kırk yedi

369 52 7
                                    

Hastaneye geldiğimden beri uyuyordum, daha yeni açmıştım gözlerimi. Perdesi açık olan cama göre hava karanlıktı, sokak lambaları aydınlatıyordu sokakları. Biraz da yıldızları görmemi engelliyorlardı.

Yatağı yanındaki anahtara tıklayarak ışıkları açtığımda televizyonun üstündeki saat de görünmüştü, saate göre de gecenin dört buçuğuydu. Yaklaşık bir buçuk saate güneş doğacak, etrafı aydınlatacaktı. Bu saatte uyumam gerektiğini biliyordum ancak uykum her zamanki gibi gecenin köründe açılmıştı yine. Uykuya dalmak zor olacaktı.

Işığı ilk açtığım zaman fark etmesem de gelen ses ile birlikte annemin kapının yanındaki koltukta uzandığını görmüştüm. Neden bilmiyorum ama hastaneye geceleyin geleceğini hiç düşünmemiştim. Gelmesi normaldi, bundan daha normal ne olabilirdi bilemiyordum ancak eski yalnız yanım daha üste çıkmış olacak ki hiç aklıma gelmemişti annemin geleceği.

Annemin uyanmasını istemediğim için hemen kapattım ışığı. Hala serumum doluydu, tekrar uyumaya çalışmam gerektiğini biliyordum da. Bu yüzden hiç yataktan kalkmaya çalışmadan üstümdeki örtüyü açtım azıcık. Hava çok sıcaktı, bu garip sıcaklık beni terletme seviyesine gelerek rahatsız ettiğinden biraz huzursuzlanmıştım.

Yine sokak lambalarının yansıttığı ışıkla az buz gözüken odada hemen yanımdaki klima kumandasını fark ettim. Yirmi üç dereceye aldığım klima anında odayı soğuturken bir memnuniyet ile daha da feralamış hissettim. Yine de uyanmamın hemen ardından aklıma işgal eden düşüncelere engel olmak zordu. Mecburen o düşüncelerin tekrar aklımı işgal etmesine izin verecektim.

Jimin'e ve ailesine çektirdiklerim kabul edilir şeyler değildi. Jimin'i duygusal açıdan her şekilde yıpratmış, o da yetmezmiş gibi dolaylı da olsa fiziksel zarar da vermiştim. Ailesini boşanma eşiğine getirmiştim ve şimdi de usulca aralarından sıyrılıyordum.

Jimin'le olan ilişkimi köküyle kesmem gerektiğinin bilinceydim ve bunun için çabalıyordum da. Bunun bana hiçbir yararı olmayacak olsa da Jimin'e çok yararlı olacağını bildiğim için çabalıyordum. Ben daha da yıpranacak, daha da üzülecek, daha da yalnız hissedecek ve sonunda kendimi hak ettiğim o çukurda bulacaktım ancak Jimin çok daha mutlu olacak, hak ettiği ilgiyi görecek, hak ettiği sevgiyi hissedecek ve daha önce hissetmediği kadar iyi hissedecekti. Onun karşısına öyle biri çıkacaktı, biliyordum.

Tek emin olduğum, kendimi feda etmeye hazır olduğumdu. Jimin'i hayatımdan çıkardığımda fişi çekilmiş bir ayaklı lamba olarak sönecektim, ışığım, neşem, enerjim, ilk ve en geçerli sebebim gitmiş olacaktı. Kabul ediyordum. Ben en zor olanı yapıp çürümeyi kabul ediyordum. Bu benim için intihar gibiydi, diri iri gömülmek gibiydi. Hak ettim. Kabul ettim.

Bu sırada da Jimin bana hissettiği buruk bağlılık yüzünden üzülecekti, incinecekti, hatta gözümün önünde kendini daha önce parçaladığı gibi parçalaya da bilirdi. Ama beni unutup gömdüğünde, beni geçtiğinde o eski Jimin olacaktı. Bana daha önce bahsettiği o neşeli, heyecan dolu, arkadaşları ile takılıp çılgınlıklar yapan o Jimin olacaktı. Kendisini en az benim onu sevdiğim kadar seven ama bunu daha iyi yansıtan birini bulacaktı kendine. Bu kişi onu daha az ağlatacak, daha az üzecek, belki de ayrılma konusu olmayacak bile aralarında. Hak ettiği mutlu ilişkiye, mutlu anılara kavuşacak Jimin. Benim kendisinde açtığım yaraları çok iyi kapatacak birini bulacak. Onun için iyi şeyler olacak. Her şey Jimin'in istediği gibi olacak. Ve onun yüzüne de söylediğim gibi, mezuniyetinde gülerek, ailesinin de gördükçe gülümsediği biri olacak bu.

Bilmiyorum, ailesinin beraber kalmasını istemiyor. Tek umudum her şeyin Jimin'i mutlue decek şekilde işlemesi. Bunu öylesine içten istiyorum ki... Tanrım duy lütfen... Ben böylesine acınası olabilirim ama lütfen beni bana bırak... Jimin'i de gerçekten mutlu olacağı, uğruna sadece mutluluktan ağlayacağı bir ilişkiye bırak... Lütfen.

paperplane || park jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin