramıştı gözüm. Her ne kadsr aramız kötü olsa da atacağı o mesajları beklemiştim ama yoktu işte. Sanırım dün akşam gerçekten belirgin bir nokta koymuştuk. Sadece benim koyduğum bir son olmamıştı bu, artık Jimin de kabullenmişti. Onun kabullenmesi her ne kadar garip hissettirse de olması gereken olduğu için içim rahattı. Üzgün ve kırgındım, hatta stresliydim ancak Jimin'in zamanla daha iyi olacağını bildiğim için rahattım.

Gözlerimi anlık bir hisle kapattığımda Jimin'in dudaklarını hissettim. Aniden ürperme ile açtım gözlerimi. Elbette burada değildi. Öylesine kazınmıştı ki bu duygu üstüme, gerçek sanıp kapılıyordum az kalsın.

Andan uzaklaşıyor oluşun verdiği hüzünle gözlerim tekrar doldu. Acı verici olacağını biliyordum. Bunu başından kabullenmiştim.

(...)

Ben tescilli bir salaktım, daha fazlası değil. Jimin benim hayatımdan sıyrılıp çıkmış olabilirdi ancak hala JungKook'la yakın arkadaştı. Dak Ho ile de görüşmeseler bile bu süreçte kanka olmuşlardı. Yani, gittiğim bu sahil kenarı partisinde elbette o da olacaktı. Ve ben doktorumdan izin de almış, izin aldığımı da gruba yazmıştım. Ahahaha... Siktir.

paperplane || park jiminWhere stories live. Discover now